Kahraman olmakla kahraman ilan edilmek o kadar farklı şeyler ki. Bu farklı ikilemi yaşatan Milli Eğitim’e bir konuda sitemim var. Geçtiğimiz günlerde kızımı okuttuğum devlet okulumuzdan öğretmeni aracılığıyla vesikalık resmimi istediler. Bayram değil, seyran değil anlam veremedim. Akşam saati öğretmenini rahatsız etmemek adına sorgulamadım ve vardır bir sebebi diyerek resmimi gönderdim. Sonrasında ise 1 hafta […]
Kahraman olmakla kahraman ilan edilmek o kadar farklı şeyler ki. Bu farklı ikilemi yaşatan Milli Eğitim’e bir konuda sitemim var.
Geçtiğimiz günlerde kızımı okuttuğum devlet okulumuzdan öğretmeni aracılığıyla vesikalık resmimi istediler. Bayram değil, seyran değil anlam veremedim. Akşam saati öğretmenini rahatsız etmemek adına sorgulamadım ve vardır bir sebebi diyerek resmimi gönderdim. Sonrasında ise 1 hafta boyunca iş seyahatine çıktım. Dönüşümde kızım beni parlayan gözlerle ve özlem dolmuş sarılmasıyla karşıladı. Çok heyecanlıydı. Elimden tuttu ve “sana bir sürprizim var baba!” dedi. Sonra odasından bir dosya kağıdı getirdi.
“Bugün baba yazmayı öğrendik. Herkes baba yazdı, ben ise yazamadım.” dedi
“Öğretmemi ister misin?” dediğimde ise aldığım cevapla iyi ki dediğim bir ürpertiyle dolan gözlerimi tuttum da tuttum.
“Ben baba yazamadım ama babam yazdım.” dedi.
Buraya kadar dünyanın en mutlu babasıydım kanımca. Ancak kızımın elindeki kağıtta bir süper kahramanın vücudu ve o vücudun kafa kısmına yapıştırılmış vesikalık resmim vardı. Resmin üzerinde büyük harflerle yazılmış bir başlık (BENİM KAHRAMANIM SENSİN)
Altındaki metni de aynen yazıyorum:
Bugün dünyanın en güzel kelimelerinden birini daha yazıyorum. Bugün babam yazmayı öğrendim. Sen benim kahramanımsın. Ben kendime güvenmeyi senden öğrendim. Elimi hiç bırakma babacığım. Seni çok seviyorum.
Kağıdın altında bir şampiyonluk kupası ve üzerinde benim babam bir şampiyon yazıyor.
Çok ince düşünülmüş bir kalınlık değil mi?
Bu okullarda babası olmayan, babası kendisiyle ilgilenmeyen çocuklar hiç mi yok? Bu minik bedenlere yapılmış bir ihanet değil mi? Neden bunu herkesin ortasında yaptırıyorsunuz bu çocuklara? Neden bazı çocukların yaralarına bu kalınlıkla abanıyorsunuz? Yazık, günah değil mi? Bu sorumsuzluk, bu iş bilmezlik, bu ihanet değil de nedir? Ve biri bana açıklayabilir mi?
Anlayacağınız amacım kızımla yaşadığım duygusal ilişkiyi gözünüze sokmak değil, bu tutarsızlığa kalem vurmaktı. Bizim özelimiz bizimdir ve ulu orta yaşamayız bazı duygularımızı. Hani derler ya olan var olmayan var diye. Bir benzerini geçtiğimiz ay “anne” yazarken de yapmışlardı. Yapmayın emi yapmayın, kıymayın o incecik bedenlerin içindeki naif, masum, yoksun ruhlara. Eğitim eşitliktir. Eşit okusun diye evladımı devletimin okuluna gönderiyorum. Yapmayın…