Gözü Geçmişte Kalan Geleceğe Kör Bakar

Yayınlama: 16.12.2023
Düzenleme: 16.12.2023 21:54
A+
A-

İnsanoğlu yaradılış itibariyle, yaradılmış olan diğer bütün canlılardan farklıdır demiştik bir kaç yazımızda. Dolaşım sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemi kapsamında dahil olan maddî-manevî bütün latîfeler bu farklılığın temel ana hatlarıdır.

Hatta varaloşundaki sırra nâil olamadığımız, akıl ve naklin dahi yetersiz kaldığı, keşfedilmemiş yaşamın özü, bedenin canlılığını sağlayan, maddesel olmayan soyut bir varlıktır ki; anlamlandırmaya çalışmak, çözmek, arayıp bulmak elimizde sıfıra sıfır diyebileceğimiz ruh, insanı insan yapan mütemmim cüzdür.

“Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zira sahih dönüşümler hep içten gelir.” diyor İbn Rüşd. Bu babdan yola çıkarak, bilinçaltımızı olumlu bir yapıya kavuşturmanın en etkili yolu, önce doğru olanın bilincine varıp, sözlerimizde ve davranışlarımızda bilerek ya da bilmeyerek var ettiğimiz, zararsız gibi görünen fakat ruh âlemimize ciddî manada olumsuzluk yükleyen nâkıs ifadeleri çıkarıp atmaktır.

Ve nitekim spesifik olarak bilincinde olduğumuz şeylerin, bilinçli olma türlerine ulaşabilmemiz için fiziksel ve zihinsel açıdan öznel bir nitelik kazanımı, bilinçaltına yerleşmiş negatif kalıpları, hayatımızda tekrar eden kısır döngüleri, kaygı ve korkularımızı bertaraf edebilmenin en etkin yolu yine bilincinde olduğumuz bilinçaltını bu zihinsel kavramlardan temizlemek olacaktır.

Hayatımızda, yaşantımız ile alakalı kararları verdiren en önemli etken geçmişe baĝlı kalan duygularımızdır. Halbuki geleceğimize yön vermenin en garanti algısı, bilinçaltına depoladığımız geçmişin duygusunu değiştirmekle mümkün olacağı gözden kaçırdığımız bir reaksiyondur.

Hayat; insan planlar yaparken yaşadıklarıdır aslında. Bazen umduğunu verirken, bazen de hiç ummadığı tecrübeler sunar insana. Buna sebep insanın kendi tercihleri ya da ihmalleri olabilir veya kendisinin dışında vesile olan herhangi bir unsur… evet yaşadıklarımız ya kaderimizdir ya da seçtiklerimiz. Önemli olan da insan ne yaşarsa yaşasın kendisini sonuca taşıyan her faktörü bir sebebe bağlarken bunun kendisine kazandırdıklarına bakması, görebilmesi, hazmetmesi ve en nihayet kabul etmesidir. Çünkü ancak bu şekilde başa çıkabilir elem, korku ve kaygıları ile… ve hatta huzur ile…

Zira geçmiş geleceği dâima etkiler. Bu hâleti, müspet cihete çevirmek tam anlamıyla bizim elimizde olduğunu savunuyorum. Nitekim geçmiş zamana ait kaybedişler, üzüntü ve elemlere takılı kalmak, bugünün enerjisini tüketeceği gibi, yarına taşıyacak ve kaygıları tetikleyecektir.

Şöyle düşünelim. Savaş anında askerin yarısını sol cenâha diğer yarısını da sağ cenaha gönderip, merkezi savunmasız bırakmak gibi…

Merkezi güçlü tutmak gelebilecek her türlü tehlikeye karşı siper almaktır.

Yol alabilmek için vazgeçmemek gerekir. Elbette takılır insan. En çok da geçmişine, kaybettiklerine ve zarara uğratıldığı hatalar ya da kişilere. Ve aslı-zâtında kişinin inandıklarıdır önemli olan. İdeali ve olmak istediği yer… hayalleri ve o hayal içindeki kendisi… insan kendi olabilmeli, olmayı başarabilmeli. İşte bu hisse ulaştığında kişi tamdır. Sonuç ne olursa olsun tamamdır. Zaman, mekan, içinde bulunduğu yaş dönemi sadece ömrünün bir sürecidir. Doğru hissi ömrünün baharında da bulabilir son demlerinde de. Zirveye ulaşmakta gelinen nokta gerçek his ise gerçek haz da yaşanmış olur. Başarmak önceliği, kendi içinde kendisini bulmasıdır insanın. Evet hayat, akışında devam eder ve bize sadece sunar. Seçimlerimiz ve vazgeçişlerimiz dahi yaşantımızın kahramanlarıdır. Bize bu kahramanları ağırlamak ve doğru olduğuna inandığımız masada yoğurmak düşer. Huzurun geldiği nokta da budur zaten. Doyuma ulaşmak doğru hissin hazzıdır.

İnsan fıtratı gereği konuşan ve düşünebilen bir varlık olması hasebiyle, kötü diye nitelenen ve doğru bulmadığımız nahoş sözler sarf ederken aynı zamanda bu olumsuzluğu davranışlarına da yansıtabilir.

Bilinçli olmama halinde, zihinsel süreçlerin devamlılığı, sinir sistemiyle etkileşimli çalıştığı bir yetisizlik kavramını çağrıştırsa da hayatımızın önemli bir kısmını oluşturan karar verme, eylem, duygu ve düşüncelerimiz gibi latîfelerin büyük oranda, bilinçaltının sorumluluğunda olduğunu söyleyebilirim.

Çünkü bilinçli ve bilinçsiz zihinsel ifadeleri karşılaştırdığımızda, bilinçli zihinsel ifadelerin içerisinde net bir şekilde farkındalığın olduğunu görebiliriz. Bu anlamıyla bilinçli ifadeler kendilerini doğrulayabilen refleksif ifadelerdir.

Velhâsıl geçmiş; birçoğumuzun takılı kaldığı bir handikaptır. Adeta esiri olur insan. Hayatına yön veremez. İlerlemek isterken dahi tıpkı bir mıknatıs timsali geri çeker, adım attıkça yerinde sayar bir türlü yol alamaz ve ilerleyemediğini gören kişi adeta dibe vurur ve hüsrana uğrar.

Oysa “güçlü kişi idealisttir” mantığı ile bilinçaltımızda doğru adımlarla ilerleme eğilimi de vardır. Bu yüzden geleceği noktayı öngören, buna inanan ve mücadeleden vazgeçmeyen böyle kişilerdir ki o doğru hisse ulaşmış, hazzın doruğundadır. Hiçbir sebep bu kişileri yıldıramaz, hiçbir zorluk engel olamaz ve hiçbir düşüş, hiçbir tırmanış onları yoramaz. Çünkü kocaman bir pencereden bakıyorlardır hayata.. Öyle büyüktür ki ruhları da geniştir.

Ve dar ruhlar kaybetmeye mahkum iken geniş ruhlar zafere layıktır.

Kocaman sevgiler ve muhabbet ile…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 4 Yorum
  1. Mehtap dedi ki:

    Tek kelime ile harika bir yazı. Saygı değer yazarımızı tebrik ederim. Bir solukta okudum ve çok şey anladım. Anlatan bir yazı çünkü. Adeta konuşuyor

    1. Meral YAĞMUR dedi ki:

      Var olasın, ömürlü olasın üstadem. Her zamanki naif nezâketinle…
      Hasretle kucaklıyorum.

  2. İNCİ CANATAN dedi ki:

    Her zaman ki gibi yine hayran bıraktın beni kendine Sultanım. Çok anlamlı ve doğru bir tesbit. Baki muhabbet ve selam ile. Yüreğinden öpüyorum

    1. Meral YAĞMUR dedi ki:

      Teşekkür ediyorum sultanım. Eksik olma sen.
      Yüreğimdesin.