Öğrenci mutsuz ve başarısız, bölgeler ve okullar arasında eşitsizlikler var. Okullar öğretmen ve öğrencilerin iyi olma hallerini desteklemekten uzak.
Türkiye’nin eğitim karnesi, hem akademik başarı hem de çocuğun iyi olma hali bakımından zayıf. Öğrencinin mutsuz ve başarısız olması, bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizlikler, öğretmenlerle ilgili reform ihtiyacına işaret ediyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından hazırlanan “Eğitim İzleme Raporu 2016- 2017’’ açıklandı. Rapora göre çocuğun iyi olma halini güçlendirecek yatırımlar için daha fazla bütçe ayrılmasına gerek duyuluyor. 2014-15 öğretim yılından bu yana özel okullara teşvik ödenmesi kamu kaynaklarının eğitim alanında eşitlikçi kullanımı ilkesiyle çelişiyor. Akademik başarı ve çocuğun iyi olma hali bakımından kilit role sahip olan kişiler öğretmenlerdir. Bu iki alandaki zayıf karne ile bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizlikler, öğretmenlerle ilgili reform ihtiyacına işaret ediyor. Türkiye’de 538 öğrenciye 1 psikolojik danışman ve rehber düşüyor. Okuldaki iklimin öğrenciler ve öğretmenler için şiddetsiz, güvenli ve iyi olma hallerini destekleyici olması gerekiyor. Olumlu bir eğitim ortamı için psikolojik danışman ve rehberlerin sayısının artırılması ve rehberliğin güçlendirilmesi gerekiyor. Rapora göre, Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 28.6’sı, 0 ile 10 arasındaki yaşam memnuniyeti ölçeğinde 0 ile 4 arasını seçmiş, yani yaşamlarından memnun olmadıklarını belirtmişler. Bu bulguya, Türkiye’deki çocukların iyi olma halini geliştirmeye yönelik politika ve uygulamalara gereksinim olduğunun önemli bir göstergesi olarak dikkat çekiliyor.
900 bin çocuk işçi
Çocuk işçiliği ve çocuk evliliği bazı çocukların eğitim kurumlarına erişimini engelliyor. Türkiye’de 6-18 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 900 bin çocuk bulunuyor; bu çocukların %44’ü mevsimlik tarım işinde çalışıyor. Bu çocukların neredeyse yarısının okula erişimi bulunmuyor; kayıtlı mevsimlik tarım işçisi çocukların birçoğu da okula düzenli devam edemiyor.
‘Din dersi zorunlu olmasın’
Raporda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu tutulmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmeye devam ettiği de vurgulanıyor. Rapordaki bu bölüm şöyle: “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, tarafsızlık, nesnellik, çoğulculuk ilkelerini temel alan ‘dinler hakkında eğitim’ yerine, belirli bir dinin inanç esaslarını ve ibadetlerini benimsetmeyi amaçlayan ‘din eğitimi’ unsurları içeriyor. Güncellenen öğretim programlarında da aynı durum gözlemlenmeye devam ediyor. Programlarda, Sünni İslam bakış açısıyla din ve ahlak anlayışı aktarılıyor.”
‘Tek tip’le olmaz
Raporda görüşlerin açıklayan eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, “Eğitimin son 10 yılı’’nı şöyle değerlendirdi: “Eğitimin son 10 yılı nicelikte olumlu değişimlerin yaşandığı ancak nitelikte ve paradigmal dönüşümde mesafe alınamayan yıllar olarak özetlenebilir. Sahici dönüşümlerin yaşanabilmesi için hangi türden olursa olsun “tek tip nesil” anlayışından vazgeçilmelidir. Bu anlayıştan sadece “tek tipçi” çıkar. Eğitim bir parti ödevi değil, bir millet ödevidir. Bu nedenle bu topraklarda yaşayan her canın temsil edildiği bir eğitim yaklaşımına ihtiyaç var. Başlangıçta “Milli Eğitim” anlayışı çıkmaz sokaktır. Eğitimin mesajı insanadır. Mesajı insana olan her şey önce evrensel olarak planlanır. Sonrasında yerelin boyasıyla boyanır ve millileşir.’’