Tarihin derinliklerinde, dünyanın oluşumundan bu tarafa, toplumları kitlesel olarak etkileyen birçok olay mevcut. Savaşlar, işgaller, kıtlıklar, göçler vb. sayısız olaylar zinciri… Fakat bu olayların içinde var olan salgın hastalıklar, dünyanın birçok yerinde insanoğlunu etkisi altına almış ve yıllarca devam etmiştir. Milyonlarca insanın ölmesine yol açan bu hastalıklar zinciri (veba, kolera, tifüs, grip vb.) dünyanın dört […]
Tarihin derinliklerinde, dünyanın oluşumundan bu tarafa, toplumları kitlesel olarak etkileyen birçok olay mevcut. Savaşlar, işgaller, kıtlıklar, göçler vb. sayısız olaylar zinciri… Fakat bu olayların içinde var olan salgın hastalıklar, dünyanın birçok yerinde insanoğlunu etkisi altına almış ve yıllarca devam etmiştir.
Milyonlarca insanın ölmesine yol açan bu hastalıklar zinciri (veba, kolera, tifüs, grip vb.) dünyanın dört bir tarafında farklı etmenler aracılığıyla ortaya çıkmışlardır. İnsanoğlunun en büyük mücadelelerinden olan bu salgınlar, tarihin belki de değişmeyen ve tekerrür eden en büyük gerçeklerinden. Tarihte, makro düzlem içerisinde dünyayı kasıp kavuran bu salgın hastalıklar, toplumları, içinden çıkılmaz bir yola sokarken, yine toplumlara ağır bedeller ödetmiştir.
Bu denli önemli olan bu salgın hastalıkların sonuncusu ise maalesef neslimize denk geldi.
Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı verilerine göre https://covid19.saglik.gov.tr/TR-66935/genel-koronavirus-tablosu.html ilk olarak 11 Mart tarihinde başlayan pandemi süreci bugün maalesef dünyada olduğu gibi ülkemizde de devam ediyor.
Yediden yetmişine herkesi ilgilendiren bu süreçte, hastasından sağlıkçısına, çiftçisinden esnafına, öğrencisinden öğretmenine ve bireyinden toplumuna her kademesinde etkilenen insanımız, işleyen düzenin bozulmasıyla, yapısal sorunlarla karşı karşıya gelmiştir. Kendi yağında kavrulmaya çalışan insanımız, azıcık aşım ağrısız başım derken, şimdilerde sağlık olsun da gerisi bir şekilde gelir diyor. Lakin hayat o kadar insaflı davranmıyor maalesef.
Bu gerçekler etrafında, toplumsal olarak doğal afetlerde, hastalıklarda vb. toplumsal yaralarımızda vicdan ve feraset sahibi olan insanımız yine devreye girerek yaralara merhem olmak istiyor. Peki bu yardımlaşma sürecinde elbette birçok kurum ve kuruluş rol oynuyor. Lakin bir grup var ki onlar bu sürecin gizli kahramanları…
Onlar mahallemizin muhtarları. Dizilere konu olan, mahallesinin ve köyünün dertleriyle dertlenmeye çalışan ve çözüm yolları arayan bu insanlar, pandemi sürecinde de aynı hassasiyetlerine devam ettiler.
Elbette her yerde olduğu gibi çürük elmalar olacaktır ve bunlara da şahit olduk. Süreç içerisinde kulağını tıkayan, yardımlaşma kapılarını kapayan çürük elmalar. Ancak bunlar istisna ve ne mutlu ki bu istisnalar kaideleri bozmamıştır.
Mahallerindeki ve köylerindeki ihtiyaç sahibi insanlar ile hayırsever insanlar arasında köprü vazifesi olan muhtarlarımız, gönüllü olarak yürüttükleri bu süreçte ihtiyaç sahiplerine ilgi mercilere de aktararak yardımlaşma ağını genişletmişlerdir.
Hasta yatağı, çocuk bezi, kumanya paketleri, ayakkabı, kırtasiye malzemeleri vb. ihtiyaçları sahiplerine ulaştırmada il yönetim kuruluşlarını, belediyeleri ve sivil toplum kuruluşlarını kanalize eden muhtarlarımız, bu süreçte gönüllü elçilik yapmışlardır.
Elbette bu anlamda gayret eden, emek sarf eden sağlıkçılarımızdan askerimize ve polisimize, birçok kurum ve kuruluşumuz ile sivil toplum kuruluşlarımıza ayrı ayrı minnet borçluyuz. Lakin bu yazımda değinmek istediğim ve yanı başımızda olup unuttuğumuz muhtarlarımızı hatırlatmak istedim. Bu münasebetle sürece katkıda bulunan ve emek harcayan, istisnalardan etkilenmeyip, kaidelerin bozulmasına izin vermeyen çok kıymetli muhtarlarımıza sonsuz teşekkürler.