Binali Yıldırım: Tutuklarken bize mi sordunuz?

Başbakan Binali Yıldırım AK Parti grup toplantısında konuştu, vize kriziyle ilgili ABD’ye mesajlar verdi.

Binali Yıldırım: Tutuklarken bize mi sordunuz?
Yayınlama: 10.10.2017
A+
A-

Binali Yıldırım, “Neymiş efendim, FETO soruşturması kapsamında Amerikan misyonlarında çalışan bazı kişiler hakkında hukuki süreç başlatmışız. E ne olmuş? Türkiye bir hukuk devleti suç işleyen veya suç isnadı yapılan Amerika’nın misyonunda olması ona bir ayrıcalık mı getirecek? Yani beyefendilerden izin mi alacağız? Bir resmi bankamızın genel müdür yardımcısı, görevli gittiği ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bize mi sordunuz? Bizden izin mi aldınız? Hala 15 Temmuz alçak darbe girişiminin başı FETO’yu niye orada besliyorsunuz?” dedi.

 

İşte Binali Yıldırım’ın konuşmasından satır başları:

 

Saatler sonra aynı şekilde aynı ifadelerle gereğini yaptık, karşılığını verdik. Devletler aralarındaki sorunları konuşarak görüşerek çözmek durumundadır. Ülkeler arasında devamlı düşmanlık olmaz, devamlı dostluk da olmaz.

Ülkelerin ilişkilerini belirleyen karşılıklı menfaatleridir. Hele hele bu devletler müttefik ülkeler ise bazı meseleleri ileri sürüp vatandaşları cezalandırmaya kalkmak iste çok yakışıksız bir davranıştır. Amerika gibi büyük bir ülkeye hiç de yakışmayacak bir davranıştır.

 

Ve ülkelerimiz arasındaki hiçbir sorunun çözümüne de katkı sağlamaz. Bu nedenle Amerika’yı daha sağduyulu olmaya davet ediyoruz.

 

Sorun bir an önce çözülmelidir. Türkiye olarak bütün ülkelerle kanallarımız açıktır. Küresel barış için Türkiye katkı koymaya devam edecektir. Bunu sadece ülkemiz veya bölgemiz için yapmıyoruz. Dünyanın genelinde var olan gerilimi düşürmek için yapıyoruz. Amerika yetkilileri yaşanan bu son gelişmeleri gerekçe göstererek göçmenler dışındaki vizeleri askıya aldıklarını açıkladılar. Bunu az önce de ifade ettim konsolosluklara büyükelçiliklere gelen insanların sayısını asgariye düşürmek için yaptıklarını söylüyorlar. Bu hiç ama hiç inandırıcı bir gerekçe değildir. Ancak kafalarının arkasındaki nedenin, gerçek nedenin ne olduğunu da söylemekte, ifşa etmekte gecikmediler. Onu da söyleyi verdiler.

“Yani beyefendilerden izin mi alacağız?”

 

Neymiş efendim, FETO soruşturması kapsamında Amerikan misyonlarında çalışan bazı kişiler hakkında hukuki süreç başlatmışız. E ne olmuş? Türkiye bir hukuk devleti suç işleyen veya suç isnadı yapılan Amerika’nın misyonunda olması ona bir ayrıcalık mı getirecek? Yani beyefendilerden izin mi alacağız? Onların icazetini mi alacağız? Bunu söylerken lafın nereye gideceğini de düşünün.

 

“Ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bize mi sordunuz?

 

Bir resmi bankamızın genel müdür yardımcısı, görevli gittiği ülkenizde yaka paça tutup hapse atarken bize mi sordunuz? Bizden izin mi aldınız? Hala 15 Temmuz alçak darbe girişiminin başı FETO’yu niye orada besliyorsunuz? Bu müttefikliğe dostluğa sığar mı?

Türkiye’de halkın yüzde 80’inden fazlası Amerika’ya sempati duymuyor bunun cevabını bulmak zorundadır. Şehitlerimizin ve gazilerimizin olduğu alçak darbe girişiminin arkasındaki güçleri artık orada muhafaza etmekten vazgeçmelidir.

 

 “Düşmanlarımızla iş tutmak müttefikliğe yakışmaz”

 

 Eğer müttefikliğimiz devam edecekse Suriye’de PKK’nın kuzenleri yeğenleri PYD YPG’ye de kol kanat germekten bir an önce vazgeçmelidir. Düşmanlarımızla iş tutmak müttefikliğe yakışmaz. Müttefiklik zor zamanda da güzel günlerde de birlikte olmak demektir. Dolayısı ile bu tavır asla ve asla kabul edilebilir bir tavır değildir.

“Ümit ederim ki bu gerginlik kısa sürede sona erer”

Ümit ederim ki bu gerginlik kısa sürede sona erer ve bu işten bizim değil, vatandaşların mağdur olmasının önüne geçilmiş olur. Kimi cezalandırıyorsun? Kendi ülkenin vatandaşlarını bizim ülkemizdeki vatandaşlara fatura kesiyorsun. Bu ciddiyete yakışmaz, bu devlet idaresine yakışmaz. Duygusal kararlarla ülke yönetilmez. Kızgınlıkla ülkeler arasındaki ilişkileri geren hatta tamiri imkansız hasarlar doğuran bu tip kararlar alınmaz.

 

Diğer bir konu da Suriye’deki gelişmelerdir. Bizi de yakından ilgilendiren bazı hadiseler var. Ülkemizin hangi köşesinde olursa olsun sınırlarımızda yaşanan hiçbir gelişmeyi görmezden gelemeyiz. Yanı başımızda olanlara sırtımızı dönüp yangını uzaktan seyretmek gibi bir lüksümüz yoktur. Bugün dünya üzerinde ortadoğuyu en iyi bilen en iyi analiz edebilecek, bölgede ne olup bittiğini en iyi kavrayacak olan ülke Türkiye’dir.

 

Özellikle son zamanlarda Suriye’de yaşanan gelişmelere doğru şekilde yön vermek için Rusya ve İran ile Astana sürecinde önemli bir inisiyatif aldık. Halen bölgeye taşınan göçmenlerin normalleşme ve hayata tutunma çabaları devam ediyor. Bunun için de önemli altyapı işlerini yapıyoruz. Onlara destek oluyoruz.

 

Orada yaşayanların evlerine geri dönmeleri için Azez Cerablus arasındaki hayat şartlarını iyileştirmek için gereken neyse hepsini yapıyoruz. Geçtiğimiz yılın sonunda ülke genelinde ilan edilen ateşkes sayesinde Suriye’deki çatışmalar büyük ölçüde kontrol altına alındı. Astana süreci doğrultusunda ateşkesi tahkim edecek adımları da attık. 14 – 15 Eylül’de düzenlenen son toplantıda İdlib ve çevresinde gerginliği azaltma ve çatışmaları önleme prensibi doğrultusunda bölgede bir güvenlik kuşağı oluşturulması kararı verildi.

Hatay’a sınır komşu olan İdlib esasen Halep’te geçtiğimiz yıl yaşanan olaylar sonrası sivil halkın akın akın bu bölgeye gelmesi neticesinde çok ağır şartlar içerisinde oradaki insanlar yaşıyor ve bu insanlar arasına sızan terör unsurları da var. Bu sebeple alınan karar çerçevesinde üç garantör ülke tarafından İdlib bir güvenlik çemberine alınacak ve terör faaliyetleri önlenecek. Diğer yandan da olası iç karışıklıkta ülkemize yeni büyük bir göç dalgasının önüne geçilmiş olacak.

Bu amaca yönelik olarak ÖSO unsurları önden intikallerini yaptılar. Gerekli hazırlıklar tamamlandı şimdi de 8 Ekim itibariyle bizim silahlı kuvvetlerimize ait askerlerimiz orada keşif faaliyetlerine başlamış durumdadır. Bu Fırat Kalkanı’ndan sonra Suriye’de sınırlarımız ötesinde gerçekleştirilen ikinci bir faaliyettir. Bu faaliyetlerin amacı çok açık ve nettir. Birincisi ayrıştırmak, ikincisi zemin hazırlamak, üçüncüsü muhtemel göç dalgasının önünü almak, gerginliği azaltarak çatışmayı ortadan kaldırmak.

 

Zemin hazırlamaktan muradımız ise kontrol noktası oluşturarak gelecek kuvvetlere hazırlık sağlamak. Herkes rahat olsun ne yaptığımızı bilerek titizlikle emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Sivillerin ve masumların haklarını en üst düzeyde gözetmeyi hedefliyoruz. Barışa bölgede istikrara katkı sağlamak için gerekli sorumluluğu alıyoruz. Bütün bu çabalarımızı BM arabuluculuğunda Cenevre’de başlatılmış olan siyasi sürecin, yani Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunarak Suriye’deki bütün etnik unsurların dahil edileceği barışın tesisi çalışmalarına önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.

 

Irak Kürt Bölgesi yönetimi tarafından bir süre önce gerçekleştirilen gayri meşru referandumu sonrası yaşanan süreci de Türkiye olarak dikkatle izliyoruz. Bütün dünyanın karşı çıkmasına rağmen maalesef bu referandum gerçekleştirildi. Irak halkı ve hükümeti DEAŞ musibetiyle uğraşırken bunu fırsat bilip kendi boş hayallerinin peşinde koştular. Tek taraflı girişim Irak anayasasının açık ihlalidir. Hukuksuzdur ve yok hükmündedir.

 

Artık Türkiye’nin Irak’taki tek muhatabı yalnız ve yalnız Irak merkezi hükümetidir. Bildiğiniz gibi Kuzey Irak yönetiminin attığı bu adım karşısında Irak hükümeti ve İran ile koordinasyon halinde bazı tedbirleri hayata geçirmeye başladık. Temsilcileri gönderdik. Peşmergeye vermekte olduğumuz eğitime son verdik. Erbil ve Süleymaniye’ye uçuşları durdurduk. Ülkemizin bazı illerini kendi haritası içinde gösteren televizyonları uydu yayınından çıkardık.

Burada şu hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Kuzey Irak yönetimine karşı aldığımız tedbirler kati suretle oradaki kardeşlerimizi hedef almamaktadır.

 

O bölgede yaşayan bütün etnik grupların hayatını kolaylaştırmak için, daha iyi şartlarda yaşamaları için gereken her şeyi yaptığımız gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Tabi tedbirlerimiz bunlarla sınırlı değil. Yakın zamanda yine Irak, İran ve Türkiye olarak bir araya geleceğiz ve bundan sonra atılacak tedbirleri hep beraber kararlaştıracağız. Bölgemizdeki bütün bu zorluklara rağmen Türkiye istikrarını muhafaza ediyor. Yaşanan olaylar karşısında Türkiye büyümeye gelişmeye devam ediyor.

 

Torba yasa diye adlandırdığımız bu değişikliklerde ülkemizi ilgilendiren çok önemli konular var. Ayrıca Genel Kurul’da geçen hafta görüşülmeye başlanan arabuluculuk müessesi tasarısı sanıyorum tamamlanacak. Geçen hafta 10 maddesi tamamlandı. Bu hafta da inşallah yasalaştıracağız. Böylece iş hayatında mevcut olan sorunları çözebilecek ciddi bir düzenleme olacak.

 

Malum iş kanunlarının yanlış yorumlanarak, maalesef hem işveren hem işçi kesiminde ciddi mağduriyetler oluyordu. Bu arabuluculuk müessesiyle işler işin başında çözülmüş olacak.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.