Biz ne ara bu hale geldik?

Böyle bir konu seçmemin nedeni, son zamanlarda boşanan çift sayısının çok olması. Geleneksel Türk aile yapısında değerler, değişimler yaşanmakla birlikte, evlilik kurumuna bireylerin bakış açıları da değişmiştir. Ülkemizde “aile sorunu” denince evlenmelerin azalması, boşanmaların artması görülmektedir. Özellikle kişisel bağımsızlıklar, bireylerin haklarının farkında olması, aile içi samimiyetlerin azalması, teknolojinin imkanlarıyla kişiler kendi hayatlarını, tek başına sürdürüyor […]

Yayınlama: 18.06.2021
A+
A-

Böyle bir konu seçmemin nedeni, son zamanlarda boşanan çift sayısının çok olması. Geleneksel Türk aile yapısında değerler, değişimler yaşanmakla birlikte, evlilik kurumuna bireylerin bakış açıları da değişmiştir. Ülkemizde “aile sorunu” denince evlenmelerin azalması, boşanmaların artması görülmektedir. Özellikle kişisel bağımsızlıklar, bireylerin haklarının farkında olması, aile içi samimiyetlerin azalması, teknolojinin imkanlarıyla kişiler kendi hayatlarını, tek başına sürdürüyor olmaları, şiddetli geçimsizlik, zina, ruhsal hastalıklar, kötü muamele, öğrenim durumları, çocuksuz aile, sosyo ekonomik yetersizlik. Erkek ile kadın arasındaki yaşam birliği olarak tanımlanan evliliğin anlamını yitirdiği durumlarda evliliğin sona ermesi bir çözüm olarak görülmüştür.

Var olan bu konular tabi ki önemli ve can yakıcı olaylar dizisi olmakla birlikte maalesef çözüme ulaşmamıştır. Asıl vurgulamak istediğim şey geleneksel aileden çekirdek aileye geçişle birlikte yeni aile biçimi ve aile kavramını yitirmiş olmamız. Hiç kuşkusuz insanlar var olduğu süreden bu yana değişim ve dönüşüm içerisinde olmuştur. Ancak son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle cep telefonu, internet kullanımı, dünyayı avucunun içine kadar sığdırmayı başarmıştır. Bu sayede sosyalleşen insanlar birey olmaktan ziyade sanal alemde dost, arkadaş, sevgili, eş arayışı içine düşmüştür. Toplumsal ilişkiler ve insan ilişkileri sınır tanımaz boyutlara ulaşmıştır.

Gelenekselliğin dışında farklı kişilerle bu ilişkileri sürdürürken evli veya bekar fark etmez bu sanallık içerisinde kendilerine gerçekmiş gibi yaşanılan bir çevre yaratmışlardır. Bunların yaşanması neticesinde ailede iletişim kopmuş, aynı ev içerisinde iki ayrı kişi gibi yaşamlar sürdürülmeye devam ederken boşanmalar kaçınılmaz olmuştur Günlük yaşamda hukuk düzeninde arzu edilen asıl amaç, yapılan her evliliğin hayat boyu devam etmesidir. Boşanma, toplumun temel yapısı olan aile birliğinin ortadan kalkmasının yanı sıra varsa çocuklar ve diğer aile bireylerini olumsuz etkiler yaratmıştır. Özellikle aile bireylerinin karakterleri, hayata bakış açıları, deneyimleri, bilgileri, kültürleri ve gelenekleri çocuğun gelişim süresince doğrudan etki etmektedir. Çocuklarımızın sağlıklı bir birey olmasını istiyorsak baskı, stres ve kavgalardan uzak tutmamız gerekir. Şiddet ve ilgisiz bir ortamda çocuklarımızın psikolojilerinin bozulması kaçınılmazdır!

Bizler bu yeni dünya düzeni içerisinde yaşamaya çalışırken en değerli varlığımız olan çocuklarımızı düşünmek zorundayız. Bu yüzdendir ki evleneceğimiz kişiyi dikkatli bir şekilde seçmeliyiz. Kadın olsun erkek olsun ailenin devamı için hoşgörülü, anlayışlı, paylaşımcı olmalıyız. Bizi biz yapan en önemli değerlerimizin başında aile gelmektedir. Dolayısıyla eşler arasındaki, problemler çözümünde akılcı yaklaşımda bulunmamız gerekmektedir. Var olanla yetinmeyip sürekli arayış içinde olanların çıktıkları bu yolun kazananı olmamıştır genellikle. Boşanma, bir yandan bir sonlanma iken, diğer yandan da yalnızlık olmuştur.

Asıl sormamız gereken şey bizler toplum olarak ne ara bu hale geldik? Tüm değer yargılarımızı yitirdik. Gözlem ve  deneyimlerime dayanarak şunu diyebilirim ki modernleşme adı altında aile mahrumiyetinin televizyon ve gazetelerde yer alması, aşkların, flörtlerin, evliliklerin kamuoyu önünde tartışılarak somut kişiler üzerinde ifade edilmesi. Çekilen dizi ve filmlerin bir çoğun da fütursuz yaşanan ilişkileri konu alması…

Bizler Türk toplumu olarak ailenin bütünlüğünü, kutsallığını savunurken böylesine basitleştirerek milyonlarca kişiyle bu mahrumiyeti paylaşmak doğru mudur? Aile içi mevzular, bizlerin özeli değil miydi? Daha neler görüp duyacağız bilemiyorum! Ancak çocuklarımıza güzel bir dünyada, güzel ilişkiler bırakma ümidim hala var.

Saygılarımla…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.