Takipçilerim iyi bilir.. Ben biraz tembelimdir..
Öyle her gün yazı yazan, her olayda fikir beyan eden biri hiç olmadım..
Ama bugün gördüğüm bir video, kalbime oturdu.. Yazmadan edemedim..
Sosyal medya ikonu Nihal Candan, cezaevinde yakalandığı anoreksiya hastalığı yüzünden 25 kiloya kadar düşerek hayatını kaybetti..
Gencecik bir kadındı.. Bir zamanlar televizyon ekranlarında, sosyal medyada binlerce insanın takip ettiği bir figürdü..
Şimdi ise sessizliğin içinde.. Toprağın altında.. Günahıyla sevabıyla artık bu dünyada değil.. Hakkında hüküm vermek bize düşmez.. Allah rahmet eylesin diyelim..
Ama insan ister istemez düşünmeden duramıyor.. Bu kadar acının hemen ardından yaşananlar, insanın boğazına bir yumru gibi oturuyor.. Peki ya “acılı” kardeşine ve “yakın bir dostuna” ne demeli..?
Kadın öleli daha iki gün olmuş.. Mezarının toprağı kurumadan, kardeşi ve bir dostu ellerine kamerayı almış, helva kavururken video çekip sosyal medyada paylaşmışlar.. Gülüşmeler, süslemeler, müzikler eşliğinde, hiçbir şey olmamış gibi..
Sırf birkaç beğeni, birkaç yorum, birkaç izlenme uğruna.. Etkileşim için.. Görülmek için.. Takipçi kasmak için.. Peki ama buna gerçekten değer mi..?
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır.. Bu nasıl bir vicdan kaybıdır.. Biz ne ara bu hale geldik.. Ne zaman bir insanın ölümü bile içerik malzemesi olacak kadar hissizleştik.. Eğer bu bir sosyal çürüme değilse, nedir o zaman..?
Evet, kardeşinin psikolojisinin yerinde olmadığını hepimiz görüyoruz.. Gerçeklikten kopmuş, kendi içinde kaybolmuş bir genç kadın.. Yaptıkları elbette kabul edilir gibi değil ama ona artık kızmak da kolay değil..
Çünkü açıkça görülüyor ki onun da ciddi anlamda tedaviye ihtiyacı var.. Bu haliyle, yaptıklarının farkında bile değil belki de..
Ama o videoyu çeken, paylaşan dosta ne demeli.. Bu içeriği planlayan, düzenleyen ve sosyal medyada yayılmasına öncülük eden kişi olarak..
Bu davranışı hangi akıl kabul eder..
Hangi vicdan razı olur..
Sen gerçekten hangi kafadasın..
Bir dostun, bir arkadaşın toprağa verilmiş..
Sen ise o acının gölgesinde dahi kameraya oynuyorsun..
Bu mudur yas..
Bu mudur samimiyet..
Bu mudur insanlık..?
Artık gerçekten sormak gerekiyor.. Biz nereye gidiyoruz..
Hangi ara duygularımızı yitirdik, hangi ara bu kadar gösteriş meraklısı olduk..
Bir insanın ölümü bile artık bir video konusuysa, ne kaldı elimizde.. İnsanlık mı.. Merhamet mi..
Yoksa hepsi çoktan yitip gitti mi..?
Bir günde nasıl sosyal medya fenomeni olursunuz?
2025 YKS sabahı bir genç kız, sınav salonuna küpesini çıkaramadığı gerekçesiyle alınmadı..
Ancak asıl tartışma, sınav yerine sutyene benzer bir üst ve mini şortla gelmesi üzerine koptu..
Güvenlik kurallarının dışındaki bu detay, sosyal medyada hızla yayıldı ve genç kadını bir anda gündeme taşıdı..
Sınav sisteminin ciddiyeti ile bireysel özgürlük arasındaki bu gerilim, bir yandan sınav kurallarını, diğer yandan ise giyim tercihlerinin toplumda nasıl algılandığını tekrar tartışmaya açtı..
Yaşanan olay sayesinde genç kadın, sadece bir gün içinde Instagram’da 60 bin takipçiye ulaştı..
Bu durum, sosyal medyanın yargılayıcı ve aynı zamanda dönüştürücü gücünü bir kez daha gözler önüne serdi..
Boşuna demiyorduk; “Bu ülkede şöhret olacaksan ya oranı buranı açacaksın ya da Fenerbahçe’ye küfredeceksin” diye…