Bir haber okuyorum Türkiye NATO nezdinde Avusturya’nın NATO ile ortak eğitim programına katılmasına veto yetkisini kullanarak boykot koymuş. Bir yıldır bu konuda yapılan çalışmalar bu vetoyu geçemediği için NATO bünyesinde Avusturya ortak çalışmalara katılamıyormuş. Avusturya NATO üyesi olmadığı gibi NATO ile yakın ilişkisi olan bir ülkeymiş. Bu kapsamda Kosova da 400 askeri barış gücünde görev […]
Bir haber okuyorum Türkiye NATO nezdinde Avusturya’nın NATO ile ortak eğitim programına katılmasına veto yetkisini kullanarak boykot koymuş. Bir yıldır bu konuda yapılan çalışmalar bu vetoyu geçemediği için NATO bünyesinde Avusturya ortak çalışmalara katılamıyormuş. Avusturya NATO üyesi olmadığı gibi NATO ile yakın ilişkisi olan bir ülkeymiş. Bu kapsamda Kosova da 400 askeri barış gücünde görev yapıyormuş.
Avusturya, Türkiye’nin vetosunu kınadı ve “sorumsuzca” şeklinde nitelendirdi. Avusturya Savunma Bakanı Hans Peter Doskozil, BBC’ye gönderdiği bir açıklamada, “Türkiye’nin NATO’daki tavrını şiddetle kınıyorum. Bu, Avusturya’ya karşı sorumsuzca bir davranış ve Türkiye’nin AB’nin bir parçası olmaktan çok uzak olduğu görüşümü güçlendiriyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “Türkiye Avrupa’nın güvenlik çıkarlarını tehlikeye atıyor. Blokaj, Batı Balkanlar’daki barış misyonları üzerinde uzun dönemli etki yaratıyor.” Diyor.
İşin garibi bu bakan bundan üç ay kadar önce şubat ayının son günlerinde Suriyeli mülteciler ile yapılan AB Türkiye mutabakatının ardından verdiği beyanatta Türkiye ile yapılan mutabakata güvenilmez diyebiliyordu. Aslında çokta haklıydı. Bu güne kadar verdiği her sözü tutan Her borcunu kuruşuna kadar ödeyen ve yeni bir devlet kurmasına rağmen geçmişin bütün borçlarını kabul edip ödeyen Türkiye cumhuriyetinden başka bir ülke daha yoktur. Her türlü ikili ilişkide, uluslararası anlaşmalarda üzerine düşen sorumluluğu harfiyen yerine getiren, dünya üzerinde bir eşi daha olmayan Türkiye cumhuriyeti için bu lafları söylemediğini sonraki gelişmelerde anladık.
AB’nin Türkiye ile yaptığı mutabakata gerçekten güvenilmezmiş. Ama güvenilmeyen Türkiye değil AB imiş. Her zamanki gibi Türkiye yine verdiği sözleri sonuna kadar tutmuş ama AB üzerine düşen yükümlülüklerin hiç birini yerine getirmemiştir. Bu konuda ki samimi itirafını biz yanlış anlamışız. Ancak sayın bakanın NATO vetosu hakkında söylediklerinin altında yatan tehdidi görmemiş değiliz. Eğer bir batılı yetkili her hangi bir konuda bu yaptığınız bu insanların hayatını riske ediyor diyorsa bilin ki o ülke veya başka bir batılı ülkenin o ülkede kan dökmekle ilgili planları vardır. Çünkü batının emperyalist zihniyetinin altında ikincirik, hile, desise, yalan, şantaj devlet politikası olarak kabul edilmiş ve yaşanmaktadır.
Bu tehdidin batı Trakya ve batı Balkanlarla ne alakası var diye soranlarınız olacaktır. Bu gün Halk bankası genel müdür muavini neden ABD de tutuklu bulunduğunu biliyorsanız bununda o hesaplaşmayla alakalı olduğunu bulacaksınız. Çünkü Türkiye BM’nin ABD’nin zorlaması ile aldığı 2011 yılı İran a ambargo kararlarının sonucunda İran ın sattığı petrol paralarının Halk bankasında birikimi sonucu çok önemli bir finans kaynağı bulmuştu. İran ile yapılan anlaşma neticesinde biriken para ikinci bir hesaba aktarılıyor oradan da İran a gidecek malzemelerin parası ödeniyordu. BM’nin ambargo kapsamı dışında bıraktığı bu malzemeler Türk şirketleri tarafından temin ediliyor satılıyor ve Halk bankası paralarını ödüyordu.
Ancak bu ambargonun biriken paralarının İran’ın isteği ile Türkiye de biriktirileceğini Biriken paranın da Türkiye tarafından böyle kullanılacağını hesaplayamayan ABD önce halk bankasını kara para aklamak gerekçesi ile iki kere uluslararası kurumlarca denetledi. Sonra yetmedi CIA ve MOSSAD yetkililerince oluşturulan BM ambargo gerekliliklerini deldiği gerekçesi ile denetime tabi tuttu. Bunda da başarılı olamayınca bu sefer BM ambargo kapsamını genişleterek Türkiye den tedarik edilen ürünleri ambargo kapsamına aldı.
Açıkta bırakılan sadece altındı. Devletin servisleri bu kez altın ticaretine el attı. Ancak bu işi yapacak yeterlilikte büyük sarrafı olmayan devlet babası Türkiye doğumlu ve büyük sarraf olan Rıza Sarraf ı devlet güvencesi vererek getirdi. İşin içine soktu. Mossad’ın ölümcül gücünden çok korkan Sarraf bu oyunda olmamak için uzun süre ayak diretti. Devlet güvencesi bile onu bu işi yapmaya ikna edemedi. Sonunda zorla yaptırılan ticaret bakanların satın alınması ve işlerin el altından yürütülmesi rızanın devlet ile rüşvet ilişkisinin dışında bir ilişkisinin gözükmemesi şeklinde sürdürüldü.
Ta ki FETÖ bombayı patlatana kadar. 17 Aralık 2013 sabah altı uçağı (İsteyen Türk hava yolları Ankara Kosova uçağı yolcu listesine bakabilir) ile Kosova ya gidecek olan HALK bankası genel müdürüne sabah 04,00 civarında Hakan Şükür ün kardeşi Gökhan Şükür yardım olarak ayakkabı kutularında tam 4,5 milyon dolar para getirdi. Para ayakkabı kutularında geliyor ve ayakkabı kutularında sevk ediliyordu çünkü resmi yollardan yapılacak sevkiyatlar uluslararası bankacılık merkezleri tarafından denetim altına alınıyordu. Resmi yapılan transferler denetimlerde saklanamıyor ve sorulacak sorulara verilecek cevap yoktu
17 Aralık 2013 sabahına kadar batı Balkanlarda anormal işler yaptı. Bilmenizi isterim ki ben AK Partili değilim ve hırsızları hiç savunmuyorum. Ancak birinci ağızdan aldığım bilgilerle çok rahat konuşuyorum ve her söylediğimi ispatlarım.
17 Aralık sabahına kadar Türkiye Halk bankası aracılığı ile Batı Balkanlarda (Sırbistan, Kosova, Hırvatistan, Arnavutluk) özelleştirilen bütün kurumları Türk iş adamlarına mezarlık vade neredeyse sıfır faizli krediler kullandırarak Almanya ve Avusturya’nın elinden aldı. Batı balkanlarda Halk bankası neredeyse yerli bankaların hepsini geçti. Bireysel mevduatta batı balkanların en büyük bankası oldu.
Almanya bu şekilde gerçekleşen bir operasyona hazır değildi. Avusturya zaten ülke olarak isimlendirilmeye bile değmez. Konunun şaşkınlığını atan Alman yetkililer sahiplerinin de (ABD) iznini alarak Türkiye üzerindeki dev operasyonu başlattı. Ülkemizin her yerinde patlayan bombalar ister IŞID ister PKK militanlarınca yapılmış olsun Almanya’nın onay ve yönlendirmesi sonucu “”gizli servislerince”” ortak düzenlenen operasyonlar olarak gerçekleşti. Yaklaşık 380 vatandaşımız Bu canlı bomba veya bombalı araç patlamaları sonucu hayatını kaybetti.
Operasyonun karşılıklı oynanması Brüksel de patlayan canlı bomba Almanya’nın kabus görmesinin sebebi oldu ve sonuçta oyunu başka mecralara kaydırmayı başardı. 12 Haziran 1951 tarihinde 49 ülkenin imzaladığı II dünya savaşını bitiren Tokyo anlaşması (Sakın aramayın bulamazsınız. Eski basım kitaplara ihtiyacınız var. Ya da yabancı dil biliyorsanız yabancı sitelerden bulabilirsiniz) ile İngiltere ye rağmen ABD ye bırakılan Almanya efendisinin desteğini alarak savaşı güney sınırlarımıza genişletince başlatılan Fırat kalkanı Cerablus harekatı ve El Bab’ın alınması bütün NATO ülkelerinin yeni oyunlar hazırlamasını sağladı.
Şimdi sahipleri ile birlikte Türkiye’yi kıskaca alma oyunlarını başlatmış bulunuyorlar. Güneyde ırak ve Suriye çemberi batıda Kosova ve Bosna Hersek bölgesi Türk nüfusun en yoğun olduğu ve Türkiye ye Türkiye de ki Türklerden daha bağlı insanların yaşadığı yerlerde akacak yeni kan nehirleri. Türkiye’nin bu tehditleri ciddiye almasını umuyoruz gerçi bu iktidarın bu tip kaygıları olmadığını Ege denizindeki 138 kayalığı işgal eden Yunan devletine bırakması ile biliyoruz.
Bakalım ne olacak. Ne olacaksa güzel olacak.