İnsanı değerli kılan, insanı yaşamaktır

Yalnızlık bütün gayretimizle kalabalıklara kafa tuttuğumuz ama bir çoğumuzun muzaffer olamadığı bir savaş timsali bu asrın koynunda. Diğer insanlardan soyutlanmak, tek başına kalmaktır. Bazen de kalabalıklar arasında olmasına rağmen kimse tarafından ilgi görmemek, sevilmemek veya kabul edilmemektir. Kalabalık ortamlardan hoşlanmayan ya da kalabalıkların kendinden hoşlanmadığını düşünen insanların misafir olduğu yerdir yalnızlık. Kendiyle baş başa kalmayı […]

Yayınlama: 16.03.2022
A+
A-

Yalnızlık bütün gayretimizle kalabalıklara kafa tuttuğumuz ama bir çoğumuzun muzaffer olamadığı bir savaş timsali bu asrın koynunda. Diğer insanlardan soyutlanmak, tek başına kalmaktır. Bazen de kalabalıklar arasında olmasına rağmen kimse tarafından ilgi görmemek, sevilmemek veya kabul edilmemektir. Kalabalık ortamlardan hoşlanmayan ya da kalabalıkların kendinden hoşlanmadığını düşünen insanların misafir olduğu yerdir yalnızlık. Kendiyle baş başa kalmayı sevenler için kadim bir dosttur. Hiç sıkılmaz sen kapıyı göstermedikçe, yanından ayrılmaz sen git demedikçe. Yalnızlıktan başka herkes yalnız bırakır, bir o usanmaz senden.

Pek sevilmese de, her ne kadar insanlar yalnız kalmak istemeseler de, bazen insanın tek sığınağıdır yalnızlık. Belki de bunun nedeni insanın yalnızken aslında kendisini bulmasıdır.

Peki insan neden yalnızlığa mahkum olur ya da yalnızlığa boğulmuş insanı bu sonuca maruz bırakan detay nedir?

Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben yansıma diyorum insana ve bir ayna, sadece bir ayna. Bakmayı ve görmeyi bilmeyen bir ayna. Kendine misyon veren, ama içini sürekli egoizmin soğukluğuyla soyutlayan, nefs-i emmârenin kölesi, yeryüzünde böbürlenerek gezinen, sadece kendini beğenen ben/ci, övünen övgüsüz bir ayna. Yeri geldiği vakit kardeşini, sevdiğini, dost dediğini çok rahat öteleyen, bertaraf eden, yok sayabilen iki yüzlü bir ayna. Balta gibi sadece kendine yontan, değdiği her yeri yaralayan, kendi nefsini ağırlayan, kendinden başka herkesi yargılayan, cinslerini yıldırmak, yıkmak için her türlü entrikayı sanat edinmiş sihirli bir ayna. Dolu dolu yaşadığımız ve yaşattığımız yalnızlıklar; yalnızlığın olması gerektiği gibi hüzünlü, kederli ve üzüntülü.

Yalnızlık öğretir insana bilmediklerini, başka insanlara nasıl ve ne kadar muhtaç olduğunu, sosyal bir canlıdır insan ve toplumdan ayrı bir yaşam süremez. İnsan topluma muhtaç olduğu gibi elbette toplum da insana muhtaçtır ve istese de kopamaz diğer insanlardan. Yaşamı paylaşarak değerli kılmak yatar temelinde. Lâkin insan büyüdükçe fark ediyor insanların samimiyetsizliğini ve olgunlaştıkça görüyor düşüncelerin negatifleştiğini. Sonrası mâlum; yavaş yavaş yalnız kalmaya mahkum edildiğini.

İnsan yalnız kalmak istemez çoğunlukla, çünkü yalnızlık rahatsız eder, çünkü insanın kendini yarım hissetmesine neden olur. Ne mutluluğu tam olur, ne de hüznü.

Çoğu zaman sevmeyi, sevilmeyi bilmeyen, genellikle kalben ya da fikren ayrışmalarda, bir çıkış yolu aramak yerine aradaki tüm bağları koparmayı tercih edenlerdir yalnızlığın mahkumu olanlar.

Yalnızlık Allah’a mahsustur deriz ya insanın yalnızlığını gidermesi gerektiğine vurgu yaparken. Allah (cc) tektir, doğmamış ve doğurmamıştır. Ancak insanlarla ilgili olan yalnızlık başkadır. Bu dünyada yalnızlığa mahkum olan milyonlarca insan var. Sınırsız bir cesaretin esaretine düşmüş kendine düşman, içinde acılarla yalnızlığı istediği zaman mutluluğa dönüştüremeyecek kadar kendinden uzak olan; inandıran, ama kimseye inanmayan, inanılması güç apriorilerin pençesinde kıvranan nice yalnız insanlar var.

Her ne kadar yalnızlık bir tercih değildir fikrini güdüyor olsak da, yaşananların tutsağı, insanoğlunun yapmış olduklarından hâsıl olan bir durumdur.

Kim yalnız olmayı ister ki. Yaşanmışlıkları ya da yaşanmamışlıkları onun bu duruma gelmesine neden olan en büyük faktördür. Genelde, neden yaşandığına anlam veremediğimiz olayları daha iyi idrak edebilmek ve daha iyi açıklayabilmek adına, yalnızlığı farklı kurgularla anlamlandırma yoluna gideriz. Bu soruyu kendisine soran birçok insanın var olduğuna da eminim. Üst insan kavramına zihinlerde karşılık bulduran ve hiçlikteki ısrarı ile varlıktan olabildiğince uzaklaşmaya çalışan insan; somut varlığını yitirdiği yer, tam da o yalnızlaştığı hissinin kırbaçlandığı yer olmuştur.

Tüm bunların yanında insanlar, başkaları tarafından sevildiği, ilgi gördüğü halde de kendini yalnız hissedebilir. Bu durum, kişinin ruh hali ile ilgilidir bir noktada.

Yalnızlık bazen korkudur, korktuğundan kaçtığıdır insanın. Kimi vakit kendini arayışıdır tüm hayatı boyunca. Yalnızlık derin ve karanlık bir kavramdır, insanın onu nasıl yaşadığına bağlıdır.

Kısaca yalnızlık annesiz, babasız ve hiç kimsesiz kalmak değil hepimizin yüzleşeceği kaçınılmaz bir sürecin parçasıdır aslında.

Tıpkı ölüm gibi…

Yaşamın her ânında esen ve umut temennisiyle…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.