Pandeminin başladığı 2020 yılı Mart ayından itibaren bir yılı geride bıraktık. 2020 yılında hayallerimizi, planlarımızı, özgürlüğümüzü, sağlığımızı birçok şeyimizi kaybettik. 2021’in de farklı geçeceğini sanmıyorum. Küçük bir virüsün dünyayı ve ülkemizi esir alacağını hiçbirimiz düşünemezdik sanırım. Bizi birbirimizden uzaklaştıracak boyuta ulaşması da işin başka bir boyutu. Bizler duygusal insanlarız, sevgimizi dokunarak hissettiririz ki dokunmanın ruh […]
Pandeminin başladığı 2020 yılı Mart ayından itibaren bir yılı geride bıraktık. 2020 yılında hayallerimizi, planlarımızı, özgürlüğümüzü, sağlığımızı birçok şeyimizi kaybettik. 2021’in de farklı geçeceğini sanmıyorum.
Küçük bir virüsün dünyayı ve ülkemizi esir alacağını hiçbirimiz düşünemezdik sanırım. Bizi birbirimizden uzaklaştıracak boyuta ulaşması da işin başka bir boyutu. Bizler duygusal insanlarız, sevgimizi dokunarak hissettiririz ki dokunmanın ruh ve bedenlerimizde önemli bir yeri, kendine özgü bir dili vardır.
Pandemi süresinde de bundan mahrum kaldık. Ailemizi göremedik, arkadaşlarımızla bir arada olamadık, çocuklarımızın eğitimi yarıda kaldı, işsizlik, kapanan iş yerleri, boşanmalar, maddi sıkıntılardan kaynaklı aile içi şiddet olayları arttı. Bütün bunları yarattığı travmalar ile baş etmek gittikçe zorlaşırken bir de olayın psikolojik boyutuyla uğraşmak bunların en zor kısmıydı.
Gün geçtikçe de kaygılarımız, stresimiz artıyor. Oysa her birimizin kendimize ait sorumlulukları, umutları ve hayalleri var. Daha güvenli, huzurlu bir ortamda yaşamak isteriz. Olanın bitenin farkında olduğumuz halde, bilerek ya da bilmeyerek çevremize, yakınlarımıza birçok bahane üreterek olumsuz düşünce ve davranışlarımızı yansıtıyoruz.
Bu dinamik sistem içinde var olabilmek istiyorsak; Aynı ortamı paylaştığımız insanlara ve onların değer verdiği birçok şeyi önemsediğimizi göstermeliyiz. Yaşam iki temel ilişkiden ibaretse bunun biri kendimizle diğeri de diğer insanlarla kurduğumuz ilişkidir, bana göre de en önemlisi budur.
Bu hayatın içinde kendimizin olması yeterli değildir. Her ne kadar kendi işimizle meşgul olsak ta birileriyle ortam paylaşmak onların gözlerine bakarak hislerini anlamak, mutluluğunu, kederini hissetmek çok değerlidir ve eksikliğini duyduğumuz şeydir. İnsanlar arası ilişkiler hayatın merkezi.
Evet mümkün; sevginin iyileştiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Olumsuz duygu ve düşüncelerin yaşamımızı etkilemesine izin vermemeliyiz. Evrende ki sınırsız sayıda güzelliklerin bizlere hediye olarak sunulduğunu unutmamalıyız. Hayallerimizi, umutlarımızı yitirmemeliyiz. Eğer umut duygusu olmasaydı insanların hedeflerine ulaşması veya istenmeyen bir durumdan kurtulması mümkün olmazdı.
Çünkü hepimizin potansiyel hayata geçmeye ihtiyacı var.
Umut dediğimiz bu değil midir zaten.