Evlat Emanettir, İtaatkâr Bir Nesne Değildir

Yayınlama: 04.08.2025
A+
A-

Aile, insanın dünyaya gözünü açtığı ilk yerdir. Sıcaklığı, koruyuculuğu ve şefkatiyle tanımlanması gerekirken, kimi zaman baskıların, kırgınlıkların ve anlayış eksikliklerinin merkezi hâline gelebilir.

Oysa aile, bir kurum değil; canlı, gelişen ve her bireyin kendine özgü yolculuğuna saygı duyan bir sevgi birliğidir.

Evlat, ebeveynin malı değildir. Ona sahip olmak değil, ona şahit olmak gerekir. Kendi doğrularımızı, hayallerimizi ya da korkularımızı çocuklarımıza giydirmeye çalışmak, onların kendilerini bulmalarını değil, kaybetmelerini sağlar.

Özellikle meslek seçimi, inanç ve yaşam tarzı gibi hayati kararlarda, ebeveynin görevi yönlendirmek değil; yol arkadaşlığı yapmaktır.

Her çocuk fıtratıyla dünyaya gelir. Fıtrat; doğuştan gelen mahremiyet duygusu, adalet hissi ve güzellik anlayışı gibi derin yönelimleri içerir. Aile, bu fıtratı şekillendirmek değil; onun açığa çıkmasına destek olmakla yükümlüdür.

Bir çocuğun başörtüsünü takması ya da çıkarması, onun iç dünyasında yaşadığı büyük bir yolculuğun, belki de fırtınanın sonucudur. Bu tür kararlar sorgulanmak yerine anlamaya çalışılmalı; reddedilmek yerine sevgiyle karşılanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki aile baskısı, bireyin ruhsal gelişimini yaralar. Ebeveynin sevgisi, onay şartına bağlanmamalıdır. Çocuk, ne olursa olsun sevildiğini bilmeli ve bunu hissedebilmelidir. Dayatma ile değil, diyalogla kurulan bağlar; ömür boyu sürecek bir güvenin temelidir.

Evlat yetiştirmek; kontrol etmek, sınır çizmek değil; güven vermek ve özgür bırakmak demektir. Ve bazen en büyük destek, sessizce yanında durabilmektir.

Bir çocuk, ailesinden onay almak için değil; kendisi olmak için yaşamalıdır.

Aile, bir müessese değil; sevgiyle büyüyen bir kalp alanıdır.

Ne mutlu, çocuğuna kim olduğunu unutturmayan ebeveyne.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.