Geçtiğimiz yıl Ramazan ayı, Türkiye’nin seçim atmosferiyle iç içe geçmişti. Seçim öncesi dönemin etkisiyle meydanlar, otobüs durakları, Marmaray istasyonları, metrolar ve ana arterler siyasi partilerin ve adaylarının en yoğun faaliyet gösterdiği alanlardı..
Hemen her köşe başında, seçim propagandası yapmak amacıyla partiler ve adaylar, iftar saati yaklaştığında vatandaşlara çeşitli iftariyelikler dağıtıyordu..
Bu, hem seçim kampanyalarının bir parçası hem de Ramazan’ın o manevi havasına uygun bir davranış olarak görülüyordu..
Vatandaşlar, iftar öncesi o sıcak hava ve kalabalık içinde bir yudum suya, birkaç hurmaya ulaşabilmek için memnuniyetle bu dağıtımlara katılıyorlardı. Ramazan ayı, aynı zamanda siyasetçilerin de halkla buluşmak için fırsat bulduğu bir zaman dilimiydi..
Ancak, bu yıl farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bir yıl önce sokakları dolduran, vatandaşa iftar dağıtan partiler ve belediyeler, bu yıl neredeyse hiç ortada görünmüyor..
Ramazan ayının ilk günlerinde, iftar saati yaklaşırken sokaklarda, meydanlarda ya da toplu taşıma araçlarında vatandaşlara bir iftar ikramı yapmak yerine, tüm bu organizasyonlar adeta unutulmuş gibi..
Oysa geçen yıl, hem siyasi partiler hem de belediyeler Ramazan’ı bir fırsat olarak görmüş, halkla olan ilişkilerini güçlendirme amacı güderek iftar organizasyonları yapmıştı..
Bu yıl ise, pandemi sonrası toparlanma süreci, ekonomik zorluklar ve sosyal meydan okumalar göz önünde bulundurulduğunda, Ramazan’ın toplumsal dayanışma ve paylaşma duygusunun daha fazla ön plana çıkması gereken bir dönem olduğu açık..
Ancak, maalesef bu seneki Ramazan, geçtiğimiz yılın aksine, daha çok bireysel çabaların ve kısa vadeli yardımların hâkim olduğu bir döneme dönüştü..
Belediyelerin, siyasi partilerin ve toplumun diğer kesimlerinin, iftar saati boyunca vatandaşa küçük de olsa bir iftar ikramı yapmaktan kaçınmaları, sadece halkın Ramazan’a dair beklentilerinin karşılanmaması anlamına gelmiyor; aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, kamusal alanlarda somut bir şekilde sergilenmesi gereken bir dönemde, toplumun bir kısmının yalnızlık hissine düşmesine neden oluyordur..
Bunun birkaç farklı nedeni olabilir. İlki, geçtiğimiz yılın seçim sürecinin etkisiyle bu tür etkinliklerin daha fazla öne çıkmış olmasıdır. Seçim dönemi, doğal olarak siyasi hareketliliğin arttığı, her adımın ve her etkinliğin daha dikkatle izlendiği bir zaman dilimidir..
Bu tür iftar dağıtımları, bir yandan halkla iletişim kurma fırsatı yaratırken, diğer yandan seçim kampanyasının parçası oluyordu. Ancak bu yıl, seçimin ardından gelen normalleşme süreci ve belediyeler ile siyasi partiler arasındaki bu tür sosyal yardımlarla ilgili temkinli bir yaklaşım, Ramazan’ın kamusal etkilerini sınırlamış gibi görünüyor..
Ayrıca, ekonomik sıkıntılar ve bütçe kısıtlamaları da, bu tür organizasyonları yapmakta zorluk yaşayan kurumlar için engel teşkil ediyor olabilir..
Ancak, bir toplumda gerçek dayanışmanın sadece bir partiye ya da bir seçime bağlı olmaması gerektiği unutulmamalıdır. Ramazan, sadece maddi değil, manevi anlamda da paylaşmanın ve birlikte olmanın önemini hatırlatmalıdır..
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan, sadece oruç tutanların değil, toplumun tüm kesimlerinin birbirine yakınlaştığı, dayanışma gösterdiği ve yardımlaşmanın ön plana çıktığı bir zaman dilimi olmalıdır. Oysa ki bu yıl, sokaklar ve meydanlar, başta siyasi partiler olmak üzere pek çok aktör tarafından neredeyse boş bırakılmış durumda.
İftar saatinde işten dönen vatandaşlar, ne bir hurma ne de bir su ile karşılaşabiliyor. Halka yönelik bu tür küçük yardımlar, sadece Ramazan’a ait bir gelenek değil, aynı zamanda toplumun birlikteliğini pekiştiren önemli bir işarettir.
Sonuç olarak, bu Ramazan’da siyasi partilerden belediyelere, kamu kurumlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin, toplumsal dayanışmayı ve paylaşmayı ön planda tutması gerekiyor.
Eğer Ramazan, insanları sadece oruç tutmakla sınırlı bir döneme dönüştürülürse, toplumsal bağlar ve karşılıklı dayanışma duygusu zedelenir.
Bu yıl, geçtiğimiz yılın Ramazan’ına bakarak, sokaklarda kaybolan o iftar sofralarını hatırlamak, bize aslında daha güçlü bir toplum olmanın yolunun nerede olduğunu hatırlatmalıdır: paylaşmak, birlikte olmak, dayanışmak..
Örneğin; Ramazan ayının geri kalanında otobüs-metrobüs duraklarında, metrolarda, Marmaray istasyonlarında sadece iki adet hurma ve bir bardak suyla, işten dönen oruçlu vatandaşların iftarları açması sağlanabilir diye düşünüyorum..
Ve belki de her şeyin başladığı o küçük iftar sofralarına yeniden kavuşmak, bizlere toplum olmanın ne demek olduğunu hatırlatacaktır..
Milletimizin duygularıyla oynamaktı o geçen seneki Ramazan kullanıldık .. şimdi oyun yok..sofralarda Hayırlı Ramazan lar.
Sağolun, yüreğinize sağlık