100’üncü yılında 23 Nisan

Ayrı bir gündü benim için sabahın ilk ışıklarıyla kalktım ve içimde bir heyecan. Buruktu kalbim, insanlar bu bayramı camlardan kutlamak zorunda ve soğuk bir hava kim çıkar ki camlara? Çocuklar nasıl söyler Marşımızı? İllaki söyler ama cılız bir ses yakışmaz marşımıza.  Ben Tekirdağ’daki evime yeni taşındım. Burası 50 hanelik 4 bloktan oluşan bir site. Öğrendiğime […]

Yayınlama: 25.04.2020
A+
A-

Ayrı bir gündü benim için sabahın ilk ışıklarıyla kalktım ve içimde bir heyecan. Buruktu kalbim, insanlar bu bayramı camlardan kutlamak zorunda ve soğuk bir hava kim çıkar ki camlara? Çocuklar nasıl söyler Marşımızı? İllaki söyler ama cılız bir ses yakışmaz marşımıza. 

Ben Tekirdağ’daki evime yeni taşındım. Burası 50 hanelik 4 bloktan oluşan bir site. Öğrendiğime göre 13’ünde çocuk var. Kalanlarda oturanların 15 tanesi yaşlı ve 22’si de orta yaş. Gündüz sitede o çocukların heyecanını ama bir o kadar da gözlerinden içlerindeki burukluğu görünce; kendi çocukluğum geldi aklıma. 

Ayakkabılarım yırtık diye katılamadığım o 23 Nisan. Sonra vurdum yumruğumu masanın üzerine. Fırladım yerimden ilk önce İstiklal Marşını, ardından 10’uncu Yıl Marşı ve finalde İzmir Marşı’nı sırası ile telefonuma indirdim. 

Delirmişti vatansever kanım. Kafaya koymuştum bir kere “bayram yerine çevirmeliydim siteyi” öyle pes etmek yok. 

ATAM daha zor şartlarda armağan etmiş bu bayramı bu nedir ki dedim. Ve. Gür sesli bir müzik sistemim vardı onu yerinden çıkardım ve başladım beklemeye. Artık saatler geçmiyordu. Ben mi çocuk onlar mı? Kalbim küt küt atıyordu saat 21.00’e yaklaştıkça… 

Bir kere burada kimseyi tanımıyordum, birkaç kişiden başka. İyisi var, kötüsü var, hastası-yatalağı var.  “Varsın olsun” dedim ne olacaksa her şeye değerdi benim için. 

Ve an geldi çattı balkonumun ışıklarını açtım başımda kırmızı beyaz şapkamla. Anlı şanlı bayrağım balkonda önceden asılı ve her iki elimde bayraklarım şöyle bir dışarıya baktım. 

50 hanelik sitede sadece 4 veya 5 pencere açılmış. Son iki dakika kalmış. Duyuyorum “İçeri girsek mi yok kimseler” falan gibi sözleri. Çocukları yanlarında. 
“Girmeyin” diye seslendim ve 10-9-8-7 derken 0 ve tam ses İstiklal Marşımızı açtım. Derken karşı blok, derken yan blok ve diğer blok bütün ışıklar açıldı ve bayrağını kapan camlara, balkonlara koştu. 

Meğerse herkes bir kıvılcım bekliyormuş. Hep bir ağızdan İstiklal Marşımızı söyledik. Biter bitmez alkış kıyamet. 

Durun daha bitmedi, bugün hepimiz çocuğuz. “Devam” dedim ardından 10’uncu yıl marşı hep bir ağızdan… “10 yılda 15 milyon genç yetiştirdik.” 

Yaşlılar bile çıldırmış olmalı. Bağıra bağıra söyledik. Müzik tüm siteyi hatta yan mahallede bile yankılandı. Sanki konser alanı derken, ardından finalde “İzmir’in Dağları” başladı çalmaya. Herkesin elinde bayraklar. Çocuklar mutlu. Bayraklar sallanıyordu camlardan anı ölümsüzleştirmeye çalışan telefonla kayıt yapıyordu. 

Ve derken müziğin bitmesiyle alkış bombası patladı. Mutluluk ıslıkları hiç susmadı. Kimse bitsin istemedi.

Hayatımda kutladığım en güzel 23 Nisan. Sanki ben armağan etmişim gibi gözlerimden süzülen yaşlar ardından alkış, alkış, alkış. Tebrik, tebrik ve susmayan tebrik mesajları büyük-küçük herkes minnet şükran nidaları balkonlardan.

Ben mi ayaklarım hala titriyor, kalbim yerinden çıkacak. Böyle bir anı alanlarda kutlamadım bu nasıl bir heyecan ne yaptım ki alt tarafı. Deli Kan kimse zincir vuramazdı o çocukların günlerine çünkü bu gün Ulu Önden Baş Komutan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün emanetiydi.   

Bugün ayrı bir heyecanla kalkmıştım yatağımdan. 

Unuttum sanma ANNE, “Doğum günün kutlu olsun”.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.