İsrail, uzun zamandır gitmek istediğim ülkelerden biriydi. 1.5 saatlik uçak yolculuğundan sonra Tel Aviv Ben Gurion havaalanına vardık. Yeni ve ilginç bir ülkeye gelmenin heyecanıyla kontrol yerine doğru ilerledik. Çok şükür sorunsuz ve çok kolay gümrük kontrolünden geçtik. Güzel sahil şeridi, palmiyeleri, ılık, limonata gibi havasıyla Tel Aviv’de olmak çok keyifliydi İstanbul’un soğuk Şubat […]
İsrail, uzun zamandır gitmek istediğim ülkelerden biriydi.
1.5 saatlik uçak yolculuğundan sonra Tel Aviv Ben Gurion havaalanına vardık.
Yeni ve ilginç bir ülkeye gelmenin heyecanıyla kontrol yerine doğru ilerledik.
Çok şükür sorunsuz ve çok kolay gümrük kontrolünden geçtik.
Güzel sahil şeridi, palmiyeleri, ılık, limonata gibi havasıyla Tel Aviv’de olmak çok keyifliydi
İstanbul’un soğuk Şubat havasından sonra 23 dereceye inip penye ile dolaşmanın tadını çıkardık.
Cıvıl cıvıl 24 saat uyumayan Tel Aviv, kafelerini dolduran pırıl pırıl gençleri,
Karmaşık kalabalık sokaklarındaki şirin irili ufaklı rengarenk hediyelik eşya satan mağazaları,
El arabasında satılan gevrek ve helvaların sokakları süslediği dar sokakları,
Halkın alışveriş ettiği bizimkilere benzeyen pazarları,
Mutfağı, leziz falafelleri, yemeğe doyamadığımız humusları, cevizli, çikolatalı sade helvaları,
Tatlı mı tatlı ağızda su gibi kayan daha önce adını her zaman duyduğum ama yeme fırsatı bulamadığım Yafa portakalını Yafa’da yemenin zevki başkaydı
İsraillilerin kutsal kabul ettiği yiyeceklerden biri nar, diğerleri zeytin, hurma, helva, incir, arpa, buğday.
İsrailli halkın en ünlü geleneklerinden biri, kosher yemeği,
Yenilmesi ve kullanılmasında sakınca bulunmayan helal ürünler,
Gıda tüketimine ilişkin kuralları oluşturan ‘Kaşrut’ yasası,
Et, Domuz eti, süt, belirli balık ve deniz ürünleri çeşitlerini aynı anda kullanmasını yasaklamaktadır.
Tel Aviv’in en eski semtlerinden Neve Tezedek Sokağı, minik binaları,
Renkli kapıları ve dar sokaklarıyla çok şirin bir yer.
En çok sanat galerisi olan şehir Tel Aviv,
Rotschild Bulvarı, adını 1955 yılında öldürülen İsrail Başbakanı Izak Rabin’den alan,
İsrail’in en büyük meydanı olan Rabin Meydanı görülecek yerler arasında.
Tel Aviv’in popüler olmasının nedeni ise gece hayatı, jazz, bar, tekno kulüp, disco
Her zevke uygun yerlerin bulunmasından kaynaklanıyor.
Haftanın yedi gecesi eğlencenin dorukta olduğu,
Tel Aviv yürüyerek çok kolay gezilecek bir kent,
Şehrin bir ucunda modern Tel Aviv gökdelenleri göğe yükselirken,
Diğer tarafta Old Jaffa’da Akdeniz-Arap esintisi hissedilen,
Bana göre, Magosa ve Beyrut’a benzettiğim yerleri de olan,
Osmanlı döneminde yapılan saat kulesi, palmiye ve zeytin ağaçlarıyla kaplı yerleri olan,
Güzel sahil şeridinde plajların uzandığı, şubat ayında 23 derece olan hava,
Ekim, kasım aylarında bile 30 derece olduğundan plajları dolu olan,
Hilton ve Gordon gibi meşhur plajların yanı sıra kadın erkek ayrı kullanımlı ‘Nordau’ plajı bulunan,
Deniz çok temiz ve plajların çoğu mavi bayraklı olan Telaviv.
Yardımsever Tel Aviv halkı genel olarak İngilizce bilen İsraillilerden oluşan,
Mağazaların çoğunun kapalı olduğu, Shabbat tatili Cumartesi akşam 9’dan sonra bitiyor,
Ancak o zaman otobüs ve trenle şehre girebiliyorsunuz.
Resmi para birimi Shekel olan İsrail,
Yafa panoramik şehir turumuzda Abdülhamid Saat Kulesi, Valilik sarayı, tarihi liman, çarşı,
Hicaz Tren İstasyonu ve eski evleri gördükten sonra Netanya bölgesindeki otelimizde vardık.
Otelimizin kahvaltı salonunda Peynir, zeytin, reçel, helva, zeytinyağlı dolma!
Meyveler (kavun, elma, çilek) meyveli yoğurtlar, tereyağı, ekmek çeşitlerinin bulunduğu
kahvaltımızın ardından Hayfa’ya doğru yola çıktık.
HAYFA, İsrail’in kuzeyindeki en büyük şehir ve ülkenin üçüncü büyük şehri,
Aynı zamanda İsrail’in en önemli liman şehri olan,
Yoğun olarak Arapların yaşadığı ve Kutsal kitaplarda adı geçen Hayfa,
İbraniler, Romalılar, Araplar, Haçlılar, Osmanlılar Hayfa’yı yönetimlerinde tutanlar,
İsrail’in ender manzaralarının görüldüğü Akko’ya doğru yol alıyoruz,
UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan eski şehir Akko,
Akko ve Hayfa şehirleri arasında yer alan Bahai Dünya Merkezinin
Sakin ve huzur dolu atmosferinde teras ve bahçelerini ve Hz. Bab’ın Makamını ziyaret ediyoruz.
Dünya dinlerinden en yeni olan Bahai Dini’nde din adamları yoktur.
1844’teki doğuşundan bu yana dünyanın ikinci en yaygın dini haline gelen,
Bahai Dini’nin kurucusu yalnızca tek bir Tanrı, tek bir insan ırkı olduğunu ve
Dünyanın tüm dinlerinin, Tanrı’nın insanlık için isteği ve amacının açıklanmasındaki
İleriye giden aşamalar olageldiğini temel bir birlik mesajı getiren Hz. Bahaullah.
Bahai Dini’nin kurucusu, Arapça ‘’Allah’ın İhtişamı, Nuru’’ anlamına gelen
Bahaullah lakabını alan İranlı asilzade Mirza Hüseyin Ali (1817-1892),
Dini öğretileri yüzünden hapsedilen, ailesi ve takipçilerinden küçük bir grupla İran’dan sürgün edilen,
1868’de o zamanlar Osmanlı yönetiminde bir zindan şehri olan
Akko’ya ömür boyu hapis mahkumu olarak gönderilen,
Zaman içinde mahkumiyet koşulları yumuşayınca 1821’de Akko’nun o zaman ki
Türk Valisi Abdullah Paşa tarafından yaptırılan köşkte vefatına kadar yaşayan,
Şu an köşke bitişik olan Hz. Bahaullah Makamı olarak bilinen küçük bir binada gömülü olan,
Bu Makam Bahailer için dünya üzerinde en kutsal yer olarak kabul edilen,
Her gün namaz kıldıklarında yüzlerini döndükleri nokta olan,
Yıllar geçtikçe bu Kutsal yer, Makam’ın etrafında geniş bir çember içerisinde
Uzanan bahçelerle güzelleştirilen ve sakin huzur dolu bir yer haline gelen.
Hayfa’daki otelimizde geceledik ama
Sağanak halinde yağan yağmur bütün gece sabaha kadar devam etti.
Sabah uyandığımızda fırtına sonrası sakinliğin hissedildiği Hayfa’dan ayrıldık,
Kudüs’e doğru yola koyulduk.
Eski şehir ve Beytüllahim (Bethlehem) turundan sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından restore edilen eski şehir surları ve Dung kapısından eski şehre geçerek Yahudilerce Kutsal Ağlama (Batı) duvarını ziyaret ettik. Ardından Müslüman Mahallesi’ne geçip ve kuranda yazıldığı üzere
Hz. Muhammed’in Miraç’a yükseldiği Kubbet-ül Sahra ve Mescid-i Aksa Camiinin yer aldığı
Haram-ül Şerif’i ziyaret ettik.
Böylesine anlamlı ve kutsal yerlerde olmanın heyecanı ve mutluluğu içinde çok şükür namaz kılıp dua etme fırsatı bulduk. Çok duygulanıp etkilendiğim Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa gibi üç önemli ve kutsal yerde bulunup bana dua etme şansı veren yüce Allah’ıma şükürler olsun.
Egzotik Arap Çarşısı, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmek üzere geçirildiği Izdırap Yolu (Via Dolorosa),
Hz. İsa’nın naşının konduğu ve mezarının bulunduğu yere Bizanslılarca inşa edilen ve
Yeniden diriliş kilisesi olarak bilinen Kutsal Kabir Kilisesi,
Yahudi+Hıristiyan+Müslüman Mahallelerini gezme şansımız da oldu.
Radikal dinci ve Yahudilerin yaşadığı mahalle Mea Shearim, Parlamento Binası,
Yedi Kollu Şamdan’ı gördükten sonra Filistin’e geçtik.
Orada şık bir lokantada humus, falafel ve çok güzel bir sunumla büyük bir güveç tabağında
Çubuk tarçınlı köfte de yedik. Tarçın aroması içine işlemiş değişik ve sıra dışı bir tadı olan
Çubuk tarçınlı köfte güzeldi daha sonra şerbeti çok olmayan gerçekten çok lezzetli irmik tatlısı geldi.
Çıkışta kapıda iki Filistinli çocuk kucaklarında kınalı kuzularıyla bizi selamladılar,
Hemen kuzuları ve çocuklarla bir hatıra fotoğrafı çektirdim.
Gözümüzün içine bakan çocuklara shekel verdikten sonra mutluluktan gözleri parlayarak yanımızdan ayrıldılar.
Hazreti Davut’un mezarı, ve Hazreti İsa’nın en son yemek yediği salon ziyaretlerin ardından
Yehuda Dağları ve Yehuda Çölü boyunca Dünyanın en alçak noktası kabul edilen
Dünyanın en alçak noktası olan ve deniz seviyesinden 400 metre aşağıda bulunan
Lut Kavminin yok olduğu, Sodom ve Gomore şehirlerinin altında kaldığı
Ölü Deniz (Lut Gölü) bölgesinde bulunduk.
Daha sonra Lut gölü (Ölü Deniz) ve Masada turunda ilginç görüntüler vardı.
Yahudilik tarihinin en önemli olaylarının yaşandığı Masada,
Masada’ya 80 kişilik bir teleferikle çıktık. İsteyen yürüme yolu olan yılanlı yoldan yürüyerek
40 dakikada yukarı çıkıp 40 dakikada inebiliyor.
Roma Herod Krallığı egemenliğindeki Yahudilerin Romalılara karşı direndikleri ve
Topluca intihar ettikleri Masada Tepesi,
Arkeolojik kazılar, Herod Sarayı, Sinagog ve Hamamları görüp
İlginç çöl fotoğrafları aldıktan sonra teleferikle aşağıya indik.
Ölü Deniz de ise batmadan yüzme keyfi, çamur banyosu ve dinlenme olanağından sonra
Tevrat rulolarının bulunduğu Qumran Mağaralarının önünden geçerek otelimize geldik.
Not: İsrail konulu köşe yazımız devam edecek….