Çocuktum. Henüz 9-10 yaşlarında küçük bir kız çocuğu. Oturduğumuz mahallenin tekten üç katlı binasının üçüncü katında ikamet ediyorduk. O dönemlerde şimdiki gibi merdivenler bina içinden işlemez her katın merdiveni ayrı ayrı ulaştırırdı dairelere. Alt katımızda Balıkesirli, iki kız çocuğu ve yaşlı annesi olan bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni oturuyordu. Yaşlı anne hatırımda kaldığı […]
Çocuktum. Henüz 9-10 yaşlarında küçük bir kız çocuğu. Oturduğumuz mahallenin tekten üç katlı binasının üçüncü katında ikamet ediyorduk. O dönemlerde şimdiki gibi merdivenler bina içinden işlemez her katın merdiveni ayrı ayrı ulaştırırdı dairelere. Alt katımızda Balıkesirli, iki kız çocuğu ve yaşlı annesi olan bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni oturuyordu.
Yaşlı anne hatırımda kaldığı kadarıyla 78 yaşında olduğunu söylemişti. Fakat oldukça dinç bir kadındı. Boynuna bir iple taktığı gözlüğü çok zaman gözlerinde, biricik oğluna maddî destek sağlamak için her dâim iğne oyası yapardı “ah be mari kızanım, bizim oralarda kadınlar te böyle hiç boş durmaz” derdi. Ürettiği iğne oyası takımlarını, aynı zamanda çok maharetli bir hatun olan evin hanımı bir çantada, mahalle mahalle gezerek satışa çıkarırdı.
Yaşlı teyze çok severdi beni ayrıca. Tabi bende onu çok severdim. Onunla vakit geçirmek, nasihatlerini dinlemek, ondan bir şeyler öğreniyor olmak hoşuma giderdi.
Bir gün üstünde hiç çıkarmadığı siyah pelerini, gözünde gözlüğü titreyen elleriyle oyasını işlerken derin bir nefes aldı ve “merhamet”… “ah be kızanım merhamet rahmettendir” dedi. Onun, içine içine konuştukları o küçücük yüreğimi ufalamıştı nedense. “Merhamet, Allah’ın sonsuz sıfatlarından bir tanesidir.” diye devam etti. “Hem Peygamber sünnetidir. Merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez demiş Peygamber Efendimiz. Merhamet sadece insanlara karşı kullanacağımız bir duygu şekli değildir. Hayvanlarda muhtaçtır merhamete, hatta bitkiler de. Susuz kalmış bir fidana ya da köpeğe su vermek, aç bir kedinin karnını doyurmak, saksıda bir çiçeğin solmuş yapraklarını ayıklamak insanın merhametindendir. Biz insanlara düşen en önemli görev; zor durumda olan insanlara yardım ederek onlara merhamet duygusuyla yaklaşmaktır. Hep aklında olsun ki gün gelir bizde zor durumda kalabiliriz ve yanımızda merhametli, yardımsever insanlar olsun isteriz.”…
**********
Neden bunları sıralamıştı ki Ayşe teyze anlam verememiştim o küçük aklımla. O an birilerinin onu üzmüş olabileceğini düşündüm sadece. Lâkin sorgulamaktan hiç vazgeçmemiştim de. Büyüdükçe anladım ki; bir gün önce dairelere ayrı ayrı ulaştıran merdivenlerden çıkıp bizim eve gelmişti. Üç kat merdiven çıkmak… Nefes nefese idi. Öyle soluyordu ki çıkardığı ses âdeta ana arter borudan gelen su kaçağı gürültüsü mesâbesinde idi. Onu öyle görünce yerimden fırlayıp elinden tutmuş merdivenin başına bir sandalye getirip oturmasını istemiştim. Sorumun cevabı burda idi. Dile sürmemişti belki ama verdiği mesaj yıllar sonra yerini bulmuştu.
**********
Evet; insanlar duygu ve latîfeleri olan varlıklardır.Yardımsever olma, empati kurabilme, işbirliği içinde olma, birlikte hareket etme, güzel ahlaklı olma, şefkatli olma, muhabbet ehli olma, edeb ve âdaba riayet etme, doğruluk, dürüstlük gibi. Bunların içinde öyle bir duygu vardır ki; insanı insan yapan, insana en yakışan ve erdemlerin en yücesi olan merhamet duygusudur. Ve merhamet, insanın sahip olduğu en değerli hazinedir. Merhamet sayesinde toplumdaki iyi niyet gelişir. Bu da daha sağlıklı bir toplum meydana getirir.
Merhametli insan, içinde hiçbir canlıya karşı kötü his barındırmayan, yüreğindeki güzellikleri çevresine yaymak için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan kimsedir. Merhamet sahibi, gözündeki ışık ve samimi bakışları dahi insana huzur verir. Çünkü o kişinin o sıcak ve sevgi dolu yaklaşımı, her türlü iyiliğe hazırım ifadesidir ki, mutlu eder insanı.
Bazen zor durumda kalan insanları görürüz. Öyle zor durumda kalan insanlar vardır ki kimisi yiyecek bir lokma ekmeğe muhtaç olur, kimisi yatacak bir yere, kimisi sevilmeye, kimisi ise anlaşılmaya. Bazen bazı haller karşısında sevinir kimi zamansa yaşadıkları olaylar, karşılaştıkları durumlar, duydukları olumsuz sözler üzer onları. Ve bazı insanların içini bu insanlara karşı tarifsiz bir acıma duygusu sarar. İçimizden böyle insanlara yardım etmek isteriz.
Merhametin hüküm sürdüğü bir dünya huzur ve refahlık getirir. İnsanların vicdanları ile hareket etmesi bu hayatın daha yaşanır hale gelmesini sağlar. Kalbini dinleyenler her zaman doğru kararlar vermiştir. İnsanlara faydamız olması için daima kalbimizi dinlemeliyiz.
Merhamet huzurun, şefkatin bir başka adıdır. Şu kısacık hayatımızı merhamet ile güzelleştirmeliyiz.
Öyleyse hiç vakit kaybetmeden hayatımıza merhamet ile anlam katalım. Merhamet ile fethedilmiş gönüller ve kazanılmış dualar biriktirelim. Elimiz, ihtiyaç sahibine şefkatle uzansın. Yüreğimiz, bir yalnızın yüreğine muhabbetle dokunsun. Gözlerimiz, ferini yitirmiş bir gözle merhametle buluşsun. Unutmayalım ki kötülük, ondan şikâyet etmekle değil, onun karşısında dimdik durmakla ve iyiliği yaymakla engellenebilir.
Sonuç olarak bu dünyayı merhametli insanlar güzel kılacaktır. Bir şeyler yaşayıp acı çeken insanlara, bir sokak hayvanına, bir bitkiye merhamet gözüyle bakmak ve Yaradandan ötürü yaradılanı sevmek belki de dünyanın en anlamlı işidir. Onun iyileştirici özelliği hiç bir canlıyı ayırt etmeksizin tedavi edicidir.
Ve merhamet, konuşulan, yazılan, okunan bir şey değildir. Merhametin fâili olabilmektir asıl olan.
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun.
Bâkî selâm muhabbet ile…