Acılara Dokunmak…

Günlerdir düşünüyorum; eğer süper güçleri olan biri olsam insanların acılarına dokunarak onları yok edebilmeyi isterdim! Ve bu benim için en büyük mutluluk olurdu sanırım… Mutluluk benim için insanların göz bebeklerinin güldüğünü görmek, onlardan yayılan o iyi enerjiden bir nefes soluyabilmek demek, o anı paylaşabilen iyi bir dost olabilmek demek… Ben gözlem yeteneği gelişmiş bir insanım. […]

Yayınlama: 04.08.2017
A+
A-

Günlerdir düşünüyorum; eğer süper güçleri olan biri olsam insanların acılarına dokunarak onları yok edebilmeyi isterdim! Ve bu benim için en büyük mutluluk olurdu sanırım… Mutluluk benim için insanların göz bebeklerinin güldüğünü görmek, onlardan yayılan o iyi enerjiden bir nefes soluyabilmek demek, o anı paylaşabilen iyi bir dost olabilmek demek…

Ben gözlem yeteneği gelişmiş bir insanım. Sürekli gittiğim yerlerde gördüğüm insanları inceleyip hayatları hakkında bir fikir sahibi olabiliyorum az çok. Onların eğer çok kötü bir durumda olduğunu his edersem de yanlarına yaklaşmakta çekimser kalmayıp iyi bir dinleyici olduğumu söyleyip oturuyorum dertlerinin yanına! Sempatik olmanın en iyi getirisi bana bu oldu hayatta;  insanlar samimiyetime hep güvendiler ve misafir ettiler beni hayatlarına. Bir süredir Ayvalıktaydım ve orda acılarına dokunmak istediğim birkaç yeni dostum oldu bana bu güzel olacağını umduğum yazıyı yazdıran…

Bir insanin derinlerine bir acı işlemişse tanırsınız gözlerindeki o buruk tutsaklığı! Sizin de içinize bir hüzün akar, hele aşk acısı çeken iki göz bebeğini her yerde tanırım ben! Derin dalmalar varsa, anlamsız iç çekişleri ve içki şişelerine bugün de geçsin diye sarılıyorsa o kişi: Aşktır o acının adı! Nedense adını koyabildiğim yabancı acılara duyarsız kalamıyorum. Çok istiyorum aslında ama yapamıyorum. Korktuğum şey; yanlış anlaşılmak aslında. Henüz böyle bir durum olmadı neyse ki…

Aşk acıcı çeken birinin şişelerde kayboluşunu izledim bir süre. Sonra konuşmaya başladık; İncir Reçeli filminden o sahne geldi aklıma: “İçince geçiyor mu?” Dedim. “Hayır, ama en azından uyuyabiliyorum” Dedi acılarına dokunmak istediğim yabancı. Derken onu güldürebilmeyi hedef edindim kendime (ki isteyince şen şakrak bir kişiliğe bürünüp komik olabiliyorum) bildiğim bütün güzel fıkraları döktüm önüne… En çok ta ben güldüm her zaman ki gibi fıkralarıma… O hep benim gülüşüme güldü. Güldü ama neşelendi! Elindeki içki şişesini bırakıp konuşmaya başladı. Acılarını dinledim ve ‘şimdi bende dedim bütün dertlerin sen onlardan kurtuldun’. Birden şaşırdı yeni dostum “Ne yapacaksın acılarıma?” Dedi. Onlara dokunacağımı söyledim. Senden ayrıldıktan sonra evime gidip o çok sevdiğim defterime anlatacağım dertlerini…

İşte buradan çıktı bu acılara dokunma yazısı.

Aynı günlerde Ayvalık’ta çok sevilen bir insanın intihar haberiyle yandı içim. Onun acısına kimse dokunmamıştı belli ki. Sonra da düşündüm insanların kendinden başka insanları önemsemeleri gerekiyor bence! Sadece kendimiz için yaşayacağımız bir hayat söz konusu olabilir mi sizce? ‘Şimdi Ebrucuğum sen bunları yazılarına ilham almak için yapıyorsun’ dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle değil! Ben bunu beni mutlu eden tek şeyin insanları mutlu olduğunu görmek farkındalığına ulaştığım için yapıyorum! Bir “iyi ki varsın”, “iyi ki seninle bugün karşılaştım; beni dinlediğin için çok teşekkür ederim” cümlelerini duymanın o güzel hazzı tarif edilemez duygular benim için!

Lütfen üzgün bir insan gördüğünüzde ona bakıp geçmeyin. Yalnızsa, siz de kalabalık bir arkadaş grubuyla eğleniyorsanız onu da davet edip eğlencenize ortak etmeye çalışın. Çıkarcı bir toplum mantığıyla şöyle anlatayım size isterseniz; bu durumun getirisi size ne olabilir? Efendim adına hayat dediğimiz bu karmaşa iniş ve çıkışlarla dolu; siz de bir gün ne yapacağınızı bilmeden öyle bir kenarda ağlamaklı oturuyor olabilirsiniz. İnsanları en mutlu eden şey; ÖNEMSENMEK’tir. Biri sizin nasıl olduğunuzla ilgilenirse gururunuz okşanır, toparlanırsınız, yeni bir dert ortağım olabilir bu insan diye sevinirsiniz ve bunalım böyle ortamları sevmediğinden alır başını gider sizden! Anlayacağınız bir gün hiç tanımadığınız bir dost sesi acılarınıza dokunup sizi hayata yeniden döndürebilir!

“Kızım senin hiç mi sorunun yok” dediğinizi duyar gibiyim. Kendi sorunlarımı çözemediğim zaman akışına bırakıyorum artık onların üzerlerine odaklanmak yerine. Çünkü biliyorum ki benim dertlerimin bilmem kaç misli dertle bu hayata tutunmuş o kadar insan var ki. Görme yeteneğini yavaş yavaş kaybetmiş bir kadınla tanıştım mesela. Hissedebildiği tek şey güneşin doğuşu ve batışıydı. O kadar hayat doluydu ki yanında soğuk bir ceset gibi kaldı yaşama sevincim! “Ben kötü olursam, neden ben neden ben diye hayatı sorgulayıp kendimi bırakırsam çevremdeki herkes mutsuz olacak” Dedi bana. Şimdi bu kadının yaşadıklarıyla benim acılarım kıyaslanabilir mi sizce? Ya sizin acılarınız? Çocuklarınızın nasıl göründüğünü ellerinizle hissetmeye çalıştınız mı siz hiç?

Lütfen birbirimizi önemseyen insanlar olalım! Acılı birinin önüne şişeleri koymak yerine o güzel dost sesi olalım onun hayatında ya da iki keskin kulak! Seni anlıyorum diyin ona! Çünkü biz yanlış anlaşılmaktan çok korkan bir milletiz ve bu yüzden bana ne diyip geçiyoruz insanların ağlamaklı göz bebeklerinden. Ve Allah aşkına insanları kadın/erkek diye ayırmayalım artık! İnsan olsun ve size denk gelmesinden mutluluk duyun acılarınıza dokunmak isteyenlerin. Bir gün sizin acılarınızı da okşar belki bir insan…

Haksız mıyım?

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.