Tüm benliğimizle Allah’a emânetiz

Yayınlama: 19.11.2023
Düzenleme: 19.11.2023 11:48
A+
A-

Sözlerime bu başlık ile giriş yapmak istedim. Çünkü bütün evren insanın muhatabı ve insana hizmet için yaratılmış, beraberinde insana emânet. İnsan ise kendini daima Allah’a emanet eder. Ve Allah(cc) kendisine emânet edilene sonsuz himaye edicidir. Allah’ın ahdinde hulf olmaz, emâneti mutlaka iade eder…

İnsan emin olmak itibariyle Allah’ın emanetini yüklenmiş tek varlıktır. Dolayısıyla insanlar, emin olmaları sıfatıyla kendi aralarında birbirlerine emanet bırakabilir ve emanete riâyet etmeye çalışırlar.

Hayatımızda kendimize yetemediğimiz anlar olur. Başkalarının yardımına da ihtiyaç duyarız. Bu nedenle bazen uzanacak bir el bekleriz.

Emanet duygusu; insan hayatındaki muamelelerin ve alışverişin ruhunu oluşturur. Ve bu hassa toplumsal güvenlik, refah, düzen ve intizam demektir ki; insanoğlunun yaradılış gayesinde insanî melekelerin oluşumunda etkisi yüksek olan bir latîfedir.

Ve aynı zamanda insanı, diğer canlılardan ayıran en belirgin sıfat, akıl melekesine sahip oluşudur. Aklın fonksiyonel özelliği iradedir. İrade ise seçme yeteneği ile üstün kılınmış ve bu minvalle donatılmıştır.

Allah’ın insana yüklediği bu misyon, onun seçme yeteneğine hitap eder. İnsanın edimlerinden sorumlu ve hesaba çekilebilir olmasının nedeni, onun yüklendiği akıl emaneti hasebiyledir.

Bu paralelde insan, üstlendiği akıl emaneti neticesinde kendi bedeni başta olmak üzere bütün bir yeryüzünün ve kâinatında kendisine  verilmiş bir emanet olduğu bilinç ve şuuruyla yaratılmıştır. Zirâ, kendisine verilmiş olan bu emanetleri de korumakla yükümlüdür. Vücut emanetini sağlıklı olarak, muhatabı olduğu doğasını bozmadan korumakla görevli ve mükelleftir.

Emanet duygusu insana, her şeyin sahibi olarak gördüğü, Allah tarafından verilen her türlü nimeti kendisine addetmek ve onlara egemen olmak yerine, tahrip etmeden kendisine olan güveni zedelemeyecek ve onlardan gerektiği ölçüde, varlığını idâme ettirecek şekilde yararlanma anlayışını kazandırır.

Geçici olarak bize teslim edilen herhangi bir eşyadan tutun da iman başta olmak üzere sahip olduğumuz maddi-manevi bütün nimetler, ikramlar, imkânlar ve kabiliyetler emanet kapsamındadır. Bunların yanı sıra yapılan vaatlerin, özel meclislerde, topluluklarda sarf edilen sözlerin, verilen sırların ve aile mahremiyetinin birer emanet olduğunu kabul edelim.

Bu itibarla kişinin davranışlarında emanet duygusu, öncelikli bir duygu olarak yer alırsa başta kendi varlığı olmak üzere etrafında var olan her şeye karşı hükmetme veya ele geçirme yerine onların mutlak sahibi olmadığını fark ederek sadece yaşama süresince, kendisine emâneten verilmiş  görüp, görev ve sorumluluklarını bu bakış açısıyla gerçekleştirme ve onların varlığının yaşamındaki değerini, önemini anlama, onlardan gerektiğince kendi gelişimine ve ihtiyaçları doğrultusunda kullanma, istifade etme davranışları gerçekleştirir.

Bununla birlikte insanın başta kendi hayatı olmak üzere kendisine verilen her şeyi emanet duygusu ile görmesi ve ele alması, yaşadığı zorlukları aşmada, durumunu kabullenmede etkili olacaktır.

Bize emanet olarak bırakılmış herhangi bir nesneyi veya kişiyi kendi işlerimizde kullanmak, onu korumamak, gözetmemek, ona zarar vermek insan kişiliğine ve ahlak kurallarına aykırı bir davranıştır.

Emanete riâyetin yeri ve ehemmiyeti, Mü’minun suresi 8. Âyet-i Kerîme’sinde “Onlar, emanetlerine ve ahitlerine riâyet edenlerdir. Ve o müminler ki, kendilerine gerek Allah’ın, gerekse insanların verdiği emânetleri en güzel şekilde korur, verdikleri sözü de mutlaka yerine getirirler.” şeklinde vurgu yapmaktadır.

Aslında dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de emaneti sadece maddi eşyalar olarak algılamamamız gerektiğidir.

Meselâ aile bir emanettir; eşler birbirine ve dahi çocukları Allah’ın emaneti olduklarını bilmeleri ve onlara çok değerli olduklarını hissettirerek muamele etmeleri lâzım ki, bu vesileyle aile saadeti muhafaza edilebilir..

İlim emanettir; ilim sahibi kendisinde var olan ilmi ifâ ederek, ilminin zekatını vermekle mükelleftir.

Sır almak emanettir; sırrı saklayarak, tutarak gerek sırrı, gerek sırrın sahibini gözetmek, kollamaktır.

Görevler emanettir; görevi alanda verende ehli olmalı ve bi-hakkın yerine getirmelidir. Peygamber Efendimiz(asv) “Emânet kaybedildiği zaman, işler ehli olmayanlara verildiği zaman, kıyâmeti bekle.” buyurarak emanetin önemine işaret etmiştir.

Söz, ahit emânettir; bu noktada beni çok etkileyen bir atasözü beliriyor zihnimde ” Öl söz verme, öl sözünden dönme”

Geleceğimiz emanettir; kendi yaşantımız ile örnek teşkil ederek, bulunduğumuz coğrafya, mensubu olduğumuz toplumda, hayata katkı sunacak her türlü eylemimiz neslimizin selâhiyeti adına emanettir ve hâkeza geçmişimiz, sahip çıkmamız gereken tarihimiz de emânettir.

Ve zaman; zaman, bize bağışlanan diğer bir emanet olup her saniyesini Allah’ın razı olacağı, insanların dahil ve memnun olacağı hayırlı işlerde kullanmak, zannediyorum en güzel kazançtır.

Ahlakî değerler ve iffette bir emanettir ki; insana onur ve yüce şahsiyet kazanımlarının yolunu açar.

Hâsılı; dinî ve millî değerlerimiz, vatanımız ve bayrağımız emanettir. Aldığımız her nefes, ömrümüz, aklımız, kalp atışlarımız, dilimiz, bilgimiz, birikimimiz emanettir. Duygularımız, latîfelerimiz, kabiliyetlerimiz; külliyen bütün bedenimiz, soyut ve somut sahip olduğumuz her ne varsa bize emanettir.

Emânet duygusu iman kökenlidir. Asâletinde insana bahşedilmiş çok değerli bir mücevherdir. Çıtası o kadar yüksek ve açısı bir o kadar geniştir. Binaenaleyh bu çerçevede bir kaç basamakla ele alıp belki bir hatırlatma nispetinde emanetin sahibine emanetiz.

Sevgi ve muhabbet ile…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. İnci Canatan dedi ki:

    Her zaman olduğu gibi yine meshettin beni Sultanım. Kalemin yüregin var olsun. Zevkle okudum makaleni. Selam, Sevgi ve Muhabbetle