Asabiyet İbn i Haldun un kullandığı bir kavramdır. Ashab tan geldiğini zannediyorum. Arkadaş dost yakın anlamında. Çünkü İbn i Haldun bu kavramı milliyetçilik ile aynı manada kullanıyor. Toplumların asabiyeti (bir birine kültürüne ve değerlerine bağlılığı) sahip oldukları devletin itibarını ve yerini belirler. Ya lime lime delik deşik bir devlet olursun. Ya aslan gibi düşmanının korktuğu, […]
Asabiyet İbn i Haldun un kullandığı bir kavramdır. Ashab tan geldiğini zannediyorum. Arkadaş dost yakın anlamında. Çünkü İbn i Haldun bu kavramı milliyetçilik ile aynı manada kullanıyor. Toplumların asabiyeti (bir birine kültürüne ve değerlerine bağlılığı) sahip oldukları devletin itibarını ve yerini belirler. Ya lime lime delik deşik bir devlet olursun. Ya aslan gibi düşmanının korktuğu, dostunun güvenip sığındığı liman olursun diyor.
Sınırlarının emniyeti asabiyetle ilgilidir. İzinsiz kimse geçmiyorsa işte o toplumun asabiyeti çok yüksektir. Ama önüne gelen sorgusuz sualsiz elini kolunu sallayarak sınırlarından içeri giriyorsa o toplumun asabiyet değerleri kaybolmuş yıkılmaya mahkumdur diyor. Devlet adlı eserinde.
İbn i Haldun okuduğum toplumsal değerlendirmeleri en isabetli sosyologlardan biri. Gerçi bazı insanlar onu tarihçi gibi addediyor ama değil. Kesin bir sosyolog. Tabi çağında sosyoloji diye bir kavram olmadığı için, ona yakıştırılacak sıfat bulamayanlar tarihçi diyorlar. Hem Mukaddime hem Devlet adlı eserlerini okuyunca asabiyet hakkındaki tespitlerinin ne kadar isabetli ne kadar can alıcı bir ayrıntı olduğunu öğrendim.
Türk toplumunu Türkiye toplumunu bu açıdan değerlendirince karşıma çıkan sonucu sizlerde ayrıntıları ile biliyorsunuz zaten. Bazitinden başlayayım. Milliyet kavramı yakın geçmişimizde yerini aşirete sonra sülaleye sonra yakın akrabaya sonra çekirdek aileye bıraktı. Yani toplumsal olarak her geçen sene küçülmemize rağmen hala asabiyetimize sahip çıkamadık. Şimdi bireyselleşiyoruz.
Bireysellik kelime anlamı ile kendinden başkasını düşünmemek değil daha çok kendini düşünmek olarak ele alalım. Belki başkalarını da düşünürüz ama hani ne yapıyorlar ne kadar kazanıyorlar şeklinde. Yoksa bir sıkıntısı mı var acaba benim yardımım olur mu? Yav sıkıntısı varsa adamı küçük düşürmeden hemen yardım edelim, üç beş kişi bir araya gelirsek onun sıkıntısını çözebiliriz şeklinde bir asabiyet bir sahiplenme bir değer kesinlikle kalmadı. Bunu şikayet olarak ele almıyorum bu bir durum tespitidir.
Türk toplumu bu açıdan bütün asabiyet değerlerini kaybetmiştir. Sadece haysiyetini kaybetse iyiydi, ancak görünen o ki Türk toplumu son 30 sene içinde haysiyetini de kaybetmiştir. Belki son 250 yılın faturasıdır ama Türk toplumu devletine olan güvenini ve ona olan bağlılığını yitirmiştir. Bu Osmanlıcı zerzevatların hiç düşünmedikleri sosyal meseleleri saymayacağım. Ancak batı hayranlığının Türkiye cumhuriyeti ile değil Osmanlının sultan Mahmut ve Selimlerle başlatıldığını bilmeyenimiz yoktur.
Şimdi Fransa kalkıyor seni yalan olduğunu bildiği ‘birinci dünya savaşında bu yalanı kendisi çıkardığı için) bir konuda Türkiye’yi suçluyor ve bunun aksini yapmanın suç olduğunu söylüyor. Toplumun o günkü asabiyeti milli bir boykot şekline dönüşüyor. Güya Fransız malları alınmayacak diye kampanya yapılıyor. Gerçekten birçok özel şirketimiz ithalat yapmak için siparişini verdiği bazı ürünleri iptal ediyor. Vatandaşlar bas bas bağırıyor Fransa’ya boykot.
Fakat Fransa’nın umurunda bile değil. Neden umursamıyor şöyle bir düşünelim. Bu gavur milleti hele Fransa üç kuruş zarar edecek korkusundan her şeyini verir. Bırakın bu kararı geri almayı Fransa’da ki bütün genç kızlarının bekaretini sunar. Ama hiç umursamıyor. Şöyle neden diye düşününce bakın neler çıkıyor. Fransa’nın Türkiye ye yaptığı ihracatın halka hitap eden bir iki ürünü var. Bunların başında Tefal geliyor. Ama bu belki engellenebilirdi. Toplumsal baskı kullanılabilir bunu engellerdik. Peki neden yapamadık. Çünkü Türkiye kurumsal bir ihanetin merkezindedir. İlki ise ordudur. Taürkiye cumhuriyeti ordusu mensupları hainlikte birinci sıradadır. Bu Osmanlı tarihinden beri böyledir. Yoksa 64 tane lejyondönör madalyasının 52 tanesini orduya verir miydi Fransa.
OYAK önce Fransa’nın Türkiye de ki en büyük ihracat kapısı RENO nun ortağıdır. OYAK-RENO hala öyledir… Tank falan üretmez, askeri araçta üretmez RENO. Bildiğiniz binek otomobilinin Türkiye versiyonlarını üretir sadece. Tabi bu devam edeni ama hatırlarsanız Türkiye nin o günlerdeki en önemli kurumu olan OYAK bir başka işle daha ilgilidir. Bankacılık. Peki OYAK bank ne olmuştur Fransızlara satılmış ve ismi İNG olarak değiştirilmiştir. Şimdi halk Fransız mallarını boykot edelim diye sokağa çıksa ne olur.
Bu kurumsal ihanet devletin bütün kademelerinde geçerlidir. Türk devletinin büyüklüğü işte bu kadar ihanete rağmen ayakta kalabilmesi ile alakalıdır. Siz asabiyet sahibi bir toplumun kendisini böylesine aşağılayan batılı bir devletin ürününü almamak için bir kampanyaya ihtiyacı mı olur. Ama bakın Türkiye de hala en çok satan araçlar arasında RENO’yu bulursunuz CİTROEN ve PEGAUT hala satılıyor. Türk milliyetçisi o6lduğunu söyleyen zerzevatlarda bu araçlardan alıyor. Oradan bazı sesleri duyar gibiyim “almayalım da ne alalım” der gibiler. Haysiyetsizliğin birinci şartı değerlerinizi çok ucuza satmaktır. Bütün sebepleriniz mazerettir. Aslı sizin haysiyetsizliğinizdir
Petrol ambargosunun olduğu yıllarda İngiltere de yaşayan yalnız ve 70 yaşının üzerindeki bir İngiliz hanım efendi kaldırımda soğuktan donmak üzere iken yanına gelen birkaç kişinin yardımı ile hastaneye götürülür ve tedavi edilir. Kadın toparlanır toparlanmaz kalkar ve evine gitmek istediğini söyler. Hastayı yalnız olması sebebi ile evine kadar refakat eşliğinde bırakmaya doktorlar izin verir. Eve geldiklerinde kadının evindeki peteklerin yanmadığını gören refakatcı evi ısıtarak kadının sağlığını korumak amacı ile petekleri ısıtmak için doğal gazı yakar ( İngiltere de 1920 lı yıllardan beri doğal gaz ya da muadili kullanılır) kadın hemen hışımla refakatçisinin üzerine yürür ve doğal gazı kapatır. Ülkem ambargonun altında kıvranırken ben sadece kendimi ısıtmak için evimdeki o gazı asla kullanmam der… İşte bu haysiyettir.
Şimdi Almanya Türkiye ye kendince kabadayılık yapıyor. Peki şöyle düşünelim. Bu ülkenin halkında asabiyet olsaydı acaba Almanya bunları yapabilir miydi? Avrupa da benden daha fazla sevilmeyen tek millet Almanlardır. Bırakın Avrupa yı bütün dünyada en az sevilen millet olarak Almanya’yı sayabilirsiniz. Tarihi yakınlıklar nedeni ve son 60 yıldır gurbetçilerimize ev sahipliği yapması gerekçesi ile olan yakınlığımızı görmezden gelerek Türk devletine ve toplumuna bu şekilde davranmaya acaba ne sebep olmuştur.
Bu hükümetle alakalı bir tutum ve davranış değildir. Bu hükümetin suçu olsa bile yapılanların muhatabı hükümet değildir. Almanya’nın Türkiye’yi aşağılaması Türk toplumunu aşağılamasından başka bir şey değildir. Ve bu cesareti sadece bizim asabiyetsizliğimiz ile gösterebilmektedir. Düşünsenize şimdi Alman arabaları satılmıyor. (yerine Asya arabaları kullanabilirsiniz) düşünsenize makine parkurunuzu Alman malı yerine Asya malları ile donatabilirsiniz. Ya da İtalyan malları alabilirsiniz. Ama hayır üç kuruş menfaatiniz için kalkıp Alman malını tercih edersiniz.
İşte bu toplumsal asabiyetsizlik bireysel haysiyetsizliktir.
Yani haysiyetsiz bireylerin oluşturduğu hainler topluluğu bir devlet…
Üzgünüm bende sizden biriyim…