Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haber beni derinden sarstı ve düşündürdü..
Bu konuyla ilgili iki kitap yazmış biri olarak endişem daha da arttı..
Bahsettiğim kişiler, kamuoyunun “suça sürüklenmiş çocuklar” diye adlandırdığı çocuklar..
Bunlar, çoğu zaman istismarın, ihmalin ve toplumsal çöküşün sessiz kurbanları oluyorlar..
Konya’da Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Dr. Hasan Ali Güler, akran zorbalığına uğrayan çocuk sayısında artış olduğunu belirterek, “2019 ve 2023 verileri var..
Bu 4 yıllık süreçte, hem 4’üncü sınıftaki çocukların, hem de 8’inci sınıftaki gençlerin akran zorbalığına uğradıklarını bildirme oranları yaklaşık 2 kat artmış..
Elimizdeki bilimsel veriler şunu söylüyor, her 7-8 çocuk ya da gençten bir tanesi haftada bir kez akran zorbalığına maruz kalıyor” dedi..
Biliyorsunuz, bu çocukların mağdurlarından biri de Mattia Ahmet Minguzzi idi..
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre durum oldukça vahim bir hâl aldı..
Çocukların karıştığı olay sayısı yüzde 9,8 artarak 612 bin 651’e ulaştı..
Bu rakamlar sadece sayılar değil, her biri gerçek birer çocuk anlamına geliyor..
O çocuklar hepimizin çevresinde; komşumuzun, arkadaşımızın ya da akrabamızın çocuğu olabilir..
202 bin 785 çocuk “suça sürüklenen çocuk” olarak resmi kayıtlara geçti..
Bu çocukların yüzde 40’ından fazlası yaralama olaylarına karışmış durumda..
Yani her 10 çocuktan 4’ü bir şekilde şiddetin içinde yer alıyor..
Kimi zaman saldıran, kimi zaman saldırıya uğrayan taraf oluyorlar..
O çocukları sokaklara iten ve yalnız bırakan sistemin içinde bizler de varız..
Çocukların yüzde 16,6’sı hırsızlık olaylarına karışmış görünüyor..
Yüzde 8,2’si ise uyuşturucu bağlantılı olaylarla ilişkilendirilmiş..
Bu yaşta böyle suçlara karışmak bireysel değil, toplumsal bir sorundur..
Çocuklar ihmale, sevgisizliğe ve ilgisizliğe mahkûm edilmemeli..
2024’te güvenlik birimlerine mağdur olarak getirilen çocuk sayısı 279 bin 620 oldu..
Bu çocuklardan 240 bini doğrudan suç mağduru olarak kaydedildi..
Cinsel suç mağduru olan çocukların oranı ise yüzde 10,8 gibi yüksek bir rakam..
Bu oran, gerçekten içimizi acıtan ve düşündüren bir tablo ortaya koyuyor..
Yanımızdan geçen, parkta oynayan bir çocuk böyle bir travma yaşayabilir artık..
Bu yazının amacı sadece kötü haberleri sıralamak değil, çözüm arayışı sunmaktır..
Peki ne yapmalı?
Sorumluluk sadece devlete, ailelere ya da okullara bırakılmamalı..
Hepimiz bu toplumun bireyleri olarak bir şeyler yapabiliriz..
Belki büyük değişimleri hemen sağlayamayız ama küçük adımlar çok kıymetlidir..
Çocuklar bu toplumun en hassas aynası ve en kırılgan bireyleridir..
Eğer çocuklar iyi değilse, bizler de iyi bir toplum sayılmayız..
Suça sürüklenen ya da mağdur olan her çocuk, bir eksikliğin sonucudur..
Artık bu karanlık tabloyu değiştirmek için hep birlikte harekete geçmeliyiz..
Sessiz kalmayalım, çünkü sessizlik en büyük suça ortak olmaktır..