Sonradan olma değil anadan doğma bir ülkücünün gördükleri Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı yeni bir şey değildir bugün yaptıkları…Alparslan Türkeş’in vefatından sonra genel başkan olarak girdiğimiz ilk seçimlerde %18 oy alarak meclise ikinci parti olarak girdik… Seçimlerin sonuçları açıklandığı zaman ortaya bir tablo çıktı. MHP’nin olmadığı hükümet olmayacak. Seçim galibi; bana göre seçim sonuçlarına bakınca ortada […]
Sonradan olma değil anadan doğma bir ülkücünün gördükleri
Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı yeni bir şey değildir bugün yaptıkları…Alparslan Türkeş’in vefatından sonra genel başkan olarak girdiğimiz ilk seçimlerde %18 oy alarak meclise ikinci parti olarak girdik… Seçimlerin sonuçları açıklandığı zaman ortaya bir tablo çıktı. MHP’nin olmadığı hükümet olmayacak.
Seçim galibi; bana göre seçim sonuçlarına bakınca ortada bir galip vardı yoktan geldi oraya MHP Sayın Bahçeli senelerce barajı aşamayan bir partinin meclise ikinci büyük parti olarak girmesini sağladı. Ecevit zaten meclisteydi hatta ara dönem başbakanlığını bile ona verdiler geçici olarak
Ben sebepler yada sonuçları üzerinde durmuyorum. Beni ilgilendiren tarihe not düşmektir. Bu not 1999 seçimlerinde tarihe böyle düştü. Yok şundan yok bundan kimin umurunda. Ne oldu ona bakıyorum…
Seçim sonuçları açıklandı ve kazananlar kaybedenler basına konuşuyor. Bin türlü senaryonun bin türlü hesabın yapıldığı yerdeyiz. Bu tablo her şeye açık. Ama sayın Bahçeli konuşmasında şu sözlerle “Millet DYP ve Refah partisi için dinlen demiştir. Milletin izin verdiğine biz görev vermeyeceğiz.” seçime ve tarihe damga vurmuştur.
DYP Refah ve MHP üçü bir araya gelse bir hükümet kurabilirler. Kabul edilen ve olması gereken şekilde MHP birinci parti olur ve başbakanlık ile icracı bakanlıklar MHP de olur. Yani hükümeti seçimi kazanmasa bile kazanır… Devlet bey bunu kabul etmedi. O kendince MHP içindeki kadroyu yeterli görmedi. Kendisini başbakan olmaya layık görmedi..
Devlet bey ilk kez karakterini orada sergiledi ve ikinci olmayı yama olmayı kabul etti.. Hatta kimse bunu yapacağını düşünmediği için o bizzat deklere etti.. MHP’yi mahkum etti… MHP-DSP ile ortak olacak dedi. Söylenenler edilen hakaretler umurunda bile değildi. MHP DSP hükümeti kuruldu
Ne millet Ne devlet bekası söz konusuydu… Söz konusu olan hükümeti kimin yöneteceğiydi ve kendisini de MHP’yi de yeterli görmedi. O dirayet ve o şahsiyetin sahibi olmadığına karar vererek ikinci adam, ikinci parti, hükümete yama olmayı kabul etti.. Hatırlayacaksınız hükümette yama gibiydik. Elimizde hiç bir icracı bakanlık yoktu. Mesela içişleri bizde değildi, dış işleri bizde değildi, adalet bizde değildi. Hatta şaşıracaksınız ama laiklik diyerek başörtüsü meselesini devlet meselesi yapanlara diyanetten sorumlu devlet bakanlığını bile bırakmıştık. Diyanet işlerini bile yönetebileceğimize inanmadı sayın Devlet Bahçeli.
Daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı. Belki de MHP tarihinde ilk kez bünyesinden Cumhurbaşkanı çıkaracak. tarihte ilk kez Bir ülkücü bir Türk milliyetçisi Türk İslam ülküsüne inanan biri devletin en tepesinde olacak. Üniversitelere atanacak öğretim üyelerinden dekanlara rektörlere kadar atamaları bir ülkücü yapacak. Hakimleri yargıçları ve yüksek mahkeme üyelerini bir ülkücü seçecek.
Aman yarabbi kalbimizin sesini dinlemeye korkuyoruz. Hesaplarımız kimin daha layık olacağını araştırıyor. Ama sayın Devlet Bahçeli çok net bir tavırla Türkiye’yi kurtaran adam rollerinde açıklama yapıyor Biz cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceğiz. MHP yine hiç kimsenin beklemediğini yapıyor ve Cumhurbaşkanının ülkücü olmayacağını deklere ediyor DSP’nin adayını desteklemeye MHP’yi mahkum ediyordu…
Ortada devlet bekası ile ilgili bir sorun yok. Mesela bir ülkücünün cumhurbaşkanı olması devleti küçültmez. Çatışma ortamı oluşturmaz. Siyasi yelpazede belki de DYP ve Refah gibi iki oy tabanı olan partiyi MHP içine çeker. Potansiyelini genişletir, kadrolarını güçlendirir. Hayır. Sayın Devlet Bey açıklamayı yaptı. MHP Cumhurbaşkanlığına aday göstermeyecek. Aday olmaya kalkanları da partiden atacak…
O günlerde bu kararları savunacak bir sürü ocak ve teşkilatta görev yapan arkadaşımız vardı. Bize bu kararların ne kadar bilgece olduğunu söylüyordu. Devletin bekası milletin selameti için ülkücü başbakan olmamalı. Her ne hikmetse ülkücü cumhurbaşkanı olmamalı…
Bu inancı bize teşkilatta görevli arkadaşlarımız saatlerce anlatıyordu… Yani teşkilatta artık Devlet bey gibi olmuştu. Yama olmayı ve her hangi bir sorumluluk almayı istemiyordu. Bir ceviz gibi kabuklarının içinde hiç sorumlu olmadan sürekli muhalefet yapmayı (onu da bilmiyoruz ya) sürekli ahkam kesmeyi istiyordu
Sayın Devlet Bahçeli yine seçim sonuçlarında tek partinin iktidar olamayacağı gerçeği ortaya çıktığında ortaya yine kimsenin beklemediği kadar erkenden atlıyor ve MHP hiç bir hükümetin parçası olmayacak seçimse seçim diyordu… Oysa sınırlarımız yanıyor memleket büyük bir savaş tehdidinin altında sıkıştıkça sıkışıyordu. Birileri sorumluluk alıp bütün bu sorunları çözmek için elini taşın altına koymalı. Millet ve devletin bekası için her türlü şart altında göreve hazırız demeli. Ama hayır biz elimizi taşın altına koymaya niyetli değiliz. Olurda devletin bekası için milletin selameti için Türk milliyetçiliği bir yol açar. Olmaz, olamaz dedi sayın Devlet Bahçeli… Gerçekten seçim oldu meclise zor girdi MHP, HDP’nin altında kaldı…
Birden paradigma değiştirdi MHP. Yapıcı muhalefet adı altında milli birlik ve Yenikapı ruhu diyerek AKP’nin senelerce besleyerek büyüterek devlet içinde kümelenmesinin sonucu olan bir kontrollü darbeyi AKP kurtuluşu olarak görerek dile getiriyordu MHP ve yine Devlet beyin yakın çalışma arkadaşları aynı ağızdan AKP den çok dile getirmeye başladılar. Teşkilatlar mı devlet beyin ne kadar da Bilge olduğunu dile getiriyordu. Senelerdir alıştığımız Yahudi taktiği olan bir yalanı kırk kişi kırk gün söylerse her kes inanır muhabbetini tamda MHP yapar oldu AKP kadar, hatta daha çok Temmuz sohbeti yapıyoruz…
Bazı ülkücüler homurdanıyor. Başlıyoruz teslis inancını anlatmaya. Hep bir ağızdan küfrün simgesi, müşrikliğin en büyük alameti Allah’ın zamirini yüklüyoruz sırtına hep bir ağızdan “o ne der o” demeye
Bu değişimin neticesini ise kimseye sormadan, kimsenin beklemediği zaman, pazarlık yapılmasına bile fırsat vermeden, tek taraflı olarak, Balkan harbinde tek kurşun atmadan teslim olan Osmanlı ordusu gibi yapıyor. “Biz cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceğiz” diyor sayın Devlet Bahçeli… “Sanki gösterse cumhurbaşkanı mı olacaktı?” diye soracak olursanız kesinlikle hayır. Ama yüzde 5-10 arası bir oy alacaktı bu bir hesap konusu olurdu. Hesabın olduğu yerde pazarlık olurdu. Bakan istemiyoruz ama hiç olmazsa iki üniversitenin rektörü ülkücü olurdu… Önemli değil ülkücüden sorumluluk sahibi inisiyatif sahibi insan olmaz dedi bir kere sayın Devlet Bahçeli
Kendime yakıştıramıyorum. tanıdığım arkadaşlarıma yakıştıramıyorum. Ama olanlara ve konuşulanlara bakınca ne kadar haklıymış demeden edemiyorum. Gerçekten bu gün ülkücüyüm diyen güruhun kendilerinin iktidar bile olmaya aday olamayacak olmasını savunmalarını dinlerken ne kadar haklıymış diyorum…. Bu kadar şahsiyetsiz bu kadar yama adamdan böyle bir parti olur, böyle genel başkan olur diyorum..
Şu tarihi hikayeyi anlatmadan edemeyeceğim.
Hz Musa zamanında firavun Musa Aleyhisselam’ın varlığından ve onun gücü kudreti karşısında yetersiz kalışından çok bizar olmuştu. Kendisine firavun olduğu halde Hz Musa’ya gösterilen itibar gösterilmiyor halkı onun arkasından HZ Musa’nın etrafındakiler gibi sadakatla inanmıyor bağlanmıyordu. derin derin düşünceler içinde hüzünleniyor ve içine kapanıyordu.
Ben size inanan sizin kullarınızı getiririm ey tanrımız… dedi şeytan. Firavun ona bakarken devam etti
Bana biraz zaman verin ey tanrımız ben sizi seven sizi tasdik eden kullarınızı yetiştireyim… dedi
Bu sözler üzerine firavun şeytana süre verdi. Bir müddet sonra şeytan tamam dedi. Firavunu alarak Çöle doğru ilerlediler. bir yere geldiler bir çamur birikintisinin orada durdular. Firavun tahtıravanından inerken etrafında kendisine secde edecek kullar arıyordu. bir müddet çevresine baktıktan sonra
Hani benim kullarım nerede…
“Kullarınız sizi selamlıyor efendimiz” diyen şeytan eli ile bataklık çamurunda “vırak vırak” bağıran kurbağaları gösteriyordu.
-Bre densiz bunlar kurbağa benim kullarım nerede
-Sizin gibi tanrıya benim gibi peygambere bu kullar çok bile…
Efendim halimizi anlatan en iyi hikaye olduğu için aktardım… Umarım hayırlı bir sonumuz olur. Ama hayır akıl sahipleri içindir. düşünen ve sorgulayan hakikatı arayan akıl sahipleri için..