VERGİLER CANINIZI MI SIKTI?

Şimdi sürekli dilden dile dolaşan bir hikayenin anlatımı ile başlayacağım yazıma… 

Yıl 1920 Büyük Kurtuluş mücadelesi inanılmaz zor şartlarda sürmektedir. Karadeniz’de ayaklanmaya çalışan Ermeni ve Rum çeteciler bayram yapıyor şehir merkezlerinde kendi bayraklarını asarak gösteriler düzenliyordu.

Belediyeler ve karakollar devlet eliyle Rumlara ve Ermenilere teslim edilmişti. Bu günün şalvarlı cübbeli soytarıları o zaman bu yapılan işlemi halifeliği korumak adına yapıldığını söylüyor ittihat ve terakki kafirlerinin zorbalığından Halife-i ruy-i zemin efendilerinin hayatını korumak için gelen dost kuvvetler olarak bakıyordu işgal ordularına

Bugünkü sarıklı cüppeli şalvarlı nesillerinin ABD ye bakışında bir değişiklik olmamıştır. Hala ABD ve AB ordularını güçlerini siyasi otoritesi İslam’ı korumak için var diye anlatıyorlar ya. Sanki İslam’ın düşmanı benmişim gibi…

Her neyse yörenin zengin varlıklı ailelerinden biri ile Osman Ağa bir kaç kere görüşür ve milli mücadele için yardım ister. Adam vermiyorsa da en azından silah ve mühimmat için yardım etmesini ister. Ancak adam halifeyi ruhi zemin efendilerinin kendisinden böyle bir şey istemediğini söyler.

1921 yılının şubat ayında havalar iyice soğumuş kar köyle kasabalar arasını kapatmış olduğu günlerden birinde o varlıklı ağa elinde mavzeri yanında bir araba silah ve mühimmat ile birlikte Osman Ağa’ya gelir. Osman Ağa adamı görünce sevinir ve sorar

-Hayırdır ağam bu ne güzel geliş..

-Size bütün gücümle katılmaya geldim
-Halife-i ruy-i zemin efendiniz ferman mı çıkardı kafirle mücadele için
-Yok
-E öyleyse senin fikrini değiştiren sebep ne?
-Rumlar geçen gece evimi bastı. Ne var ne yok talan etti. Karımın ve kızımın ırzına geçti.
-Bunun için mi geldin
-Evet bu kafirlerden öcümü almaya geldim

Osman Ağa yerinden yıldırım gibi fırlar ve tokadı adamın suratını darmaduman eder. 

Bre çakal memleketin her yerinde vatanın vatandaşın ırzına geçerler umursamazsın da senin karının kızının ırzına geçilir de intikam için bize gelirsin. Memleketin her evi talan edilirde görmezsin de evinde üç malın talan edilmiş diye bize gelirsin. Senin bize gelişin bize zuldür. Var evine git ne yapacaksan kendin yap .

Osman Ağamızın bu cevabı bu tavrı aklıma gelince Giresun’da fındık bahçesini yakan yarım imanlı zırtapozun İstanbul’da arabasına binerken bu kadar zamda olur mu diyen sosyetenin ağzının ortasına vurasım geliyor Osman Ağa gibi.

Sümerbank satılırken umursamadınız… Söylendiği zaman zaten ne kazanıyordu ki dediniz.

Tekel satılırken neredeyse düğün dernek yapıyordunuz. “Devlet içki mi üretsin sigara mı satsın” diyordunuz…

Çimento fabrikalarını sattınız bir daha çimento üretimi yapmadınız. Romanya’dan gemilerle çimento alıyoruz.

Çay fabrikalarını özelleştirme adına ona buna peşkeş çektiniz.

Fiskobirlik kapatıldı fındık üreticisi bir iki tüccara peşkeş çekildi buğdayın ve tarımın geldiği durum ortada hayvancılık konuşmaya bile değmez durumunda çaresiz…

Bütün bunlar olurken üretimin biteceğini devletin üretimi bitirdiğini söyledik ama kimsenin umurunda olmadı. Şimdi ürettiğimiz bir şey yok. Dolayısı ile devlet üretimden vergi alamıyor.

Bu yüzdende telefonla konuştuğun için vergi alıyor elektrik kullandığın için vergi alıyor büyük şehirlerde oturduğun için vergi alıyor iki sigara içtiğin için vergi alıyor araba kullandığın için vergi alıyor benzin tükettiğin için vergi alıyor. Her türlü tüketim ürününden vergi alıyor.

Üretim yok edilirken sesi çıkmayan bu güruhun, vergi alındığı için sesinin çıkması bana Osman Ağa’yı hatırlamayım da ne yapayım!!.