Geçtiğimiz hafta sonu, çalışma arkadaşım, kardeşim Kübra Çelenk ile birlikte Adana’ya doğru yola çıktık..
Antalya Belek Üniversitesi’nin Kurumsal İletişim uzmanı olan Kübra, Adanalı olduğu için bana çok iyi rehberlik yaptı..
Adana’ya son gelişimden bu yana yıllar geçmişti.. Şehri yeniden görmek, değişimini gözlemlemek beni ayrı bir heyecanlandırdı..
Gördüm ki, Adana büyümüş, gelişmiş ve cazibesini daha da artırmıştı..
Bu seferki gidiş sebebimiz 32. Altın Koza Film Festivali’ydi.. Festival, sinema severler için her zaman büyük bir buluşma noktası olmuştur..
Bu yılki organizasyon ise ayrı bir coşku ve heyecanla gerçekleşiyordu..
Festivalin düzenleyen ekibinden dostum Orhan Saat, beni arayıp davet ettiğinde çok sevindim ve hemen kabul ettim..
Böyle önemli bir etkinliğe katılmak benim için hem onur hem de büyük bir keyifti.. Seve seve kabul ettim ve yolculuğumuz başladı..
Festival alanında gördüğüm coşku ve heyecan, Adana’nın sinemaya ne kadar değer verdiğinin en büyük göstergesiydi.. Ancak bu coşkunun asıl mimarı, ne yazık ki sahnede değildi..
Salondaki herkes, birkaç ay önce tutuklanan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’dan söz edildiğinde büyük bir alkış tufanı koparıyordu.. Onun ismi anıldıkça salon adeta inliyordu..
Ödüller açıklanırken ise bazı sürprizler yaşandı.. İzlediğim ‘Annemin Solgun Çiçekleri’ filminin ödül alamaması beni oldukça şaşırttı.. Film bence çok değerliydi..
Festivalin yıldızı ise ‘O Da Bir Şey Mi’ filminin yönetmeni Pelin Esmer oldu.. Toplamda tam sekiz ödül kazanarak festivale adını altın harflerle yazdırdı..
Diğer ödül alanları sizler de medyadan takip etmişsinizdir.. Festival, her yönüyle sinema dünyasına büyük katkılar sundu..
Adana demişken, bu ziyaret benim için çok özel ve farklıydı.. Çünkü son altı aydır Antalya’da yaşıyorum ve üç şehri kıyaslama fırsatım oldu..
Adana, Antalya ve İstanbul’a göre oldukça ekonomik bir şehir.. Yaşam maliyetleri nispeten düşük.. Bu da Adana’nın cazibesini artırıyor..
Gastronomi konusunda ise Adana tam bir cennet.. Günün her saatinde, sokaklarında ve restoranlarında birbirinden leziz tatlar bulmak mümkün..
Acıdan tatlıya her türden lezzeti deneyimledik ve iki gün içinde biraz kilo aldığımız da gerçek.. Bu konuda Adanalılar oldukça cömert ve maharetliler..
Fakat şehrin en büyük sorunlarından biri Şakirpaşa Havaalanı’nın kapatılması oldu.. Yeni açılan Çukurova Havalimanı, Adana için beklenen faydayı sağlayamadı..
Esnaftan duyduklarım iç karartıcıydı.. Tarsus yakınlarındaki havalimanının hem tarım arazisine kurulması hem de Adana’dan uzak olması, şehre büyük ekonomik darbe vurmuş..
Birçok esnaf, “Eskiden kebap yemek için Adana’ya yüzlerce uçak inip kalkardı, artık o günler geride kaldı” diyordu.. Pahalı hayat koşulları da cabası..
Öte yandan, Tarsus bölgesindeki esnaf havalimanına oldukça memnun.. Onlar için bu yeni yatırımlar ekonomik açıdan önemli fırsatlar sunuyor..
Sonuç olarak, bence herkes en az bir kere Adana’yı ziyaret etmeli.. Hem tarihini, hem kültürünü, hem de eşsiz mutfağını deneyimlemeli..
Son olarak, bu organizasyona bizi davet eden dostlarım Orhan Saat ve Ersin Çiçek’e gönülden teşekkürlerimi sunarım.. Onların emeği olmasaydı bu güzel deneyim yaşanmazdı..
Bir teşekkür de Mavi Sürmeli Otel’in güler yüzlü çalışanlarına ve festivalin tüm ulaşım ekibine.. İyi ki varlar, iyi ki bizimleydiler..
Adana, her haliyle unutulmaz bir şehir..
Ve ben onu bir kez daha sevdim..