Çevreye duyarlı toplum olmak çok mu zor?

Yayınlama: 15.07.2025
Düzenleme: 15.07.2025 21:42
A+
A-

Birçok okurumun bildiği gibi yaklaşık 3,5 ay önce İstanbul’u terk ederek Antalya’ya yerleştim ve Belek Üniversitesi’nde çalışmaya başladım..

İstanbul, son zamanlarda oldukça kalabalıklaşmış, hayat pahalılığı artmış ve kiralar resmen uçmuştu; normal bir emekli maaşının iki hatta üç katına kadar çıkan ev fiyatlarıyla artık yaşanmaz hale gelmişti..

Şimdi burada, üniversitenin lojmanında kalıyorum ve açıkçası İstanbul’dakinden daha beter bir çevreye duyarsızlıkla karşılaştığımı söylemem gerekiyor..

Kampüs dışına çıktığımda nereye bakarsam bakayım, plastik atıklar, pet şişeler, sigara izmaritleri ve yiyecek ambalajlarıyla çevrili bir manzara ile karşılaşıyorum..

Antalya zaten oldukça sıcak bir bölge, bu çöpler haliyle hem kötü koku yapıyor hem de sinek istilasına sebep oluyor..

Oysa burası turizmin başkenti sayılan, dünya çapında milyonlarca insanın tatil yapmak için tercih ettiği bir şehir.. Ama bırakın çevreye duyarlı olmayı, insanlar otobüs duraklarında beklerken bile içtikleri suyun şişesini durağın içine fırlatıp gidiyor..

Yolda yürürken yere atılmış onlarca sigara paketi görmek mümkün, halbuki çöp kutusu yok mu derseniz, var hem de her köşede bir tane.. Ama ne fayda; sorun çöp kutusunun varlığı değil, insanın içindeki sorumluluk duygusunun yokluğu..

Çevre bilinci, sadece doğayı korumakla ilgili değil; aynı zamanda içinde yaşadığımız topluma ve gelecek kuşaklara karşı duyduğumuz vicdani bir sorumluluktur..

Dürüst olmak gerekirse, bu bilinç eksikliğini sadece yerli halkta görmek de değil mesele; turistler bu manzara karşısında şaşkın ve kırgın. Çünkü biz sadece kendi ülkemizi değil, ortak gezegenimizi kirletiyoruz..

Kampüsümüzde zaman zaman ağırladığımız yabancı konuklar oluyor, özellikle de Endonezya’dan gelen gruplar var..

Onlarla zaman zaman karşılaşıyor selamlaşıyoruz.. Fakat şu ana dek bir tanesinin bile yere çöp attığını, sigara izmaritini sokağa bıraktığını ya da pet şişesini çalılıklara fırlattığını görmedim..

Demek ki bu işin coğrafyayla, iklimle, sıcaklıkla ilgisi yok; doğrudan insanın içindeki eğitimle, değerlerle ve sorumlulukla ilgili..

Bir yurttaş olarak çevreye karşı duyarlı olmanın, yalnızca bir tercih değil; etik bir zorunluluk olduğunu artık idrak etmemiz gerekiyor..

Su kaynaklarının azaldığı, iklim krizinin kapımızda olduğu bir çağda; yere çöp atmamak basit bir refleks değil, büyük bir farkındalığın ilk adımıdır..

Geri dönüşüm kutularının önünden geçerken kafamızı çevirmemek, bir poşeti iki kez kullanmak, gereksiz ambalajlardan kaçınmak; tüm bunlar çevresel birer direniş ve bilinç göstergesidir..

Toplum olarak değişim istiyorsak; önce birey olarak sorumluluk almalıyız, çünkü çevreye verilen zarar sessiz bir suikast gibidir: kendimize, çocuklarımıza ve daha doğmamış nesillere karşı işlenmiş büyük bir haksızlıktır..

Çok mu zor çevreye biraz duyarlık olmak, gelecek nesillere suyu bol, yeşili bol, meyvesi sebzesi bol bir dünya bırakabilmek..

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.