‘Amcazade’ Hüseyin Paşa Yalısı

Anadoluhisarı’nda 1698 yılında yapılan İstanbul’un en eski sivil mimari örneği Hüseyin Paşa Yalısı, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın amcasının oğlu ve Sultan 2. Mustafa’nın Sadrazamlarından ‘Amcazade’ lakaplı Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan 55 dönüm araziye sahip yalı, Karlofça ve Pasarofça Antlaşmasının imzalanmasına şahitlik eden yalı, Mevlevi olan Hüseyin Paşa, Osmanlı’da görev yapan Köprülü ailesine mensup beş […]

Yayınlama: 03.01.2018
A+
A-

Anadoluhisarı’nda 1698 yılında yapılan İstanbul’un en eski sivil mimari örneği Hüseyin Paşa Yalısı,

Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın amcasının oğlu ve Sultan 2. Mustafa’nın

Sadrazamlarından ‘Amcazade’ lakaplı Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan 55 dönüm araziye sahip yalı,

Karlofça ve Pasarofça Antlaşmasının imzalanmasına şahitlik eden yalı,

Mevlevi olan Hüseyin Paşa, Osmanlı’da görev yapan Köprülü ailesine mensup beş sadrazamın dördüncüsü olan, Sultan II. Mustafa’nın temsilcisi olarak Karlofça’da Avrupalılarla masaya oturan,

Divan yolu ve Çemberlitaş’taki birçok binayı bugüne miras bırakan ünlü Köprülü ailesinden olan Paşa,

Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmet ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın misafir olduğu,

Padişah ağırlamış ender yalılardan biri Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı,

Harem ve selamlık bölümlerinden oluşan yalının günümüze kalan divanhanesi selamlığına ait olan,

Özgün yapısında bir bahçenin ayırdığı harem ve selamlık daireleri olan,

Günümüze gelen selamlık panhanesinden çıkan bir yol Zarifi Paşa ve Esat Bey

yalılarının altından geçerek hareme kadar ulaşan,

Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, harem bölümü iki katlı, iki sofalı ve 15-20 odalı olduğu sanılan,

1877-78 Rus Savaşında buraya yerleştirilen göçmenler nedeniyle tahrip olan,

Fildişi kakmayla süslenmiş kapı cepheleri, altın yaldızlı bordürleri, lalelerle süslü iç mimarisi olan,

Muhteşem güzelliğe sahip olan yalının 19. yy. sonunda harem dairesi tamamen yanan,

Osmanlı devlet adamlarının yalılarının kırmızı olması geleneğine göre aşı boyalı rengiyle dikkat çeken,

Boğaziçi’nin en kıdemlisi bir anlamda duayeni olan mimarisi ve burada kaynaklanan olaylardan

dolayı önemi bulunan yapı, Meşruta Yalı olarak da bilinen,

Deniz üzerinde eliböğründeler (eski ahşap evlerde çıkmaların altına aralıklı olarak konulan eğrisel ahşap göğüslemelerden her biri), çıkmalar, direklerle uzanan panhanesi ile en az 50 yalıya örnek olan,

Bezemeleri barok rokoko üslubundan etkilenen ve Osmanlı süsleme sanatının da tamamladığı,

Cihannüma olarak nitelenen panhane, ters “T” plan şeklinde olduğundan üç yönden Boğaz’a bakan,

Kırmızı aşı boyalı yalının üç yanında sıralanan pencereleri oldukça alçak tutulan,

Böylece deniz üzerindeki ışık oyunları tavanlara, duvarlara yansıyan,


 

Pencereler ile saçak çizgisi arasında kalan cephe çıtalarla, üzerleri sivri kemerli düşey panolarla ayrılan

Divanhanenin üzeri, Osmanlı ağaç işçiliğinin, oymacılığının en güzel örneklerinden olan

ahşap bir kubbe ile örtülen, kubbe dışında kalan bölümler ise tekne tavanlarla örtülen,

Ahşap kubbenin altında yekpare mermerden oyulan bir havuz yerleştirilen,

Divanhane’nin duvarları altın yaldızlı pano ve nakışlarla bir çiçek bahçesi gibi bezenen,

Yalı duvarlarını boş bırakmamacasına çeşitli çiçek ve yaprak motifleri ile süslenen,

Yalın güller veya kırmızı, kurşuni, beyaz renkli yapraklar arasındaki vazolardan çıkan güller,

Laleler, karanfillerden oluşan buketler, mavi desenli beyaz çinili vazolarda onları tamamlayan,

Pencere pervazları, kapı ve dolap kapakları fildişi bağ kakmalardan yapılan,

Yalının eski selamlık dairesinin hamam, mutfak ve hizmetkarlar dairesinin bahçede

Bugünkü sokak seviyesine kadar uzanan alanda olduğu sanılan,

Boğaz’ın en kıdemli ahşap yalısı olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, geçirdiği tamir ve değişikliklerle

Asli durumu ve üslubunu kaybeden, çok harap ve birçok olumsuz dış değişimlere uğrayan yalıdan kalan divanhanesi 115 metrekare olan,  XVII. Yüzyılda Osmanlı yaşam zenginliğini ve zevkinin günümüze kadar gelen en güzel örneklerinden olan.

Köprülü yalısının bir sofa ve iki odasıyla selamlık dairesini oluşturan,

Harem köşkün 60-70 metre ötesinde ve hisar tarafında bulunan,

Divanhane’nin üç tarafı manzaralı olduğundan arka duvarları hariç diğer duvarlara pencere yapılan,

Pencereler mukarnaslı bir silme üzerine oturan beş metre olan yüksekliğin ortasında bir raf ile örtülen, ışık fazlalığının olmasını önlemek için üst pencereleri kaldırılan,

Suyun üstündeki ışınların loş tavan ve duvarlara hareketli ve canlı yansımaları doyulmaz bir güzellik yaratan, odanın içi tamamıyla ahşap kaplama ve nakışlı olup yalnız kapı ve dolap cephesi tel ve fildişi kakma ve boyası olan, ortada, kubbe altında, kademeli mermer fıskiye, yanda tekne kubbeler, bütün duvarlar, tavanlar nakışlı altın yaldızlı, her santimi devrinin motifleriyle süslü olan en kıdemli yalı.

Selamlık köşkü Boğaz’ın en sivil yapısı ve son klasik üslupta en zengin içi dekor taşıyan,

Türk mimarisinde görülen Orta Asya kaynaklı eyvanlı plan kompozisyonu Anadolu’dan girip Bursa’dan

Geçerek Boğaziçi’nde de görülen bu düzenleme böylece tarih içinden ve çok eski bir geçmişten gelen,

Klasik Türk sahil mimarisinin bize kalan yadigarı Türk sivil mimarisinin emsalsiz örneği olan,

Mimarı bilinmeyen, tek odası kalan harap, yorgun, yaşlı, ümidini yitirmiş, çaresiz ve can çekişen yalı…

 

Hüseyin Paşa Yalısı

Üç yüz on dokuz

Sene öncesinde yapılan

En kıdemli en eski

Yalılardan biri

İstanbul Boğaziçi’nin

Nadide semtlerinden birinde

 

Pes etmeden hayata

Anadolu Hisarı’nda ayakta kalan

Şatafatlı günlerin en güzeli

Amca oğlu Köprülü Paşa’nın

 

Yalısı

Altın yaldızlarla bezenen

Lale, karanfil buketleriyle süslenen

Ihlamur kokulu bahçesinden

Serin esen rüzgarın

Islak, yorgun duvarlarını yaladığı yaşlı yalı…

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.