7 Ağustos’tan ders aldık mı?

Yayınlama: 16.08.2025
A+
A-

17 Ağustos 1999’da saatler 03.02’yi gösterdiğinde yer göğe karıştı; Marmara’nın kalbinde tarifsiz bir yıkım yaşandı..
Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve “asrın felaketi” olarak anılan bu deprem, sadece binaları değil, milyonlarca insanın hayatını yerle bir etti..
Üzerinden 26 yıl geçmiş olsa da, o günün acısı hâlâ içimizde taptaze duruyor..

Bu satırların yazarı da o depremde kuzenini, arkadaşlarını, komşularını ve dostlarını kaybetti..

Yaşadığımız her sarsıntı, o gecenin korkusunu yeniden hatırlatıyor..

Ne yazık ki, bu büyük felaket bize yeterince ders olmadı..
2023 yılında yine bu topraklar büyük bir acıya tanıklık etti; 11 ilde etkili olan büyük depremde yüzbinlerce insanımızı enkaz altında kaybettik..

Son olarak Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki deprem, unutmamamız gereken bir gerçeği tekrar gösterdi bize..
Altında dükkân bulunan binalar, taşıyıcı sistemleri zayıflatıldığı için çok daha çabuk ve ağır hasar alıyor..
Bilim insanları bu konuda yıllardır uyarıyor; ama biz hâlâ gereğini yapmıyoruz..
Artık bu uyarılar görmezden gelinmemeli, kulak ardı edilmemeli..

Şehirlerimizi planlarken önceliğimiz insan hayatı olmalı; betonlaşma ya da rant değil..
Binaların alt katlarına dükkân yapılmasına kesinlikle izin verilmemeli, çünkü bu tür yapılar yalnızca kendi sakinlerini değil, çevresindekileri de tehlikeye atıyor..
Yeni yapılacak yapılarda, binalar arasında en az 30 metre mesafe bırakılması zorunlu hale getirilmeli..
Bu boşluk sadece güvenlik açısından değil, hava sirkülasyonu ve yaşam kalitesi bakımından da önemlidir..

Yollar da afet anlarında hayati bir rol oynar..
Sadece ana yollar değil, ara sokaklar da geniş, düzenli ve her zaman erişilebilir olmalı..
Çünkü bir gün ambulansların, itfaiyenin ya da arama kurtarma ekiplerinin hayat kurtarmak için yarıştığı güzergâhlar olabilir o yollar..
Aynı zamanda panik anlarında tahliyenin güvenli bir şekilde yapılabilmesi için de geniş ve açık yollar şarttır..

Depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız..
Bu bilinç çocuk yaşta kazandırılmalı; okullarda düzenli olarak afet ve ilk yardım eğitimleri verilmeli..
Tüm vatandaşlara trafik bilinci, temel afet farkındalığı ve doğru davranış biçimleri öğretilmeli..
Özellikle ilk yardım bilgisi, hayatla ölüm arasındaki ince çizgide belirleyici olabilir..
Bu artık bir seçenek değil, zorunluluktur..

Her evde mutlaka bir deprem çantası bulunmalı..
Bu çantada; su, konserve gıdalar, düdük, el feneri, yedek pil, ilaçlar, yedek kıyafet ve kişisel temizlik malzemeleri yer almalı..
Belki küçücük bir çanta ama, içinde taşıdığı malzemeler bir felaket anında hayat kurtarabilir..

Ayrıca afet sonrası iletişimin kopmaması için güvenli alanlarda portatif jeneratörler hazır bulundurulmalı..
Elektrik kesintilerinde haberleşmenin sürmesi, bilgi akışının sağlanması ve temel ihtiyaçlara ulaşım için bu cihazlar çok değerli olabilir..

Tüm bu önlemler bireysel değil, toplumsal sorumluluklardır..
Artık depremi sadece konuşmakla yetinmemeli, ona karşı hazırlıklı olmalıyız..
Yetkililerden beklentimiz; gerekli yasal düzenlemeleri hızla hayata geçirmeleri ve denetimleri kararlılıkla yürütmeleridir..
Sadece yasa çıkarmakla değil, onları uygulamakla da yükümlüyüz..

Depremleri durduramayız; bu doğanın kaçınılmaz gerçeği..
Ama etkisini, yıkımını ve kayıplarını azaltabiliriz..
Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz; artık ertelemeyi bırakıp uygulama zamanı..
Bugün, tam da şimdi harekete geçmeliyiz..

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.