Değerler; bir toplumun doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, kutsal ile sıradanı ayırmasına yardımcı olan inanç, davranış ve anlayış kalıplarıdır.
Genel olarak iki ana gruba ayrılır. Maddi değerler; somut nitelik taşıyan ekonomik, teknolojik veya kültürel unsurlardır. Manevi değerler ise; soyut olan, insanın ruhunu ve toplumsal düzeni şekillendiren unsurlardir. Vatan sadakati, bayrak sevgisi, dürüstlük, misafirperverlik, adâlet duygusu, hoşgörü gibi değerler bireylerin kişilik oluşumunu etkiler, toplumsal birlikteliği sağlar ve ortak bir kültürel hafızanın oluşmasına katkıda bulunur.
Değerlerini kaybeden toplumlar kimliklerini ve geleceklerini kaybetmek tehlikesiyle karşılaşır. Dolayısıyla çocuklarımıza bu değerleri küçük yaşlardan itibaren öğretmek, onları sadece birey olarak değil toplumun aktif birer üyesi olarak da yetiştirmek anlamına gelir.
Her millet maddi ve manevi değerleri sayesinde kimliği, dili, dini kültürü, gelenek ve görenekleri ile şekillenir ve varlığını sürdürür.
Nitekim Cenâb-ı Allah Rad Suresi 11. Ayet-i Kerîme’sinde “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur” buyurarak, kendi değerlerinden uzaklaşan toplumların kimlik karmaşası yaşaması, kökenlerine yabancılaşması, kendini nerede ve hangi topluluk içinde konumlandıracağını bilememesine neden olacağını ve en nihayet bu durumun aidiyet duygusunu zayıflatarak, içsel boşluklara, toplumsal düzeyde çözülmelere, kültürel erozyona neden olacağını vurgulamaktadır.
Ancak günümüz dünyasında hızlı değişimler, küreselleşmenin etkileri ve dijitalleşmenin getirdiği yeni yaşam biçimleri, değer aktarımını zorlaştırmaktadır.
Buna istinâden destekleyeceğinizi umararak diyorum ki… aile, bir çocuğun ilk ve en önemli eğitim yuvasıdır. Çocuk hayata dair ilk kavrayışlarını aile ortamında edinir. Bu yüzden maddi ve manevi değerlerin temeli evde atılmalıdır. Zirâ çocuklar, söylenenden çok büyüklerini taklit ederler. Büyüklerin tutarlı ve örnek davranışları, değerlerin içselleştirmesini kolaylaştırır.
Günlük hayatı yansıtmak, sadece sözlü anlatım ile degil, davranışlarla hayatın içine serpiştirerek model olmalı. Nitekim aile içinde küçük bir paylaşımın ardından teşekkür etmek, dürüst davranışları takdir etmek, sabırla dinlemek gibi.
Diğer yandan maddi kültürün korunması, geleneksel yemekler yapmak, milli bayramlarda evleri süslemek, dîni bayramlarda büyükleri ziyaret etmek, küçük sevgisi, büyük saygısı hatta zaman zaman mezarlıklara gidilerek duâlarda bulunmak gibi meselâ…
Günümüzde çocuklar sadece aile ve okuldan degil sosyal çevrelerinden ve medyadan da etkilenmektedirler. Bu noktada iki yönlü bir etkileşim söz konusudur.
Olumlu etkileri kadar olumsuz etkiler de vardır. Eğitim içerikli programlar, milli değerleri destekleyen diziler, hatta çizgi filmler; belgeseller ve sosyal medya kampanyaları çocuklarda değer bilincini güçlendiren olumlu kullanım alanlarıdır.
Değerleri hikayelerle vermek çocukların zihninde daha kalıcı izler bırakır. Atasözleri, masallar ve kahramanlık hikayeleri bu açıdan değerlidir. Ayrıca oyunlar, çocukların değerlerini yaşayarak öğrenmelerini kolaylaştırır. Mesela işbirliği oyunları yardımlaşmayı pekiştirir, empati becerisini geliştirirken aynı zamanda olaylar üzerine düşünmelerini sağlayarak değerlerin neden önemli olduğunu anlamalarına yardımcı olur.
Diğer bir taraftan davranışlar ödüllendirilmeli. Fakat yapay bir rekabete mahal vermeden içtenlikle yapılmalıdır. Dolayısıyla her çocuğun öğrenme becerisi ve algısı farklı olduğundan, yöntemlerde esnek ve yaratıcı olmak da esastır.
Eğitim kurumları değer eğitimini, derslerin bir çabası haline getirmeli, ezberci yaklaşımlardan kaçınmalıdır.
Şunu kesinlikle ifade etmeliyim ki, yoğun iş temposu ve ne yazık muhatabı olduğumuz çağın geniş bir yelpazede sunduğu dijital bağımlılıklar nedeniyle aile içi iletişimin zayıflamaması, etkileşim eksikliği yaşanmaması açısından bu süreç çok önemlidir.
Her millet değerleriyle bilinir, değerleriyle anılır. Değerleriyle devam eder varlığı, ayakta durur, yaşar, gelişir ve büyür. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususta ümmetini şöyle uyarmaktadır: “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.” Öyleyse, bizi biz yapan, bizi ayakta tutan ve en güçlü sığınağımız olan maddî ve manevî değerlerimize; inancımız, tarihimiz ve kültürümüzle bağdaşmayan bâtılı izâle edip örf, adet ve geleneklerimize sahip çıkalım.
Son olarak vurgulamak istediğim şudur ki, maddi ve manevi değerlerimiz millet olarak sahip olduğumuz en kıymetli hazinelerimizdir. Bu değerlerin korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması ancak bilinçli bir eğitim süreci ile mümkün olacaktır. Aile, okul, sosyal çevre ve mekân bu sürecin temel aktörleridir. Çocuklarımıza değerlerimizi öğretmek, onlara sadece bilgi vermek değil, onları karakterli, sorumluluk sahibi, topluma katkı sunacak bireyler olarak yetiştirmek demektir.