Yeni nesil bir harika! Dolayısıyla birçok aile çocuğunun üstün zekalı olup olmadığını merak ediyor.
Olabilir, olmayabilir de… Ama en önemlisi üstün zekanın tek başına hayat kurtarmadığı ve her çocuğun üstün zekalıymışçasına ilgi görmeyi hak ettiğini hatırlamak…
Şimdiki çocuklar dünyaya gözlerini açtıkları anda içine doğdukları çevreye tanıyormuş gibi bakıyorlar fakat var olan potansiyellerinin ortaya çıkabilmesi için kendilerini güvende hissetmeye ve her zaman desteklendiklerini bilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Daha yürümeye bile başlamadan teknolojik aletleri kullanan, konuşmaya başladıklarında söyledikleriyle, düşünme ve yorumlama biçimleriyle herkesi şaşırtan minikler, belli ki geleceğin parlak yıldızları. Bilime ve sanata olan yatkınlıkları, yaratıcı fikirleri ile umut vadeden bir nesil geliyor. Fakat üstün yetenekleri konusunda övülen çocuklar kadar, öğrenme güçlüğü yaşayan, uyum sorunu olan, ‘farklı’ olarak tanımlanan ve bu nedenle potansiyelleri henüz keşfedilememiş çocuklar da var. Her iki koşulda da ebeveynlerin aklına gelen soru ortak “Acaba çocuğum üstün zekalı olabilir mi?”
Bebeğiniz üstün bir zekaya sahipse erken dönemden itibaren bazı belirtileri fark edebilirsiniz. Peki bunu nasıl anlayacak ve test edeceksiniz? Sizler için araştırdık ve sonrasında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini konunun uzmanı eğitimci yazar Dr. Bahar Eriş’e sorduk.
Hangi çocuklar üstün zekalı?
Bir çocuğun üstün zekalı olup olmadığı klasik anlamıyla; bilişsel, sosyal ve motor alanlarda yaşıtlarının üstünde gelişim göstermesiyle anlaşılıyor. Doğumdan itibaren bebeğin normalden hızlı gelişmesi, yaşına ve zeka düzeyine göre beklenmeyen davranışlarda bulunması gerçekten de üstün zekalı olabileceğini akıllara getiriyor. Sırf merak için erken bir zamanda bunun heyecanına kapılıp çocuğu teste sokmak doğru değil fakat geç kalınmış keşiflerin de pişmanlıkları beraberinde getireceğini unutmamak ve bu konuyu titizlikle ele almak gerekiyor. Çocuğun gerçekten üstün zekalı olup olmadığını anlamak için genellikle okul çağının başlamasını beklemek daha doğru kabul ediliyor. Bazı özel durumlarda ise üstün zekalı çocuk çok daha küçük yaşlarda kendini belli ediyor.
İlk işaretler fiziksel gelişimde
Üstün zekalı çocuk, bebeklik döneminde ilk belirtileri gösteriyor. Fakat her çocuğun farklı olduğunu ve becerilerini kendi sürecinde geliştirdiğini de unutmamak gerekiyor. Bebeğin özel olduğunu düşündürecek ilk bulgular fiziksel gelişimi… Erken yürümek, erken konuşmak ve okula başlamadan okumayı sökmek çocuğun ileri zeka seviyesine sahip olduğunun göstergesi olabiliyor. Çocuğun gelişimindeki bu dönüm noktalarına akranlarından önce ulaşıp ulaşmadığını gözlemlemek, yaşa göre ince ve kaba motor becerilerinin neler olduğunu araştırıp takip etmek önemli fikirler elde etmenizi sağlıyor.
Yüksek IQ başarı demek değil
Üstün zeka veya üstün yetenek çok yönlü bileşenlerle değerlendirilmesi gereken bir kavram. Daha çok genetik olarak belirlendiği düşünülen IQ’nun yanı sıra daha geliştirilebilir olarak kabul edilen EQ’yu da dikkate almak gerekiyor. Yapılan araştırmalar, dinamik zekanın (IQ) duygusal yaşamla fazla ilişkisi olmadığını ve sosyal hayat idaresinin tamamen duygusal zeka ile alakalı olduğunu gösteriyor. IQ yüksekliği sosyal hayatta, özel yaşamda ve hatta iş hayatında başarı demek değil. Bu alanlarda başarıyı getiren daha çok duygusal zeka oluyor.
Üstün zekalı ve üstün yetenekli çocukların gelişimi üzerine odaklanmış olan eğitimci yazar Dr. Bahar Eriş’in anlattıkları, her alandaki tanımlar gibi üstün zeka ve üstün yetenek tanımlarının da değişmeye başladığını, üstün zekanın daha hümanist bir yaklaşımla ele alındığını gösteriyor. Dr. Bahar Eriş, bu yüzyılda başarılı olmak için olmazsa olmaz becerileri şöyle sıralıyor: “Yaratıcılık, takım çalışması, empati kurabilme, pratik düşünebilme, problem çözme, farklı fikirler arasında orijinal bağlantılar kurabilme… IQ testlerinin bunları ölçemediğini ve bu nedenle testten düşük puan alan ama bu alanlarda yüksek becerileri olan çocuğun zeki olmadığına hükmetmenin doğru olmadığını hatta haksızlık olacağını belirtiyor.
‘Her Çocuk Üstün Yeteneklidir’ ve ‘Anne Beynim Aç’ kitaplarının yazarı olan Dr. Bahar Eriş, erken dönemde üstün zeka ya da üstün yetenekten çok ‘üstün potansiyel’den söz etmenin daha uygun olduğunu belirtiyor.
Olağanüstü hafıza ve orjinal fikirler
Dr. Bahar Eriş, okul öncesi dönemde üstün potansiyel işareti kabul edilen bazı temel özellikleri şöyle sıralıyor: “Zengin bir sözcük dağarcığı, erken yaşta konuşma, erken yaşta yürüme, erken fiziksel gelişim, iyi bir hafıza, tutkulu bir merak, otoriteyi sorgulama, bağımsız çalışma isteği, karmaşık fikirlere sahip olma, farklı fikirler arasında ilginç bağlantılar kurabilme, orijinal fikirler üretebilme gibi özellikler… Olağanüstü hafıza, hızlı öğrenme ve öğrenmeyi sevme, kitaplara karşı aşırı ilgi, şakaları anlama yeteneği, soyut muhakeme ve problem çözme becerileri, güçlü bir hayal gücü, başkalarının ve dünyanın sorunlarına karşı aşırı duyarlılık, oyunda lider olma da literatürde üstün yetenekle bağdaştırılan diğer özellikler arasında. Olağanüstü hareketlilik, uzun dikkat süresi, ses, ağrı ve acıya karşı aşırı reaksiyon, yürüme veya konuşma gibi gelişimsel dönüm noktalarına hızlı geçiş gibi özellikler de üstün zekaya işaret edebilir.”
Üstün yeteneğin devam etmesi eğitime bağlı
Erken dönemde bu özellikleri sergilemek yetişkinlikte de üstün yetenekli olunacağını garantilemiyor. “Küçükken yetenekli bir öğrenci olmak ya da herhangi bir yetenek alanında olağanüstü olmak erken bir avantaj sağlayabilir ama yetişkinlikte bunun devam edeceğini garantilemez” diyen Dr. Bahar Eriş, yetişkinlikte üstün yeteneğin devam etmesinin yıllar süren bir gelişim sürecine bağlı olduğunu söylüyor. “Başlangıçtaki yetenek düzeyi ne olursa olsun, olağanüstü yetenek düzeylerine ulaşmak için aileden ve çevreden destek, mümkün olan en iyi öğretmen ve rol modellerle çalışma, gelişim aşamasına uygun motivasyon desteği, amaca odaklılık ve yetenek alanına giderek artan bir tutkuyla bağlılık gerekiyor” diyor.
Merak için test yaptırmayın
Küçük yaşta gerekmedikçe IQ testi yaptırmak bir anlam ifade etmediği gibi, çocuğu ve aileyi, gereksiz yere strese sokabiliyor. “Çocuk yaşıtlarıyla iyi anlaşıyorsa, sınıfta veya genel olarak mutluysa, sınıfta yapılan aktiviteler ilgisini çekiyorsa, dikkat sorunu yaşamıyorsa, derslerle ilgiliyse test yaptırmanın bir anlamı ve gereği yok” diyen Dr. Bahar Eriş; çocuk arkadaşlık kuramıyorsa, okulda mutsuzsa ve bu durum kronik bir hal aldıysa, dikkati sık sık dağılıyorsa, hiperaktiviteyle ilgili şüpheler varsa, odaklanma sorunları yaşıyorsa ve yalnızlık çekiyorsa test yapılması gerektiğini belirtiyor. Dr. Bahar Eriş, bir çocuğa hiperaktif tanısı konulacak ve ilaç verilecekse önce mutlaka zeka düzeyine bakılmasını öneriyor, “Asıl sorun çocuğun zeka düzeyinin çok ileri olduğu için bulunduğu ortamda çok sıkılması olabilir” diyor.
En az üç sonuç
Dr. Bahar Eriş test sonuçlarının kesin doğru kabul edilmemesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “Aynı çocuğu başka bir zamanda teste sokun, farklı sonuç alabilir. Bu nedenle çocuk testten düşük puan aldıysa, kesinlikle en az bir şans daha tanınmalı. Düşük puanın pek çok nedeni olabilir. Testi yapan kişi çocukla iyi iletişim kuramamış olabilir. Çocuk o gün kendini hasta hissediyor olabilir. Test ortamı onu rahatsız hissetmiş olabilir. Bir sürü neden sayabilirsiniz. Böyle bir durumda önerilen, en az altı ay sonra tekrar test yapılmasıdır. En az üç testin sonucunda daha sağlıklı bir tablo çıkar. Değerlendirmede en yüksek puan dikkate alınmalıdır.”
Çocuğun değerini IQ ölçmez
3-10 yaş arası çocukların üçte ikisinin IQ skorlarının büyük değişkenlik gösterdiğini bu sebeple 11 yaşından önce yapılan testlerin çok anlamlı olmadığını söyleyen Dr. Bahar Eriş, bunun nedeninin çocukların henüz beyin gelişimlerini tamamlamamış olmaları olduğunu ifade ediyor. “Her çocuğun gelişim süreci farklıdır. Bazı çocuklar daha geç gelişim gösterebilir. Ancak erken yaşlarda yapılan testler, daha geç gelişim gösteren çocukların potansiyelinin ortaya çıkmasına bir engel teşkil ediyor. Bu çocuklar nasılsa potansiyeli yüksek değil diyerek daha az ilgi görüyor. Daha az ilgi gören çocuk da daha az başarılı oluyor. Aynı şekilde, daha çok ilgi gören çocuk daha başarılı oluyor. Psikolojide ‘kendini gerçekleştiren kehanet’ dediğimiz durum. En kötüsü de çocuk testin ardından ailede, okulda ve çevrede, ‘yürüyen bir IQ skoru’ muamelesi görebiliyor. IQ skoru, çocuğun değerini ölçme aracı değildir” diyor.