Son 1 yıldır mücadelesini verdiğimiz pandemi döneminde neleri doğru yaptık ya da yanlış yaptık ve yanlışlarımızdan çıkardığımız dersler oldu mu? Hekim olarak devlet politikasını eleştirmek bizlere düşmez ama hastaların geliş şeklini ve takiplerini görünce bir şeylerin yanlış yapıldığını görmemek elde değil. Pandemi sürecinin başından beri PCR sürüntüsü ile tanı konulduğu imajı yaratıldı. Bütün hastalar PCR […]
Son 1 yıldır mücadelesini verdiğimiz pandemi döneminde neleri doğru yaptık ya da yanlış yaptık ve yanlışlarımızdan çıkardığımız dersler oldu mu? Hekim olarak devlet politikasını eleştirmek bizlere düşmez ama hastaların geliş şeklini ve takiplerini görünce bir şeylerin yanlış yapıldığını görmemek elde değil.
Pandemi sürecinin başından beri PCR sürüntüsü ile tanı konulduğu imajı yaratıldı. Bütün hastalar PCR ile değerlendirildi ve negatif çıkan hastalara yine de şüphe ile yaklaşılarak covid enfeksiyon muamelesi yapıldı. Covid enfeksiyonu tedavi eder gibi antiviral tedavisi başlandı. Ancak bu hastalar istatistiklerde vaka sayısı olarak bildirilmedi. Sağlık bakanlığının politikasında yapılan bir yanlış yoktu nede olsa pandeminin başlangıç dönemiydi ve hastalığı tanımıyorduk sağlam adımlar atılmalıydı. Hastalığı tanıdıkça pandemi politikası şekil almalıydı.
Peki buradaki yanlış algı neydi?
Süreç ilerledi ama vatandaşlar PCR testinin covid enfeksiyon tanısını koymada tek başına yeterli olmadığı algısını geliştiremedi. Öyle ki utin akciğer grafileri dışında akciğer tomografileri sık aralıklarla çekildi. Çünkü hastalığın erken döneminde akciğer filmleri normal olabileceği gibi tomografileri de normal gelebiliyordu.
Şüphe duyduğumuz her hastaya kendini covid enfeksiyonu gibi düşün kendi karantinanı kendin yap diyorduk. Filyasyon ekibi sağlık çalışanları ne kadar çaba harcasa da vatandaş üzerinde Covid’den şüphelenmek için semptomların ön planda olduğu algısını yaratamadık. Aile içi temaslar bile şikayetleri olduğu halde PCR testleri negatif geldiyse kendilerini hasta olarak kabul etmeyerek normal hareket etti. Evet sağlık bakanlığı kendini vaka sayılarına ve yoğun bakımda kötüleşen hastalara öyle odaklamıştı ki vatandaşta korku ve PCR testi arkasından da antikor testine baktırmak gibi bir algı oluştu.
Sıra aşılara geldi. Aşılarla ilgili oluşacak yanlış algı beni korkutuyor.
Vatandaş aşılarla tam korunma sağlanacağını düşünerek rahat hareket etmeye başladı. Hastalığı bir kez geçirenler ikinci kez hasta oldular hem de daha ağır seyreden vakalar oldu. Durum böyleyken aşının %100 koruyuculuğunun olduğu söylenmesi mümkün mü?
Burada sağlık politikasında pandemi yönetimini eleştirmek değil amacım. Sahada çalışan bir hekim olarak gözlemlediğim bir yanlış algıyı dile getirmek istedim. Hastalığın tanısında PCR testi her şeyimiz değil negatif çıkma ihtimali yüksek oranda görülüyor.
Akciğer tomografileri erken dönemde normal olabiliyor, ikinci haftada akciğerler tutuluyor. Aşı sadece hastalığı seyreltecek ve ağırlık derecesini azaltacak. Hastalığın semptomlarını bilmek en ufacık şikayette kendi karantinamızı kendimizin uygulaması en doğru davranıştır.
Esas geliştirmemiz gereken algı ne olursa olsun maske ve sosyal mesafenin bizi hastalıktan koruyacak olduğudur.