Makedonya, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Kosova’yı gezdim gördüm sizler için yazdım. Gezerken ve yazarken çok keyif aldım. Sizlerin de okurken aynı keyfi almanız dileğiyle…. Dedelerimin doğdukları ve yaşadıkları yerleri gezerken ‘Acaba hangi duygularla her şeylerini bırakıp 1912 yılında İstanbul’a gelmişler’ diye düşündüm. Çok özel, çok güzel yerlerde doğmuşlar. 2 dedem de ben doğmadan vefat […]
Makedonya, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Kosova’yı gezdim gördüm sizler için yazdım. Gezerken ve yazarken çok keyif aldım. Sizlerin de okurken aynı keyfi almanız dileğiyle….
Dedelerimin doğdukları ve yaşadıkları yerleri gezerken ‘Acaba hangi duygularla her şeylerini bırakıp 1912 yılında İstanbul’a gelmişler’ diye düşündüm. Çok özel, çok güzel yerlerde doğmuşlar. 2 dedem de ben doğmadan vefat etmişler hatta babamın babası, Manastır Kajan doğumlu Tahir dedem babam 8 yaşındayken hayata gözlerini yummuş. Saray bosna doğumlu Asiye Babaannem çok genç yaşta eşini kaybetmiş. İffet Anneannem ve Süleyman dedem de Manastır doğumlular…Mekanları cennet, ruhları şad olsun…
Çocukluğum hep Makedonya, Saraybosna böreklerini, kaçamak, tantolinka tatlılarını, yeşilliklerini doğaya uyumlu estetik yapılarını dinleyerek geçti. Bu topraklara gelip ayak basmak, atalarımın soluduğu aynı havayı solumak benim için çok anlam yüklüydü.
Uçağımız Priştine’ye inerken çok heyecanlandım… 28 Gezginci dost ile 1.728 km’lik Balkan turumuzun ilk şehrine ayak basmıştık. Bizi karşılayan Tetovalı rehberimiz ile Rahmetli Müzeyyen Annem ve rahmetli Ahmet Babamdan öğrendiğim Arnavutçayı konuşmaya başladım. Heyecan vericiydi…..
İlk durağımız Priştine….
PRİŞTİNE
Priştine, Kosova’nın başkenti ve en büyük şehri. Denize sınırı olmayan Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk ve Makedonya’ya komşu olan turistik ve idari merkez. 2008 yılında Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan eden ve Kosova’nın en gelişmiş en kalabalık şehri. Tüm Kosova’da olduğu gibi Priştine’de Arnavutça ve Sırpça konuşulur. Priştine’nin kardeş şehirleri Ankara ve Tiran’dır.
Tarihi çağlar öncesine dayansa da özellikle Roma döneminde Balkanlar’ın en önemli şehri gösterilir.
Dünyanın en genç ülkesinin başkenti olan şehir, 20 yıldan uzun bir süre savaş bölgesi olduğundan küllerinden yeniden doğmuş denebilir. Ağırlıklı olarak Arnavut kesimin fazla olduğu Priştine’de küçük bir Sırp azınlığı, Türkler ve Romanlarda yaşam sürüyor.
Leziz Arnavut ve Sırp mutfağının harika sentezini sunan şehrin mutfağında birbirinden güzel yemekler bulunuyor. Arnavut böreği, köfte, Tirileçe, patates salatası, kabak tatlısı, boza gibi.
Gezilecek yerler arasında bulunan Priştine’nin simge yapılarında keyifle bir tatlı huzur alıp başladık turumuza…
PRİŞTİNE SAAT KULESİ,
1840 yılında Üsküp Valisi Mehmet Yaşar Paşa tarafından yaptırılan, Nazım Gaffuri Caddesi üzerinde yer alan ve geçmişte namaz vakitlerinin duyurulması için kullanılan kule. Saat kulesinin içinde yer alan çan 1764 yılında Moldova’da yapılmış ve sonradan şehre getirilmiş. 19. Yüzyılda Kosova’nın en uzun yapılarından biri olarak gösterilen saat kulesi, altıgen şeklinde ve 26 metre uzunluğundadır.
I MURAD HÜDAVENDİGAR TÜRBESİ
Priştine’ye 6 km mesafede olan türbede Osmanlı Devleti padişahlarından Sultan I. Murad’ın savaşta yaşamını yitirmesinin sonrasında iç organlarının gömüldüğü yer. Kosova’daki en eski Osmanlı mimarı eseri birçok tahribat ve onarımdan geçmiştir. Yöre halkınca bölgede Müslümanlığın simgesi olarak kabul gören türbe.
KOSOVA MÜZESİ
Priştine şehrinde bulunan Kosova Müzesi, Priştine’nin ana müzesidir. Müzenin içindeki sergiler Tunç Çağı’na kadar uzanmaktadır. 1889 yılında Türk ordusu için Avusturyalılar tarafından inşa edilen görkemli bina. 1975 yılına kadar Yugoslavya ulusal ordusu tarafından kullanılıp 2014 yılında müze olarak açılan Kosova Müzesinde zengin bir tarih öncesi objeler koleksiyonu yer almaktaydı fakat bu eserlerin çoğunluğu Belgrad’a iade edilmiştir.
FATİH SULTAN MEHMED CAMİİ
Kral Camii olarak da bilinen İmparatorluk Camii, Kosova’nın Priştine kentinde bulunan bir Osmanlı Camisidir. 1461 yılında Sultan II. Mehmed tarafından yaptırılmıştır.1990 yılında Sırbistan Cumhuriyeti tarafından Olağanüstü Öneme Sahip kültür Anıtı ilan edildi.
YAŞAR PAŞA CAMİİ
Kososva’nın Priştine kentinde bulunan 1834 yılında aslen Priştineli olan Üsküp Mutasarrıfı Yaşar Mehmed Paşa tarafından inşa edilen camii. Yaşar Camii, Fatih Camii ve Sultan Murad (Çarşı) camii arasında olduğu için Orta Camii olarak da biliniyor.
GERMİA PARKI
Kentin kuzey doğusunda 62 km’lik bir alan üzerine kurulu Kosova’nın bölgesel parklarından biri olan. Binlerce ağaç ve yeşil alanı bulunan park, 63 hayvan türü ve 600 bitki türüne ev sahipliği yapıyor. 1987 yılında Priştine Belediye Meclisi tarafından Bölge Tabiat Parkı kategorisinde koruma altına alındı.
BİLL CLİNTON ANITI
2009 Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle Bill Clinton Kosova şehrini ziyaret etti. Dönemin belediyesi ABD Başkanı Bill Clinton’a minnettarlıklarını göstermek için bulvara başkanın adını verip 3 metrelik heykelini dikmişler.
Batı Avrupa ve Asya’nın ortasında bulunan bir konuma sahip olması nedeniyle Priştine, ticaret için önem arz eder. 1389’dan 1912’ye kadar Osmanlı’nın kontrolünde kalır. 1912 yılının ağustos ayında Osmanlılara karşı ayaklananlar Arnavutlar olsa da 1 ay sonra Priştine’yi Sırplar ele geçirir. 1918 yılında kurulacak Yugoslavya Krallığı’nın ilk tohumları atılır.
Kendimizi ülkemizden uzakta hissetmediğimiz Priştina’dan ayrılırken Prizren’e doğru yola koyulduk.
PRİZREN
Kosova’nın tarihi şehri Prizren, Şar Dağlarının eteklerinde kurulmuş ve üç taraftan dağlarla çevrilidir. En fazla Türk’ün yaşadığı şehir Arnavutluk sınırında yer alır. Yaklaşık 15-20 bin Türk’ün yaşadığı tahmin ediliyor. Şehir nüfusunun büyük bir kısmını Arnavutlar oluşturmakta olup birçok Arnavut Türkçe bilmektedir.
Prizren’e girerken sizi uzaktan Prizren kalesi karşılar. Kale, 590 metre yükseklikteki bir tepe üzerine kurulmuş. Bizans’tan kalan kale, şehrin en yüksek tepesinde bulunuyor. Osmanlı zamanında da kullanılan kaleden Prizren’i fotoğraflayabilirsiniz.
Osmanlılar döneminde Kosova’ya bağlı bir sancak olan şehir, Balkan Savaşı ile Sırpların eline geçmiş. 1999 yılında Yugoslavya ve Nato arasında meydana gelen savaş sonrası BM’nin kontrolüne geçmiş.
Osmanlı zamanından kalan 37 camii, 3 Ortodoks Kilisesi ve 1Katolik Kilisesi bulunmaktadır. Ak Nehir olarak bilinen Bistrica Nehri kentin ortasından geçmektedir. Nehrin üzerindeki muhteşem Bistrica Köprüsü’ne Taş köprü de denilmektedir.
SİNANPAŞA CAMİİ
Balkanların en yüksek minareli camisi Sufi Sinan Paşa tarafından yaptırılan Sinan Paşa Camisidir. Sinan Paşa bu camiyi Bosna Valisi olduğu dönemde yaptırmıştır. Minaresi 43.5 metre olan bu camii bir dönem ‘Doğu Dillerinde El Yazma Eserleri Müzesi’ olarak kullanılmış, 1992 yılında yeniden ibadete açılmıştır.
Kentin yüzde 95’i Müslüman olmasına rağmen çok dinli ve hoşgörülü bir ortam görülmektedir. 30 metre aralıklarla Sinan Paşa Camisi, Sırp Ortodoks Kilisesi ve Katolik Kilisesi yan yana bulunmaktadır.
Prizren’de en fazla dikkat çeken camilerden biri Arasta Camisidir. Çünkü bu camii sadece minareden oluşmaktadır. 2. Dünya Savaşı sonrası bu camii ve çevresindeki çarşı yıkılmış, yerine sadece minare kalmıştır.
Cami etrafındaki merkez meydana Şadırvan adı verilir. Bu meydan Prizren’in kalbidir. Ortasında çeşme bulunan meydandaki çarşı aynı Anadolu’daki Türk çarşılarını andırmaktadır.
1459’da Fatih Sultan Mehmet Prizren’e gelmiş öncesinde bir mescit inşa edilmiş. KIRIK MESCİT’te ilk Cuma namazını kılmış.Kentteki diğer cami ise BAYRAKLI CAMİİ görülmeye değer yerler arasındadır. Savaşlarda yıkılmamış nadir yapılardan biri SARAÇHANE TEKKESİ’nde ise Semahane, Türbe, Harem Binası ve Çeşme bulunmaktadır.
Mehmet Paşa tarafından yaptırılan eski OSMANLI HAMAMI günümüzde Sanat Galerisi olarak hizmet vermektedir.
Camisi, köprüsü, hamamı, saat kulesi, türbeleri ve mahalle isimleriyle Türklüğünü koruyan Prizren görülmeye değer yerlerden biri.
Çok merak ettiğim görmek için sabırsızlandığım şehirlerden biri de Üsküp’tü.
ÜSKÜP
Makedonya’nın en büyük şehri ve başkenti olan Üsküp, en çok ziyaret edilen Balkan şehirlerden biri. Vardar Nehri üzerine kurulu görkemli köprüleri, tarihi ve kültürel zenginlikleri olan şehir. Makedonya’nın kültürel, eğitim, politik, akademik ve turizm sektörlerinde merkezi olma unvanına sahip kent. Her köşesinde Osmanlı dokusu taşıyan kadim bir Balkan şehri. Vodna Dağı eteklerinde kurulu olan Üsküp, Vardar Nehri üstüne inşa edilen Taş Köprü ile adeta ikiye bölünmüş. Bir tarafta tarihi Türk Çarşısının yer aldığı Osmanlı, diğer tarafta kiliseleri, mimarisiyle Hıristiyan kültürün izlerini taşıyan şehir.
Vardar Nehri üzerine kurulu ve şehrin iki yakasını birleştiren 15. yy’dan kalma, 13 gözlü Taş Köprü, şehrin önemli simgelerinden biri. Bir tarafta heykellerle dolu Makedonya Maydanı, diğer tarafta Eski Çarşı. Meşhur ‘Vardar Ovası’ türküsünde geçen Vardar Nehri üstüne kurulu olan bu köprü. Nehrin büyük kısmı Makedonya’da, bir kısmı ise Yunanistan sınırlarında olan. Sadece yaya kullanımına açık olan köprü, şehrin en çok fotoğraf çekilen yerlerinden biri.
Üsküplü şair Yahya Kemal Beyatlı ‘Üsküp ki Şar Dağında devamıydı Bursa’nın’ demiş, orayı ziyaret ettiğinizde ne kadar haklı olduğunu anlarsınız. Üsküp’ün en güzel yapay güzelliklerinden geniş, görkemli ve tartışılmaz derecede güzel olan MATKA KANYONU. Üsküp’ün dışında görkemli dağların arasında yemyeşil uzanan Matka Gölü, huzur depolanacak nefis manzarasıyla görülmesi gereken yerlerden biri.
Nobel Barış Ödülü sahibi olan Üsküp doğumlu Arnavut Rahibe Teresa’ya adanmış olan RAHİBE TERESA MEMORIAL HOUSE görülmesi gereken yerlerden biri. Üsküp, Osmanlı yönetimi altında iken burada doğan Rahibe Teresa’nın vaftiz edildiği kilise sonradan bir anıt eve dönüştürülmüş.
Şehrin resmi ve önemli simgelerinden biri KALE, Taş Köprü ile birlikte Kale de Üsküp armasında yer alıyor. 6. yüzyıl eseri olan kale, Vardar Nehri’ne hakim bir konumda yer alıyor.
MİLENYUM HAÇI
Makedonya’daki Hıristiyan varlığının 2 bininci yılını onurlandırmak için Vodno Dağı’nın Tepesine 2002 yılında yapılan şehrin pek çok yerinden görülen 66 metre yüksekliğindeki devasa haç.
YAHYA PAŞA CAMİİ
Üsküp şehrinin kuzeyinde bulunan, UNESCO tarafından koruma altına alınmış Osmanlı dönemi camisi. Evliya Çelebi tek kubbeli olan camiyi İstanbul’daki Aya Sofya ile karşılaştıracak kadar ileri gitmektedir. Caminin taş minaresinin uzunluğu 45 metreye ulaşmakta, külah ile birlikte 55 metreyi bulmaktadır. Bu durum bu minareyi Rumeli’de inşa edilen en uzun minare haline getirmektedir.
MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Şehrin tarihi kısmında Üsküp Kalesinin alt kesiminde kalenin önünde yolun hemen karşısındaki kendine özgün yapısı olan camii. 1492 yılında Yavuz Sultan Selim’in veziri olan Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.
KAPAN HAN
Üsküp’te yer alan Osmanlı İmparatorluğu dönemi tarihi yapılarından olan han. Tarihi Türk Çarşısı içinde ve giriş kapısı üzerinde ‘kapan Han’ tabelası bulunan yapı.15. yy ortalarında Üsküp Sancak Beyi gazi İsa Bey tarafından yaptırılmış
Hanın kapladığı alan 1086m2, iki girişi bulunan, iki katlı 44 odalı yapı. Alt kat atlar ve tüccarların malları için üst kat yolcuların konaklaması için inşa edilen han.
ÇİFTE HAMAM
Üsküp’te Türk Çarşısı’nda bulunan bir hamam. 15. yy’da İshakoğlu İsa Bey tarafından yaptırılan hamam. İki ana bölümden oluştuğu için Çift Hamam olarak adlandırılan. Günümüzde hamam kullanımda değil.
TÜRK ÇARŞISI
Üsküp’ün kuzeyinde yer alan Osmanlı İmparatorluğu dönemi çarşısı. Vardar’ın doğu yakasında yer alan ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün kuzeyinden itibaren uzanan çarşı. Kültürel ve tarihi özelliğe sahip ve en büyük yaşam alanlarından biri olan.
VARDAR NEHRİ
Osmanlı döneminden bugüne kadar özellikle Türkçede büyük üne sahiptir. Vardar Ovası gibi birçok türküye ilham olmuş. Kuzey Makedonya’nın su potansiyeli en yüksek ve 388 km uzunluğu olan nehri.
TAŞ KÖPRÜ
Vardar Nehri üzerinde, Üsküp şehir merkezinde bulunan tarihi Osmanlı Köprüsü. Üsküp’ün simgelerinin en başında yer alan Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da adlandırılmaktadır. 1451-1469 yıllarında yapılan 12 ayak sayısı, 214 metre uzunluğu, 6 metre genişliği olan kemer köprü.
MAKEDONYA MEYDANI
Üsküp’ün ana meydanı, Makedonya’nın en büyük alanı olan Makedonya meydanı 18.500m2 büyüklüğündedir. Vardar’ın yanında bulunan ve ticaret merkezinin, alışveriş yerlerinin bulunduğu alan. 2008’de meydana büyük ve yüksek bir Kuzey Makedonya bayrağı eklenmiş. 2010’da Gotse Delçev, Dame Gruev heykelleri taş köpünün hemen yanına eklenmiş. Sonrsında meydanın tam ortasına Büyük İskender heykeli eklenip 2011’de açılış yapılmıştır.
BÜYÜK İSKENDER HEYKELİ
Makedonya Cumhuriyeti’nin 20. Yılı şerefine 2011’de şehir merkezinin tam göbeğine dikilen heykel. İskender’in at üzerinde kılıcını göğe kaldırdığı 15 metre uzunluğundaki heykel. Büyük İskender’in babası kral Philip’e ait heykel ise Müslümanların çoğunlukta olduğu Eski Üsküp yakasından tek eli havada oğlu Büyük İskender’in heykeline selam vermektedir.
TETOVA (KALKANDELEN)
Kuzey Makedonya’nın kuzeybatısındaki emsalsiz taş sokaklarıyla ünlü şehir. Şar Dağları’nın eteklerinde kurulu olup Pena Nehri kenarında yer almaktadır. Başkent Üsküp ve Manastır’dan sonra ülkenin üçüncü büyük şehri. 14. yy’da birçok şehir gibi Osmanlı topraklarına katılmış ve önemli bir ticaret merkezi olmuş. Ayrıca askeri üs özelliği de taşımış. 1918 sonrasında Yugoslavya Krallığı olarak 1943 yılına dek egemenlik sürmüştür. Daha sonra Sosyalist Yugoslavya idaresine girmiştir. 1991 yılında Kuzey Makedonya’nın Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden bağımsızlığını ilan etmesiyle Kalkandelen, bağımsız Kuzey Makedonya Cumhuriyeti içinde bugününe gelmiştir.
ALACA CAMİİ
Osmanlı mirası Alaca Camii zarafetiyle ender tarihi yapılardan biri olan. Pena Nehri’nin hemen yakınında bulunan ihtişamlı cami.Paşa Camisi olarak da bilinen ve duvarlarındaki dekorasyonundan dolayı Alaca adını alan. Hurşide ve Mensure kız kardeşlerin çeyiz paralarını bağışlayarak 15. yy’da yaptırdığı rivayet edilen ve iç ve dış cephe süslemeleriyle dikkat çeken cami. Ayrıca avlusunda kız kardeşlerin türbelerinin de bulunduğu Alaca Camii.
19. yy’da Abdurrahman Paşa tarafından yenilenerek bugünkü görünümüne kavuşturulan sanat harikası caminin tadilatı sırasında süsleme ve bezemelerin canlılığını koruması için 10 binlerce yumurta kullanıldığı belirtiliyor.
PENA NEHRİ
Vardar Nehri’nden sonra Makedonya’nın Polog Kentindeki uzunluğu 30 km olan en büyük Şar nehridir. Şar göllerinin en büyük Vardarian koludur.
HARABATİ BABA TEKKESİ
1538 yılında Balkanlar’daki Bektaşi dergahlarının en önemlilerinden olan Harabati Baba Tekkesi kurulmuş. Şehrin bir kenarında konumlanan bu dini külliyenin içinde birçok yapı, bahçe bulunur. Duvarlarla çevrili tekke külliyesinin büyük ve gösterişli bir giriş kapısı ve üzerinde kule bulunur. Sersem Ali Baba Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk eşi Mahidevran Sultan’ın erkek kardeşi Vezir Server Ali Paşa, tüm yetkilerini bırakıp derviş olmaya karar vererek tekkenin temellerini atıyor. Makamını zenginliğini bırakıp derviş olmaya karar vermesi sonrasında yöre halkının kendisine Sersem lakabını takmasına sebep oluyor. Osmanlı-Türk dini eserlerinden olan Kalkandelen’deki tekke adını Sersem Ali Baba’nın ölümünden sonra onun yerine geçen dedelerden birisi olan Harabati Baba’dan alıyor..
OHRİ
Kril Alfabesinin doğduğu 365 kiliseli Ohri, Kuzey Makedonya’nın en büyük sekizinci kenti. Ülkenin güneybatısında, Ohri gölünün kenarında Arnavutluk sınırına yakın konumki yer. Muhteşem doğa güzelliği ile Makedonya’nın incisi olan Ohri gölünde yaz aylarında yüzülebilir. Milyon yaşındaki Ohri gölü 1979 yılında, Ohri kenti ise bir sene sonra UNESCO Dünya Mirasları listesine eklendi. Ohri bölgesi 6000 yıllık bir yerleşim tarihine sahiptir. 1395 yılında Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmış ve büyük değişiklikler yaşanmıştır. Bölgedeki Osmanlı egemenliği 1912’de sona ermiştir. 1991 yılında Makedonya’nın Yugoslavya sosyalist Cumhuriyeti’nden bağımsızlığını ilan etmesiyle Ohri, bağımsız Makedonya Cumhuriyeti içinde yer almıştır. Makedonya’nın bağımsızlığı sonrasında Makedonya’nın en ünlü turizm merkezi olmuştur. Şehrin yöresel kıyafetleri, seramik eşyaları ve dünyaca ünlü takıları özellikle Ohri incileri alınacak en güzel hediyelik eşyalardandır. Oldukça popüler olan Ohri incilerini 1920’lerden beri üreten 2 aile incilerin yapım sürecini sır gibi saklamaktadır. Sadece Ohri Gölü’nde yaşayn Paşita isimli bir balığın pullarından elde edilen sıvıyla Ohrid İncisine yoğun talep var. Hammaddesi sedeftir üzerine bir sıvı uygulanır sonra parlak bir hal alır. Elde edilen ürün Ohri incisi olarak adlandırılır. En çok rağbet gören beyaz, siyah ve pembe incilerdir. Geceleri inci gibi parlayan inci şehri Ohri…
AZİZ KYRİLLOS ve AZİZ METHODİOS, kardeşler uzun yıllar Ohri’de yaşayarak Slavların Hıristiyan olmasına büyük katkı sağlamışlar. Bu nedenle Slavlar için Ohri önemli bir dini merkezdir. Zamanında her günü bir kilisenin temsil etmesi düşüncesiyle 365 kilise yapılmış ama bugün sadece kilise sayısı 40 civarındadır.
AYASOFYA KİLİSESİ, Bu kilisenin 10. Yüzyılda Bulgarlar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Freskleriyle ünlü bu St. Sophia Kilisesi’ne gölün etrafında ahşaptan yapılan yürüme yollarıyla varabilirsiniz. Osmanlılar fethettikleri şehirlerin en büyük kilisesini camiye çevirerek diğer kiliselere dokunmuyorlarmış. Ohri fethedildiğinde bu kiliseye minare ekleyerek camiye çevrilmiş, duvarlarındaki freskler sıvayla örtüldüğü için günümüze kadar gelebilmiş. ANTİK ROMA TİYATROSU, Dünyanın dört biryanından sanatçıların katıldığı Ohri Yaz Festivali dahil birçok etkinliğin yapıldığı yer. M.Ö 2. Yüzyılda Helenistik dönemin karakteristliğine uygun olarak inşa edilmiş.Roma İmparatorluğu’nun bölgeyi işgal etmesiyle tiyatro 4000 metrekarelik bir alan kaplayacak şekilde genişletilmiş. SAMOİL KALESİ, Kuzey Makedonya sınırları içerisinde inşa edildiği dönemde başkentliğini yaptığı Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun Ohri şehrinde inşa edilen, Ohri gölüne hakim büyük bir tepenin üzerinde bulunan bir orta çağ kalesi. ÇINAR MEYDANI, Tarihi şehir meydanınki 650 yaşındaki Osmanlı çınarı, 3 kez yıldırım çarpması nedeniyle hasar alsa da hayata tutunmaya devam ediyor. TÜRK ÇARŞISI, Çınarın solundan giden caddeye Türk Çarşısı deniyor. Makedonya vatandaşları soydaşlarımız tarafından işletilen Türk lokantaları ve kahvelerin olduğu yer. HALVETİ TEKKESİ, Çınarın hemen karşısında 16. Yüzyıl’da yaptırılan Zeynel Abidin Paşa Cami ve Balkanlarda az sayıda mevcudiyetini koruyan Halveti Tekkesi var. Tekkeyi Horasanlı Mehmet Hayati Hazretleri 1720 yılında kurar. Bugüne kadar tekkede kesintisiz öğretilerine devam etmektedir. Tekke avlusunda Mehmet Hayati Hazretlerinin türbesi ve birçok Osmanlı kabirleri bulunuyor.
TİRAN
Tiran Arnavutluk’un başkenti, en büyük şehri ve kalbidir. Seyahat için tercih edilen gözde şehirlerden biridir. Dalmaçya kıyılarına çok yakın konumda bulunsa da denize kıyısı yoktur. Şehrin eski adı Yunanca’da mutlak güç sahibi yönetici anlamına gelir. Ülkenin siyasi, kültürel, ekonomik yaşam merkezi olan Tiran. 1614 yılında İşkodra Valisi Süleyman Paşa tarafından kurulan şehre ilk olarak Eski Cami ve külliyeler kuruldu. XVII yüzyıla kadar küçük bir köy olarak kalan Tiran 1700’lü yıllarda gelişerek önemli bir ticaret merkezi haline gelir. 1912 yılında Osmanlıların elinden çıkan Tiran 1919 yılında bağımsız Arnavutluk’un başkenti olmuş.
İSKENDER MEYDANI, Arnavutlu başkenti Tiran’ın merkezinde yer alan meydan. Adını Arnavutluk’un ulusal kahramanı İskender Bey’den 1968 yılında verilmiştir. Meydanın yüzölçümü 40.000 m2’dir.Meydan Monarşi döneminde birkaç binadan olup sosyalist dönemde bu binalar yıktırılmış. 2012 yılında yeniden imar edilmiş. Meydanda İskender Bey anıtı ile çevresinde Tiran Uluslar arası Oteli, Kültür Sarayı ile Ulusal Tarih Müzesi bulunmaktadır. SAAT KULESİ, Tiran’da bulunan yüksekliği 35 metre olan Saat kulesi. 1822’de Hacı Ethem Bey tarafından yaptırılmış ve Ethem Bey Camii’nin yanında yer almaktadır.
İŞKODRA
Arnavutluk Cumhuriyetinin en eski yerleşim merkezi, ülkenin kuzey kesiminin en önemli sanayi ve kültür merkezi. Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-81) 1467 yılında Rumeli Beylerbeyi Mahmud Paşa büyük bir ordu ile gelerek şehri fethetti. 1468’de tüm Kuzey Arnavutluk’ta Türk egemenliğinin kurulmasıyla İşkodra Rumeli Beylerbeyi’ne bağlı bir sancak haline getirildi. Arnavutlukta süregelen savaşlar sonrasında bölgede İslamiyet (Bektaşi) geniş ölçüde yayıldı. Şehirde ve civarda birçok Bektaşi tekkesi mevcuttur. Arnavutlukta komünist rejim döneminde ülkede dinin yasaklanmasıyla çok sayıda ibadethane kapatılmış ve yıkılmış.Komünizm dönemindeki yıkımdan kurtulan tek cami Kurşunlu Camisidir. Güneşi İşkodra’da batırdıktan sonraki rotamız Budva…
SVETİ STEFAN ADASI,
15. yüzyılda Venedikliler tarafından Türklerden ve korsanlardan korunmak için yapılmış ada. Karadağ’da Budva Şehir merkezine yakın ve Budva ili sınırları içinde küçük bir Adriyatik adası. Alanı 1.46 hektar olan adanın kısa dar bir geçit ile karaya bağlantısı bulunur. 1950 ve 60’larda tamamı otele dönüştürüldü. Adriyatik’in Monako’su denmesine neden olan bir kumarhane de kompleksin bir parçasıydı. Ünlülerin uğrak yeri olan adada Sophia Loren, Sylvester Stallone, Liz Taylor ve Claudia Schiffer, Willy Brandt, Helmut Kohl, Silvio Berlusconi gibi isimlerin tatil yeri olmuş. Günümüzde sadece otel misafirlerinin adaya girmesine izin verilir. Ya da bir restoranda yer ayıranlar girebilir.
Sveti Stefan, 15.yüzyıldan kalma evlerin bulunduğu, aynı adı taşıyan pitoresk balıkçı köyüyle tanınır. Adaya adını veren Aziz Stefan’a adanmış kilise ve birkaç eski kilise bulunmaktadır.Arnavut kaldırımlı yolları, şirin avlusu ve olağanüstü deniz manzarası ile eşsiz bir atmosfere sahip. Tüm Akdeniz’de ve Kırmızı çatılı evleri, çam, zeytin ağaçlarının süslediği Kale duvarları ile çevrili Budva Rivierasında da sıra dışı bir yer.
1972 yılında dünyanın en özgün turistik yeri olması nedeniyle ödüle layık görülen.Lonely Planet tarafından Dünyada en göz alıcı 10 yerden birisi olarak seçilmiş.
BUDVA
2500 yıllık geçmişiyle Adriyatik Denizi kıyısındaki en eski yerleşim yeri. Karadağ’daki sahil şehri ülkenin önemli turizm merkezi konumundadır. Venedik Cumhuriyeti’nin Adriyatik’teki kalelerinden biri. Eşsiz güzellikteki Adriyatik kıyısında yer alan Karadağ’ın (MONTENEGRO’nun) en sevilen en tercih edilen şehirleri arasında yer alan Budva.
KOTOR, Karadağ’da bir sahil kasabası. Tarihi ve mimari eserler açısından oldukça önemli olan bir şehir.1979’dan beri UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan. Kotor Körfezi hem tarihi dokusu hem coğrafyası hem de korunmuşluğu ile Karadağ’ın incisi. Kotor Stari Grad (Old Town) bir ortaçağ yansıması olan minik şehirde tarih kokan taş evler bulunuyor. İçine girmek için 3 kapısı bulunan Deniz tarafı kapısında Yugoslavya Devlet başkanı Tito’nun şöyle bir sözü yazıyor ‘Bize ait olmayanı istemeyiz, bizim olanı vermeyiz.’
TREBİNJE Bosna Hersek’in Sırp Cumhuriyeti’nde bulunan ülkenin güneydoğusundaki şehir. Trebişniça Nehri şehrin içinden akmaktadır. Trebinye’nin şehir merkezi 18. Yüzyılda Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Arslanağa Köprüsü bu dönemde inşa edilmiştir.
POÇİTEL Eski bir Osmanlı köyü, Osmanlı Döneminden kalma tarihi yapıları, hamamı, medresesi, taş evleri ile tipik bir Anadolu köyünü andırıyor. Açık hava müzesi görünümündeki köyün önünden turkuaz, yeşile çalan Nevreta Nehri kıvrılarak akıyor.
BLAGAJ Mostar havzasının güneydoğu bölgesinde yer alan kasaba.Bosna-Hersek’in en değerli kentsel kırsal alanlarından biri.Ilıman bir iklimi olduğu için Boşnakça ılıman anlamına gelen Blaga kelimesinden gelmektedir.
MOSTAR KÖPRÜSÜ Bosna-Hersek’in Mostar şehrinden geçen Neretva nehri üzerinde olan köprü. Orijinal köprü Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar hayrettin tarafından 1566 yılında inşa edildi. Mimar hayrettin, köprü için 456 kalıp taş kullanmış 1993 Boşnak-Hırvat Savaşı sırasında Hırvat güçleri tarafından yıkılıncaya dek 427 yıl kullanıldı. Köprüyü yeniden inşa etmek için bir proje hazırlandı. 23 Temmuz 2004’te yeni köprü hizmete girdi. Köprü 2005’te UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edildi.
SARAYBOSNA
Bosna-Hersek’in başkenti ve en büyük şehri. Ayrıca Bosna-Hersek Federasyonu’nun ve fiili başkenti Banyaluka olan Sırp Cumhuriyeti’nin de hukuki başkentidir. Saraybosna Kantonu’nun da merkezidir. Balkanlar’daki kültürel şehirlerin en önemlilerinden biri olarak kabul görür. Müslüman, Katolik, Ortodoks ve Museviler burada yüzyıllardır barış içinde bir arada yaşamaktadırlar. Bu yüzden Saraybosna Avrupa’nın Kudüs’ü olarak kabul edilir. Ayrıca film dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına dahil olduğu için de adından söz ettiren şehir. Saraybosna hem Doğulu İmparatorlukların (Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları) hem de Batılılıların (Roma, Venedik ve Avusturya İmparatorlukları) kendisine kattığı özelliklere sahip bir kent.
SEBİL MEYDANI, Saraybosna, Saraybosna’nın merkezindeki BAŞÇARŞI’nın en önemli sembollerinden biri olan Sebil her yıl turistlerin akınına uğramaktadır. Saraybosna’nın tarihini ve kültürünü yansıtan Sebil’in ilk su şebekesi, 15. Yüzyılın ortalarında Saraybosna’nın kurucusu İshakoğlu İsa Bey tarafından getirilmiş. Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey’in katkılarıyla büyümüş ve geliştirilmiş. Zarif yapısı ve ahşap mimarisiyle Osmanlı mimarisini görkemli bir şekilde yansıtıyor.Sebil’in kubbesinin alt kısmında Sebil’in tarihine ait Osmanlıca bilgiler, Kurandan bazı ayetler bulunmaktadır. Sebil en popüler buluşma noktalarından biridir. Bu sebilin bir örneği Saraybosna’nın kardeş şehri Bursa’ya yapılmıştır.
BAŞ ÇARŞI 16. Yüzyılda kurulmuş bulunan meşhur Osmanlı Çarşısı. Bugün kullanımda olup Saraybosna’nın kalbi niteliğindedir. Bosna Savaşı sırasında Sırp rdusunun imha etmeye çalıştığı başlıca hedeflerdendi. Başçarşı etrafında cami, han, medrese ve çok sayıda imaret bulunmaktadır. Avlusunda Gazi Hüsrev Bey’in türbesinin bulunduğu Gazi Hüsrev Bey Camii yer almaktadır.
KURŞUNLU MEDRESESİ Gazi Hüsrev Bey Medresesi nam-ı diğer Kurşunlu Medrese 16. Yüzyılda kuruldu. Bu dönemde 50.000 kitaplık bir kütüphaneye sahipti.
MORİÇA HANI 1551 yılında yapılan han, halk arasında ‘Han-ı Atik’ olarak alandırılan altı kapılı bedesten medresenin az ilerisinde bulunmaktadır.İki katlı Moriça Han, ıhlamur ağacının altında yorgunluk kahvesi içebileceğiniz en güzel yerlerden biri.
GAZİ HÜSREV PAŞA CAMİİ 1531 senesinde Mimar Sinan’a yaptırdığı bu eser Saraybosna’da bulunan en önemli Osmanlı eserlerinden biridir. Bosna Savaşı’nda hasar alan bu cami, 1996 yılında aslına uygun şekilde restore edildi.
SAAT KULESİ KATOLİK KATEDRAL Saraybosna’ya gidenlerin mutlaka görmesi gereken kule.Başçarşı’da bulunan en önemli yapılardan biri. 17. Yüzyılda Gazi Hüsrev Bey Vakfı tarafından inşa edildi.Çıkan bir yangında hasar görse de 1762’de alına uygun şekilde restore edildi.
Bosna’nın İstiklal Caddesi FERHADİYE CADDESİ, Başçarşı’nın hemen bitiminde başlayan cadde. Restoran, kafe ve otellerin bulunduğu modern cadde.
BELGRAD
Sırbistan’ın başşehri ve en büyü kenti. Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer almakta olup Güneydoğu Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biridir. Kentin adı ‘Beyaz Şehir’ anlamına gelmektedir. Doğu ve batının kesişme noktasında adı gibi ferah, aydınlık ve huzurlu bir kent. İstanbul ve Atina’dan sonra Kuzey doğu Avrupa’nın en büyük üçüncü şehri. Antik bir kentin kalıntılarına dayanan Belgrad, Mezopotamya’dan daha eski bir kültüre sahip. Gençler şehri olan Belgrad nüfusun yüzde 40’dan fazlası 15-44 yaşları arasındadır. Belgrad’da yemyeşil bir doğa ve eşsiz güzellikte parklar dikkat çekiyor.
SAVA NEHRİ, Tuna Nehri’nin sağ kollarından biri. Belgrad’da Tuna nehri ile buluşuyor. Uzunluğu 990 km olup, akarken Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Sırbistan’dan geçiyor.
TUNA NEHRİ, Almanya’nın güneyinde Kara Orman Bölgesi’ndeki nehirlerin birleşmesiyle meydana gelen nehir.Volga Nehri’nden sonra Avrupa’nın en büyük ikinci nehir havzası.11 ülkeyi katederek Karadeniz’e dökülür.
SAVA KATEDRALİ Belgrad’da bulunan bir Ortodoks Kilisesi. Aziz Sava Tapınağı veya Aziz Sava Katedrali Belgrad’da bulunan bir Ortodoks kilisesidir.Kilise, Sırp Ortodoks Kilise’sinin kurucusu ve Orta Çağ Sırbistan’ın da önemli bir kişilik olan Sava’ya ithaf edilmiştir.
BAYRAKLI CAMİİ Osmanlı devrinde 1575 yılı civarında kim tarafından yapıldığı bilinmeyen Sırbistan’ın başşehri Belgrad’da inşa edilen cami. Kare planlı olan caminin kesme taştan inşa edilen sade bir minaresi vardır. Osmanlılar zamanında 250 kadar caminin bulunduğu Belgrad’da ibadete açık tek camidir.
PARLAMENTO BİNASI Temeli 1907’de I. Petar tarafından atılan yapı 1936 yılında bitirilmiştir. Belgrad’ın Nikola Pasic Meydanı’nda bulunan ve Sırbistan Ulusal Meclisi’ne ev sahipliği yapan yapıdır.
Balkanlarda güne merhaba demek keyif vericiydi. Tarih kokan camileri, kiliseleri, sokakları, çarşıları, hamamları, medreseleri, köprüleri ile çok kültürlü sosyal yaşamın renklerini gördük. Çoğu yerde gezerken 15. Yüzyılda yaşıyormuşuz hissine kapıldık.
Ölümlere katliamlara sahne olmuş acılarla dolu bir ülkeden diğer ülkeye geçerken yol boyunca dağları, ağaçlardaki yeşilin her tonunu gördük. Turkuaz yeşil, mavi akan nehir sularından gözlerimizi ayıramadık vahşi doğanın yüreklerimize işleyen güzelliğine hayran kaldık.
Balkanlarda, Köfte, yanında biber, patates ve meşhur ‘shopska’ salatası çoban salatasına benzeyen domates, salatalık, biber ve soğanın iri doğranıp üzerine beyaz peynirin rendelendiği ve sirke eklendiği salatanın tadına doyamadık.
Börek, kuru fasulye, elbasan tava, kaymaçina, Mekitsa, Alabalık çorbası, baklava, Makedon birası, Sarı rakı (Rakija), Türk kahvesi ve çay yanı sıra Tirileçe, şekerpare, bademli kurabiye, boza bizim alışık olmadığımız asidik tadı, koyu rengi olan ve soğuk servis edilen içecekleri tatma şansımız oldu. Hatta çocukluğumuzdaki gibi musluklardan su içmenin keyfini de yaşadık Balkanlarda.
Balkan kökenli ünlüler, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü (annesi tarafından), Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet, Süleyman Demirel, Candan Erçetin, Recep Birgit, Yusuf Nalkesen, Sezen Aksu, Hakan ve Zafer Peker,
‘Üsküp’ü Severim
Zira orada doğdum
Çünkü çok Türk.
Benim zihniyetime çok tesiri oldu.’ Diyen Yahya Kemal Beyatlı’ya katılıyorum.
Ben de Üsküp’ü sevdim hatta tüm Balkanları sevdim orada olmaktan çok keyif ve bir değil bin tatlı huzur alarak güzel ülkemize döndüm. Allah’a çok şükür ettim çünkü kadim dostlarımla atalarımın doğduğu yaşadığı Balkanları karış karış sağlık, huzur neşe ve keyifle gezdik Hep birlikte nicelerine….