Başakşehir’de vahşi cinayet! Parçalayıp…

İstanbul Başakşehir’de iki valiz içerisinde parçalara ayrılmış bir erkek cesedi bulundu.

Başakşehir’de vahşi cinayet! Parçalayıp…
Yayınlama: 28.05.2018
A+
A-

Başakşehir’de iki valiz içerisinde parçalara ayrılmış bir erkek cesedi bulundu. 35 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu belirlenen cesedin kimliği ile ilgili incelemeler sürerken ve cinayetle ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. 

İddiaya göre, gece yarısı Güvercintepe Mahallesi’nde erik toplamak için Hasanpaşa Deresi civarına gelen çocuklar yol kenarında iki valiz gördü. Çocuklar durumu hemen ailelerine haber verdi. Valizlerden kan damladığını gören mahalle sakinleri ise şüphelenerek durumu polise ihbar etti. Olay yerine gelen ekipler yaptıkları incelemede parçalara ayrılmış halde iki valize konulmuş ceset parçaları buldu. 

Çevrede şerit çekerek, güvenlik önlemi alan polis ekipleri çevrede delil araması yaptı. Olay Yeri İnceleme ekiplerinin ilk incelemelerinde cesedin 30-35’li yaşlarda bir erkeğe ait olduğu tespit edildi. Üzerinden kimlik çıkmayan ceset incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Polis, cinayetle ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı.

 

MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİNİ HATIRLATTI
Lise öğrencisi olan 1991 doğumlu Münevver Karabulut, 3 Mart 2009 tarihinde öldürülmüştü. Türk kamuoyunda oldukça fazla dikkat çeken cinayetin sanığı Cem Gariboğlu cinayetten 197 gün sonra teslim oldu.

‘SEN NASIL ERKEKSİN’ DEDİ”
Cem Garipoğlu olay gününü şöyle anlattı: “Ben olaydan 1 yıl önce Bebek’te tesadüfen Münevver Karabulut ile tanıştım. 5 ay sonra da sevgili olduk. Hatta Münevver ile sevgiliyken Enver ile tanıştık. Münevver 7-8 kez evimize geldi. Münevver’i annem ile de tanıştırdım. Olaydan birkaç gün önce bize gelmişti, tartıştık. Bana hakaret etmeye başladı. Erkekliğime hakaret etti. ‘Sen nasıl erkeksin’ dedi.

Olay tarihinde Münevver’in okuluna gittim. Birlikte karar alıp bize geldik. Bizde kimse yoktu. Arka bahçeden içeriye girdik. İki sevgili gibi öpüştük sarıldık. O sırada Münevver lavaboya gitti. Masanın üzerinde bulunan telefonunu karıştırdım, mesajlara baktım. Sevgilim, canım yazılı mesajları gördüm. Mesajların ne olduğunu sordum. Münevver de “Ben seni seviyorum. Bu mesajın önemi yok” dedi. Münevver’in bu umursamaz tavrı beni çok kızdırdı. Israrlarla mesajların kimden geldiğini sordum. ‘Sen benim babam mısın soruyor sun’ dedi.

Tartışma çıktı. Münevver’i çok sevdiğim için deliye döndüm. Cinnet mi geçirdim hatırlamıyorum, kendime geldiğimde Münevver’i ölü buldum. Masanın üzerindeki bıçakla vücuduna vurduğumu tahmin ediyorum. Münevver’i cansız görünce kendimi de öldürmek istedim. Ancak yapamadım”

“ÇÖP KONTEYNERİNA ATTIM”
“Telaşla cesetten kurtulmaya çalıştım. Evdeki bir bavulu aldım. Münevver’i cesedini bavula sığdırmaya çalıştım. Sığmayınca evden koşarak nalbura gittim. Testere aldım. Tekrar eve gelip önce başını kestim, sonra gitar kutusuna koydum. Cesedi de bavula yerleştirdim. Daha sonra korsan taksiyle evden ayrıldım. Evden ayrılmadan da önce kirli çamaşır sepetinde bulunan çamaşırlarla yerdeki kanları temizledim.

Arabaya bindim ve Etiler’e geldim. Bagajdan bavul ve gitar kutusunu indirdim ve çöp konteynerine attım. Bilinçsizce ne yaptığımı bilmeden alışveriş merkezine geldiğimi anladım. Sonra Bahçeşehir’deki evimize gittim. Evde annem, kız kardeşim ve kız kardeşimin öğretmeni vardı. Annem çamaşır sepetindeki kanları görmüş olacak ki ‘ne oldu’ diye sordu.

Ben de cevap vermeyerek soruyu geçiştirdim. Daha sonra eve babam geldi. Annem babama bir şeyler anlatmış olacak ki ne olduğuna dair sorular sordu. Dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Babamla Beylikdüzü’ndeki şirket lojmanlarına geldik”

“SUÇU TEK BAŞIMA İŞLEDİM. PİŞMANIM”
“Yanımızda kimse yoktu. Babam bana ne olduğunu sordu, beni sıkıştırdı. Ben de , kız arkadaşım Münevver’in eve geldiği, içtiğimizi ve onu kazayla ittiğim sırada kafasının masaya çaptığını söyledim. Evdeki kanın bu şekilde oluştuğunu söyledim. Babam da bana ‘Münevver’i ara durumunu sor’ dedi. Babamdan gerçeği gizledim. Şirket çalışanları Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt’un bulunduğu lojmana geldik. Babam beni burada bıraktı ve gitti. Mehmet Karakayalı, bana soru sormaya başladı. Ben de babamla tartıştığımı söyledim. Bir süre sonra lojmana çıktım. Babam sonra geri geldi. Bahçeşehir’de bulunan bir kafeye gitmek istediğimi söyledim. Babam beni kafede bıraktı. Bir süre kafede tek başıma oturdum.

Sonra adını hatırlamadığım bir şahıs geldi yanıma, uzun boyluydu. Beni tanıdığını düşündüm ve arabaya bindim. Bu kişille birlikte bilmediğim bir yere gittik. 6 saat yolculuk yaptık. 7 ay boyunca tek başıma bir evde kaldım, tanımadığım bir kişi 10 günde bir gelip yiyecek bırakıyordu. Saklandığım sırada ailemden kimseyle görüşmedim. 7 ay sonunda bir kişi eve geldi ve beni teslim edeceğini söyledi.

Olup bitenleri televizyondan izliyordum. Ben bu kişiye, teslim olacağımı söyledim. Bu kişiyle birlikte yolculuk yaptık. Daha sonra yol kenarında beni bıraktı ve birazdan gelecek araca bin dedi. O araca bindim. Araçta avukat Aytekin Kaya vardı. Avukat bana büfeden yiyecek aldı. Daha sonra gelip polisler beni aldı. Pişmanım, böyle bir suş işlemek istemezdim. Keşke onun yerine ben ölseydim. Keşke onu geri getirmek mümkün olsaydı. Ailesi için zor bir durum. Benim yüzünden kızları öldü. Kendi ailem için de üzgünüm. Oğulları katil oldu. Suçu tek başıma işledim. Pişmanım” Garipoğlu’nun cezaevinde intihar ettiğİ öğrenildi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.