Yaşam sürecinde var olduğumuz müddetçe bir çok insanla iletişim kurar, yine hayata dâir çeşitli kararlar alır ve bu kararlara dayanarak hareket ederiz. Diğer insanlarla letişim içinde olup duygu ve düşüncelerimizi yansıtırız. Birinci derecede yakınlarımız, akrabalarımız, eş-dost veya arkadaşlarımız arasında sağlam bağlar kurmaya çalışırız. Hayatımızdaki insanlara vefâ, sadakat, özveri, aşk, sevgi gibi farklı duygularla bağlanırız. Ancak […]
Yaşam sürecinde var olduğumuz müddetçe bir çok insanla iletişim kurar, yine hayata dâir çeşitli kararlar alır ve bu kararlara dayanarak hareket ederiz. Diğer insanlarla letişim içinde olup duygu ve düşüncelerimizi yansıtırız.
Birinci derecede yakınlarımız, akrabalarımız, eş-dost veya arkadaşlarımız arasında sağlam bağlar kurmaya çalışırız. Hayatımızdaki insanlara vefâ, sadakat, özveri, aşk, sevgi gibi farklı duygularla bağlanırız. Ancak bu duyguların içinde öyle bir duygu vardır ki aslında her ilişkinin temelini oluşturur. Bu bağ duygusu gerek ikili gerek toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan güven duygusudur.
Güven duygusu; insanlar arası iletişimin uzun soluklu olması için, hayatı daha eğlenceli ve birlikte yaşamak için, aile, dostlar, arkadaşlar, komşular ile hayatın tadını çıkarmak için her şeyden önce ilişkilerin sağlamlaşması ve geliştirilmesi adına, devâmına yardımcı olur ve oluşabilecek sorunların önüne geçer.
Güven; herhangi bir insanın başka bir insana inanma duygusu olarak da karakterize edilebileceği gibi aynı zamanda insanların bir arada kaliteli yaşayabilmesinin temel unsuru da diyebiliriz.
Herkese duyulamayacak kadar özel bir duygudur güven. Çünkü insan güvenmediği biriyle ne dostluk kurabilir ne de bir aile. İnsanlar; aile, dostluk ya da gönül ilişkisi içine girdiği kişinin kendisine sadık kalacağı, yanlış hareketler yapmayacağı konusunda emin olmak ister ve bu şekilde dostlarına ya da çevresindeki insanlara sırlarını verir, dertleşir bu anlamda sağlıklı bir etkileşim yaşar.
Bir insanın güvenini kazanmış olmak, farklı duygular sağlayarak rahatlamalarındaki en büyük etken olduğu gibi ileride o insan ile yaşayacağımız sorunları kolaylıkla aşabileceğimiz bir gerçektir.
İnsanlar her zaman güvenmek ister. Sevdiğine, ailesine, arkadaşlarına, ortağına. Kısacası iletişim içerisinde olduğu herkese; çünkü huzur ve keyifli bir ilişki için en gerekli duygudur. Adeta hayatımızı mutlu yaşayabilmemiz için bir sigorta görevindedir.
Hayatta başarıya ulaşmak için bazen güvenmek gerekir ve güvenmeyen kişiler yalnız kalacağı bilinmelidir. Güvendiğimiz sürece her güçlüğe rahatlıkla karşı koyar, her şeyi başarabileceğimize inanırız. Ancak güvenimizi sarsan bir durumla karşılaştığımızda adeta omuzlarımız düşer, rüzgarda savrulan bir yaprak gibi güçsüz hissederiz kendimizi.
“Umut verip, güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın gönül sadakasını, iki dünyada da veremezsin.” buyuruyor Efendimiz aleyhisselâtüvesselâm… Ne kadar şiddetle ve ne büyük bir dehşetle uyarıyor.
Dönüp bakmalıyız içimize ve önce kendimizden başlamalıyız. Önce kendimize güvenmeli ve güvenilir biri olduğumuzu ispat etmeliyiz çevremize. Söz ve davranışlarımızla hayatımıza yansıtmalıyız.
İnsanları güvendirip yarı yolda bırakmamalı, emanete asla ihanet etmemeli, yalandan kaçınmalı, iftiradan sakınmalı ve ortak olmamalı, dedikodudan uzak durmalı, ön yargılarda bulunmamalıyız.
Kendisine güveni olan bir kişi iyi bir gözlemcidir. Laflar karşısında yada kişileri iyi analiz eder, güven duyup duyamayacağına temkinli yaklaşarak doğru karar verir ve dolayısıyla sonuçları da o doğrultuda olumlu dönüşlerle neticelenir.
Bu duygu kendisine sadık kalanları sonsuz mutlu ederken sahip çıkamayanlara ise azap verir. Değerini bilemeyenleri yalnızlığa ve vicdan azabına iter. Bir kere sarsıldı mı bir daha doğrulması çokta mümkün değildir. Hayatta kimseye güvenmeyeceksin demek yersiz bir uyarı olabilir ancak kime “iki defa güveneceğini” hesaplamalı insan. Hani bir söz vardır halk tabiriyle, hiç duydunuz mu bilmiyorum ama ” Güven tek kullanımlıktır. Bir kere sarsılır, ikincisi yaşanmaz. ” diye..
Unutmayalım ki yaşam içinde güvenebileceğimiz kişilerin olabileceği gibi güven duymayacağımız kişilerinde varlığı göz ardı edilmemeli.
Yaşayabileceğimiz güvensizlik karşısında hemen pes etmemeli bu durumu genele yaymamalı, korkmamalıyız. Çünkü güveni kazanmak zor kaybetmek kolaydır. Yalanla kaybedilmeye başlanan güven duygusu, içten olmayan samimiyetsiz sözlerle, hâl ve tavırlarla da tetiklenir. Güvensizlik duygusu her alanda insanın hayatına yansır, huzursuz ve mutsuzluğa sebebiyet vereceği için de insanın, hayata hep olumsuz olarak bakmasına neden olur.
Benim cihetimden, insanlar arasında sağlıklı bir yaşam sürecini destekleyici ciddî bir olgudur. Buna istinâden hayatta hiç kimsenin güvenini boşa çıkarmayın ve sevdiğiniz insanlara asla yanlış yapmayın. Onların güven duygusunu öldürmeyin.
Çünkü güven ruh gibidir.. Terk ettiği yere bir daha geri dönmez!
En samimi duâlar ve kalbî muhabbet ile…