Teniste görünmeyen ama maçın kaderini değiştiren o gizli güç
Tenis maçlarında – özellikle 12 yaştan profesyonel seviyeye kadar – çok sık gördüğümüz bir durum vardır.
Herkes “momentum” der ama çoğu kişi ne olduğunu tam açıklayamaz.
Sanki büyük bir sır gibi saklanır…
Oysa momentum aslında psikolojik bir duruştur.
Bazı oyuncular maçı daha korta çıkmadan, yüz ifadeleriyle, yürüyüşleriyle, nefesleriyle bile kazanır.
Maçın içinde ise her şey bir anda değişir.
Yüz ifaden, puan kazandıktan veya kaybettikten sonra korta dönüşün, savunmadan çıkardığın o kritik puanlar, servis oyunlarında güven vermen…
Hepsi momentumu kendi tarafına çeker.
Daha atletik olman, bacaklarını doğru kullanman, ritmi hissetmen…
Tüm bunlar psikolojik üstünlüğü adım adım büyütür.
Çünkü “mükemmel tenis” yoktur;
momentumu alan oyuncunun özgüveni yükselir, vuruşları rahatlar, kararlılığı artar.
Bazı maçlarda skor eşit gider ama momentum hiç eşit gitmez.
Set 4–4 olabilir; fakat herkes hisseder:
Maçın akışı bir tarafın cebindedir.
Ve o taraf çoğu zaman maçı alan taraftır.
Momentumu yanına alan oyuncular genelde duygusal zekâsı yüksek olanlardır.
Kendi duygusunu yönetir, rakibinkini okur, kritik anlarda zihnini kilitlemez.
Bu yüzden psikolojik taraf güçlü olduğunda oyun planı da çözülür, ritim de açılır.
Baş başa giden maçlara dikkat edin;
momentum hep bir tarafa doğru kayar ve o tarafın oyuncusu hep daha sakindir, daha kontrollüdür.
Tedirgin olan ise çoğu zaman momentumu kaybedendir.
Erkeklerde:
Servisin,
Return kaliten,
Atağa çıkma cesaretin
istikrarlıysa momentum seninle yürür.
Kadınlarda ise:
Kritik yerlerdeki oyun disiplini,
Savunma anlayışındaki istikrar,
momentumu senin tarafına geçirir.
Kortta her şey teknik değildir.
Maçı çoğu zaman görünmeyen bir şey kazanır:
Momentumu kimin yönettiği.