Neden sorusunun cevabını aslında sorduğumuz her seferinde kendimizce biliyoruzdur. Hani bu nerden böyle olmuş diye sorduğumuzda aslında içimizden o sorunun cevabını bildiğimizi söylediğimiz çok olmuştur. Birçok meseleye bakarak neden sorusunu sorarız. Bir takımın başkanı bir sürü şahit ve delille şike suçundan yakalanıyor. Önce birkaç ay evvel çıkmış şike suçu kanunu on seneden bir iki seneye […]
Neden sorusunun cevabını aslında sorduğumuz her seferinde kendimizce biliyoruzdur. Hani bu nerden böyle olmuş diye sorduğumuzda aslında içimizden o sorunun cevabını bildiğimizi söylediğimiz çok olmuştur. Birçok meseleye bakarak neden sorusunu sorarız.
Bir takımın başkanı bir sürü şahit ve delille şike suçundan yakalanıyor. Önce birkaç ay evvel çıkmış şike suçu kanunu on seneden bir iki seneye indiriliyor. İnsanın aklının alması mümkün değil. Kulüp başkanı şike suçundan suçu sabit görülüp tutuklanıyor. Fakat kanunun değişmesinden daha kötüsü kulübün taraftarı olan insanlar topluluğu adamın serbest bırakılması için yürüyüşler düzenliyor ve bunu kulübün şahsına saldırı olarak yorumluyor. Biraz konuşunca bu suçu işlemiş olabileceğini kabul ediyor ama bu sefer savunması hazır
“Sanki bir tek o mu yaptı. Diğerleri yapmadı mı?”
Veya bir siyasetçinin aslında hırsızlık yaparak devletin kesesinden halkın cebinden çalarak servet sahibi oluşunu hepimiz biliriz. Ve bir gün savcının biri adamın çocuğu hakkında suçlamada bulunur. Bütün savcılar emniyet amirleri yerinden alınır. Adamın oğluna yapılan suçlamalar bir şekilde asılsız olarak kabul edilir ve düşürülür. Bu kötüden kötüdür ama daha kötüsü bir sürü insan bunu destekler ve yürüyüşler düzenler sokaklarda bas bas bağırır komplo diye. Biraz konuşursun şuradaki villası buradaki yalısı derken kabul eder, ama cevabı hazırdır.
“Sanki bir tek o mu çaldı. Diğerleri yapmadı mı?”
İşte ağzımızdan bir sürü soru çıkar ama neden sorusu en önemlisidir. Ve soruyu sorarken biliriz nedenin ne olduğunu.
Bilmem ne üniversitesi öğrencileri birliği hiçbir sınavını gizlice yapmamış. Bütün öğrencilere sınıf başkanı olan arkadaşları soruları alır dağıtır hepsi hiçbir gözlemcinin olmadığı bir yerde sınav sorularını cevaplarmış. Soruyu veren hocaları çok emin diğer eğitmenler son derece rahatmış neden mi? Çünkü öğrenciler kitaba bakan veya başka kaynaklardan yardım alan bir öğrenciyi asla aralarında barındırmaz “Biz seninle aynı okulda okumaktan utanırız”. der o kopya çeken öğrencinin okuldan uzaklaştırılması için başvuruda bulunur, öğrenci okuldan uzaklaşana kadar hiçbir öğrenci derslere girmezmiş..
İngiltere futbol federasyonu başkalığı kırmızı kart ile ilgili bir toplantı düzenliyor. Daha UEFA gibi uluslar arası futbol birlikleri kurulmadan futbol normlarının ilk kullanıldığı yıllarda yapılan bu toplantıya bir kulüp başkanının verdiği cevap aynen şöyle;
“Benim takımımda, rakibine gösterdiği meziyetlerden dolayı onun daha iyi şeyler yapmasına mani olmak için kasıtlı olarak fizik gücü kullanacak bir centilmenin olmasını kabul edemem” der ve toplantıyı terk eder. Ta ki Premier lige yabancı oyuncu alınacağı ve bu tip durumların yaşanabileceği söylenene kadar bu uygulamayı kabul etmez.
Şimdi yukarıda verdiğim iki örnek iki farklı toplumun değer yargılarını ortaya koymak için yeterlidir. Bizde kul hakkı denilerek en önemli ayrıntının kemik bin yerleşimi olmasına ve bu inancı en ciddi şekilde yaşamak için bira araya gelen insanların oluşturduğu bir cemaatte sınav soruları çalınıyor. Bu cemaat mensuplarına dağıtılıyor. O sene okullara atanacak öğretmenler yerine bu cemaatin mensupları atanıyor ama kimsenin çıkıp ben öyle bir dine inanıyorum ki kul hakkını en önemli hak olarak tanımış ve kimse benim huzuruma kul hakkı ile gelmesin diyen bir Allaha inanmışım. Böyle bir şeyi yapmaktansa sizinle bir arada bulunmam diyemiyor.
Memur sınavlarını başarı ile kazanmış yüzlerce aday mülakata alınıyor. İçlerinden bir kaçının torpili var. Sorular soruluyor. Namazın farzlarını say. Abdesti bozan şeyler nelerdir. Oruç tutuyor musun? Şu sureyi oku. Bu ayetin manası ne? Bilenler biliyor ama verdikleri cevaplar yine de komisyonu oluşturan heyet tarafından değerlendirilecek sonuçlar açıklanıyor o torpilliler kazanıyor memur oluyor. O memur olanların tek özelliği İslami bir yapının mensubu olmaları. Ama o insanlardan hiç biri kardeşim ben hak etmediğim halde beni bu işe alıyorsunuz. Ben bütün ömrüm boyunca kazandığım o parayı helal etmek için uğraşsam olmayacak çoluk çocuğum haram yiyecek demiyor. Kazandığı halde ben bu şartlarda bu işe girmem demiyor.
Adam, imam hatip öğretmeni. Dört çocuğa istismar suçundan adli tıpa gönderiliyor. Adli tıp suçu sabit buluyor. Adamı yargılayan hakim suçlunun kaçma teşebbüsü olmayacağı inancı ile adli kontrol ile serbest bırakıyor.
Adam işine dönüyor ve bu sefer okul müdürü yapılıyor. O okulun öğrencilerini gönderen velilerden hiç biri bu adam suçlu. Hem de İslam şeriatına göre hemen katledilmesi gereken bir suçu işlemiş adi şerefsiz bir suçlu diyemiyor. Çocuklarını bırakın okuldan almayı birde çocuklarına iyi davransın diye okul müdürüne hediyeler alıyor.
Batmanda 11 yaşın da bir kız çocuğu makatından 6 ameliyat oluyor. Yine de oturması biraz zaman alacak. Hastane polisi sebeplerini yazarken ortaya çıkan tablo şu. Kıza 20 civarında insanın makatından tecavüz ettiği belirleniyor. Kızın yardımı ile tüm tecavüzcüler belirleniyor.
Yapılan sorgulamada kızın uzak bir köyde yaşayan ailesi tarafından kuran kursu yurduna yatırıldığını tespit ediyorlar. Kuran kursu yurdunun sorumlu müdiresi hanımefendi maması kızı satarken kızın bakire olduğunu sorun çıkabileceğini bu yüzden anal seks yapmalarını istiyor şehrin ileri gelen eşrafından.
Bu isimlerin arasında kimler yok ki. İktidar partisi il yöneticisi de bu isimler arasında. Her şey ortada. Mahkeme kararı inanılmaz kimseye suç istinad edilmiyor gerekçe kızın gönlü vardı olarak yazılıyor.
Bu arada kuran kursu müdiresi sorguya bile alınmıyor. Asıl vicdanları sızlatan ise bu olaydan sonra kimse kuran kursunu kapatmıyor ve kimse çocuğunu o kurstan almıyor. Şimdi siz ne soracaksanız sorun ne diyecekseniz deyin herkes neler olduğunu biliyor ve sonuçta kimsenin umurunda değil.
Şerefli biri çıkıp ben sizin olduğunuz yerde olmam diyemiyor. Veya “benim ülkemde benim partimde yönetici olan birinin böyle bir şeyi yaptığına inanmıyorum” diyemiyor.
Herkes kabul ediyor. Herkes olayı unutturmak için elinden geleni yapıyor ve kızın ailesi şehri terk etmekten başka bir çare bulamıyor.
Şimdi sizlerde neden sorusunun cevabını bildiğinizi biliyorsunuz…