Bazı toplumlarda, bazı kulüplerde mağlubiyetler üst üste gelmeye başladığında ilk kapıya konan hep antrenör olur. Bugün İspanya’da Real Madrid ile Türkiye’de Beşiktaş’ın kaderi neredeyse birebir aynı çizgide ilerliyor.
Bu iki kulüpte teknik direktörlük ya da yöneticilik yapmak, dünyanın en zor işlerinden biri… Çünkü burada ayakta kalmak için çok akıllı, çok zeki, insanı okumayı bilen ve olağanüstü bir gözlem gücüne sahip olmanız gerekiyor.
Xabi Alonso ve Sergen Yalçın’ın kaderleri şu anda birbirine benzemeye başladı. İkisi de ince bir çizgide yürüyor.
Real Madrid gibi yıldızlar galaksisinde Alonso, duruşuyla da kararlarıyla da sırıtmaya başladı. Sergen Yalçın ise söyledikleriyle sahadaki uygulamaları çelişince, en büyük gücü olan geniş Beşiktaş taraftarının güvenini kaybetti.
Futbolda herkes tek bir şeye bakar: Sonuç; “Gemiyi limana getirdin mi, getirmedin mi?”
Kimse denizde yediğin fırtınayı, arkada verdiğin mücadeleyi, geceni gündüzüne katmanı görmez. Tek soru: “Maçı aldın mı, almadın mı?”
Xabi Alonso son haftalarda tedirgin, öfkeli ve karizmatik olmaktan çok uzak bir görüntü veriyor. Oyuncuların gözünde bir lider, bir disiplin figürü gibi durmuyor.
Duruşu, bakışı, beden dili… Hepsi endişe sinyali veriyor.
Bu duygu soyunma odasına da sahaya da direkt yansıyor. Kırmızı kartlarda bile yüzündeki ifade, oyuncusuna kızgın ama kontrolsüz bakan bir antrenör görüntüsü çiziyor.
Real Madrid’de antrenör olmak herkesin taşıyabileceği bir yük değildir. Takım iyi giderken sakatlıktan çıkan Bellingham’ı bir anda 11’e atmak; “Formda olan mı oynar, yıldız olan mı oynar?” tartışmasını alevlendirdi. Burada kazanan yıldızlar oldu, kaybeden Alonso.
Sergen Yalçın cephesinde de tablo karışık. Beşiktaş taraftarının yüzde 90’ını kaybetti. Şu an doğru olan tek şey, sene başında kendi istediği kadroyla, kendi vizyonuyla göreve başlamasıydı.
Bir ay daha kalabilir mi? Bu bile mucize ister. Yönetimin dört ay dayanması? Onlar için de mucize…
Trabzonspor’da Muçi’nin çıkışı bize çok net bir şeyi fısıldadı: Antrenör olmak da, spor yöneticisi olmak da önce mükemmel bir gözlemci olmayı gerektirir. Gözün, görmediği detayı yakalayamaz. Yakalayamadığın detayı yönetemezsin.
Belki de asıl acı gerçek şu: Türkiye’de parası olanların vizyonu yok… Vizyonu olanların da gücü yetmiyor.
Sporun kaderi bazen bu kadar basit ve bu kadar acı. Ama gerçeği söylemekten kaçamayız. Bugün hem Real Madrid hem Beşiktaş aynı çıkmazın içinde: Yanlış gözlemler, yanlış zamanlamalar, yanlış kararlar…
Ve bütün bunların bedelini her zaman ilk ödeyen: Antrenör olur.