Doğu Karadeniz ve Yaylalar

Amasya, Ordu, Giresun, Trabzon, Hopa, Rize, Samsun illerinin doğasını Yaylaları, yüksek dağları, şelaleleri, denizi, geçitleri, hırçın akan ırmakları, Doğal güzellikleri ve tarihi eserleriyle ile unutulmaz büyüleyici rüya gibi bir Karadeniz’i gezdim gördüm ve büyük bir keyifle yazdım   AMASYA (05) Uygarlıkların başladığı nokta   Hem Yeşilırmak Nehrinin ana kollarının birleştiği Hem de dağların birleştiği bir […]

Yayınlama: 12.10.2022
A+
A-

Amasya, Ordu, Giresun, Trabzon, Hopa, Rize, Samsun illerinin doğasını

Yaylaları, yüksek dağları, şelaleleri, denizi, geçitleri, hırçın akan ırmakları,

Doğal güzellikleri ve tarihi eserleriyle ile unutulmaz büyüleyici rüya gibi bir Karadeniz’i gezdim gördüm ve büyük bir keyifle yazdım

 

AMASYA (05) Uygarlıkların başladığı nokta

 

Hem Yeşilırmak Nehrinin ana kollarının birleştiği

Hem de dağların birleştiği bir noktada olması sebebiyle

Oldukça engebeli bir yüzey şekline sahip olan Amasya.

Yeşilırmağın Orta Karadeniz Dağları (Canik) arasında

oluşturduğu vadi üzerinde kurulan güzel, şirin, insanın içini ısıtan,

bir değil bin tatlı huzur alınacak yer Amasya.

 

Karadeniz bölgesinin orta Karadeniz bölümünde bulunan,

7500 yıllık geçmişi ile Anadolu’nun en eski yerleşim yeri.

Tarih boyunca birçok medeniyete, devlete ev sahipliği yapmış.

Amaseia kelimesi Ana tanrıçayı kasteden Ama ve Ma

Ana Tanrıça Ma’nın şehri anlamına gelen,

Selçuklu döneminden sonra günümüzdeki Amasya halini alan,

Coğrafya ilminin mucidi olarak tanınan Strabon,

Amasya’da doğan tahminen MÖ ve 60 MS 19. yıllarda yazdığı kitabında

Amasya’dan Amasseia olarak söz eder

Strabon’a göre Amasya ismi burada yaşamış olan bir Amazon kraliçesi olan

Amasis’ten gelmektedir.

Bulunan Roma ve Yunan sikkelerinde ismi görülen,

Amasya şehrinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen,

Yerleşimin Hitit dönemine kadar uzadığı tahmin edilen,

Türklerin Amasya’ya yerleşmesi 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında olan,

 

1393 yılında Osmanlı topraklarına katılan

İdaresine Şehzade Çelebi Mehmet getirilen,

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok padişahın dünyaya geldiği,

Şehzadelik yaptığı ve bu sebepten Osmanlı tarihi açısından büyük öneme sahip,

1.Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim Amasya’da şehzadelik yapanlar,

 

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan Kurtuluş Savaşı

Milli Mücadelenin ilk adımı 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelmesiyle atılan,

Amasya Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ilk önemli adımın atıldığı yer,

 

Karadeniz iklimi kara iklimi arasında bir geçiş iklimi olan,

Yazları kara iklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı olmayan,

 

2006 yılında kurulan Amasya Üniversitesi bulunan,

Çöreği, dolması, etli çiçek bamyası yemeği, toyga çorbası, Amasya yağlısı, keşkeği ve Amasya elması olarak ünü yayılan misket elması ve kirazı meşhur,

 

16. yy’da Kanuni döneminde yaşayan Amasya Valisi Ziya Paşa orada geçirdiği dönemi şu dizelerle yazmış

‘’Zannetme ben, Amasya’da paşalık eyledim,

  Gördüm fakir halkını babalık eyledim.’’

 

FERHAT İLE ŞİRİN PARKI

 

Ferhat nakkaşlık yapan Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlı

Amasya Sultanı Meryem, kız kardeşi Şirin’i Ferhat’a vermek istemez.

Ferhat’tan olmayacak iş ister ‘’Şehre suyu getir Şirin’i vereyim’’

Ferhat’ın gönlündeki şirin aşkı zorluğu yener, dağları deler.

Kız kardeşinin elden gideceğini anlayan Sultan,

Bir cadıyı Ferhat’a yollar, ‘Şirin öldü helvasını Ferhat’a götür’der.

Bunu duyan Ferhat ‘Şirin yoksa dünyada bana yaşamak haram’ der.

Elindeki külüngü fırlatır başının üzerine bütün ağırlığı ile oturur.

Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin kendini kayalıklardan atar.

Şehre su gelmiştir, akar bütün coşkuyla

Ama iki seven genç bu dünyada yoktur artık

İkisini yan yana gömerler.

Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına

Ama iki mezar arasında bir de karaçalı çıkarmış.

İki sevgiliyi iki gülü ayırmak için….

 

AŞIKLAR MÜZESİ

 

Türkiye’nin ilk ve tek Aşıklar Müzesi ünvanına sahip

Ferhat-Şirin, Leyla-Mecnun, Kerem-Aslı, Romeo-Juliet

Aşk Hikayelerinin sahnelendiği müze,

Ayrıca Mevlana, Hacı Bektaş Veli gibi gönül adamlarının yanı sıra

Aşık Veysel, Dadaloğlu, Aşık Mahsuni Şerif, Karacaoğlan,

Yunus Emre, Mimar Sinan, Mihrimah Sultan da bulunan.

AMASYA HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

-Amasya kaya mezarları gizemi

Amasya fotoğraflarına bakınca kayalar üzerinde kapı benzeri görüntü dikkat çeker

Bu kapılar kayalara oyulmuş dev sarayların giriş kapıları

Pontus döneminde yüksekten vadiyi gözlemek güvende olmak için

Buraya yerleşmiş insanlar bu dev heybetli mezar odaları inşa etmişler.

 

-Mezarlar türbeler şehri

Pek çok insanın kutsal gördüğü türbeleri meşhur olan,

Baba İlyas, Sultan Mesud, Torumtay Türbeleri,

Ayrıca ‘ders’ sözcüğünden türemiş çok sayıda medrese olan,

 

-Amasya Yalı Boyu Evleri

Yeşilırmak kıyısındaki yalı boyu evleri,

19 yy inşa edilmiş ahşap evler Osmanlı dönemi mimarisi örnekleri

İkinci katları genellikle cumbalı olan, avlu ve bahçeleri bulunan.

 

-Amasya Mumya Müzesi

Amasya’da şehrin merkezinde ana cadde de olan

Irmağın bir üst paralel sokağındaki,

Çok uzun boylu yetişkin erkekler ve birkaç kadın ve birkaç çocuk

Bebek mumyası olan ilginç müze.

Saray düzü kışlası, Amasya Tamimi bölümü,

Sabuncuzade Şifahane ve konservatuarı,

Saat kulesi, Yeşilırmak

Şehzadeler Müzesi, Hazeranlar Konağı, Bayezid Külliyesi,

Minyatür Müzesi, İmarethane, Kral Mezarları ve Kale görülmesi gereken yerler.

 

Yeşilırmak Vadisi, Harşena Dağı eteklerindeki Amasya,

Bilim adamları, sanaatkarlar, şairler yetiştirmiş,

Şehzadelerin eğitim gördüğü belde

Kurtuluş Savaşının temellerinin atıldığı yer.

Tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç antik kent

Misafirperver ve sıcakkanlı Amasya sizleri bekliyor…..

ORDU 52 DOĞU KARADENİZ’İN KAPISI

 

İlk olarak Türkler tarafından kurulmuş bir yerleşke Ordu,

1920 yılında bağlı olduğu Trabzon’dan ayrılan 4 Nisan 1920’de il olan

Ordu adı 1396 yılında Hacı Emiroğlu Süleyman Bey tarafından Giresun’u fethetmek için toplanan 12 bin kişilik kuvvetin, günümüzde Eskipazar mevkiinde toplanması sonucu verilen

Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz bölümünde olan

En yüksek tepesi Gönderiç tepesi

 

Ulugöl, Gölköy ilçe merkezine 17 km mesafede krater gölü olan,

Güz mevsiminde yaprakların sararmasıyla oluşan renk armonisi görenleri büyüleyen,

Perşembe Yaylası, Hoynat Adası, Ohtamış Şelalesi, Gaga Gölü, Çambaşı Yaylası, Keyfalan Yaylası, Kabadüz Ablak Taşı, Çiseli Şelalesi, Geçilmez Kanyonu, Boztepe görülmesi gereken muhteşem yerlerden.

 

Karadeniz ikliminin görüldüğü kışın iç kesimlerde mayıs ayına kadar erimeyen

6 ay kar yağışı görülen,

Ekonomisi tarıma dayanan, fındık üretimi %51’i Türkiye,

Dünyanın %25ini sağlayan, nüfusun %70 geliri fındıktan olan,

Birçok tiyatro sinema bulunan ve kültürel etkinliklerin düzenlendiği Ordu,

1000 km kıyı sahil şeridi bulunan, Dağlar ve ormanlarla kaplı olması,

zengin florası ve sükuneti ile çekici özelliği olan,

Aybastı ilçesindeki 1500 rakımlı doğa harikası Perşembe Yaylası,

Menderesleri, yayla gölüyle farklı özellikler sunan

Yazın yeşile bürünen, doğal gölü ve şelalesiyle beğenilen,

Doğal güzelliği, bol oksijeni ve yeşilliğin iç içe olduğu yayla,

Kıyı, yayla turizmi, trekking, yamaç paraşütü ile zengin turizm potansiyeline sahip olan güzeller güzeli Ordu….

 

Ordu’nun dereleri

Aksa yukarı aksa

Vermem seni ellere

Ordu üstüme kalsa

Oy bağlamam bağlamam

Zerdali dalı mısın?

Garip garip çalarsın

Benden sevdalı mısın?

Ordu’nun uzak köylerinden birinde iki genç yaşarmış

Zengin Mehmet’le durumu iyi olmayan Hacer,

Ona aşık Mehmet zerdali ağacının dibinde buluşan aşıklar,

Köyün kötü kalpli kızları iftiralarla onları ayırırlar.

Mehmet gurbete gider, geri dönmez. Hacer kız dertli

 

Oy Mehmet’im Mehmet’im

Sana küstüm demedim,

Beni sana geçmişler

Valla ben demedim…

Türküsünü söyler ama sevdiğine ulaştıramaz. Hacer kız ölünceye kadar dere kenarında ağlayarak bu türküyü söylemiş.

GİRESUN 28 TÜRKİYE’NİN EN YEŞİL İLİ, FINDIĞIN ANA VATANI

Karadeniz’in doğusunda her dönem yağış alan yeşilin her tonunun görüldüğü,

Yeşilin mavi ile buluştuğu güzel yer,

Fındık ve kirazın bütün dünyaya yayıldığı il.

Adını kiraz anlamına gelen Kerasus veya Keresea’den alan,

Aksu ve Batlama vadileri arasında kalan bölgede bulunan,

Denize uzanan boynuza benzeyen bir yarımada üzerinde kurulan

Yunanca boynuz (Keras) anlamına gelen

Karadeniz’in insan yerleşimine imkan veren tek adası Giresun Adası,

M.Ö 2000’li yıllara kadar geriye giden bir tarihi barındıran

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Trabzon’a bağlı bir yerleşim yeri olan,

Bir liman şehri olarak o dönemde gelişmeye başlayan Giresun,

1923 yılında Cumhuriyetin ilan edilmesiyle il merkezi olan,

Türkiye’de üretilen fındığın %25’e yakını burada üretilen,

Dünyanın en kaliteli fındığı olarak kabul edilen,

Kümbet, Tamdere, Kulakkaya, Paşa Konağı ve Karaovacık yaylaları olan,

Karadeniz’e 122 km. kıyısı bulunan, kumlu sığ plajları bulunan,

Yerli halkın çoğunu Çepnilerin oluşturduğu görülen,

Osmanlı döneminde yöreye Vilayet-i Çepri denilen,

19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan sonraki dönemde muhafızların (Topal Osman ve Silah arkadaşlarının) memleketi olan il.

 

Tarihi ve doğal zenginliği, sahilleri, dik yamaçlarındaki kaleleri,

Antik çağların izine rastlayacağımız adası, şelaleleri, dereleri,

Türkülere konu olan konakları, yaylaları, tarihi köprüleri, müzeleri, camileri, bereketli coğrafyası, zengin mutfağıyla çok güzel bir şehir Ordu.

367 adet tarihi ev, 73 adet köprü, 71 adet çeşmesi bulunan,

Türkiye’nin en yeşil ili, huzurlu, sessiz ve doğayla iç içe tatil için tercih edilen yer.

 

İnsanı düşündüren Temel, Fadime sohbetlerinden biriJ

Fadime Temel’e şöyle der.

‘Ula uşağum,

Giresun’a girerken ‘Giresun’ yazayi da,

Çıkarken niye ‘Çikasun’ yazmayi.

KÜMBET YAYLASI GİRESUN

 

Dereli ilçesi sınırları içinde olan,

Giresun’a 60 km mesafede bulunan,

İlginç coğrafyası, güzel iklim özellikleri, zengin bitki örtüsü, berrak, temiz su kaynakları, yöresel yemekler eğlenceler bulunan yayla

1991 yılında Turizm Merkezi ilan edilen Kümbet Yaylası,

Giresun-Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden ulaşılan,

Temmuz ayında Uluslar arası Kümbet Kültür Sanat Festivali olan yayla….

TRABZON 61 KARADENİZ’İN İNCİSİ

 

Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz bölümünde olan,

Karadeniz’e kıyısı bulunan

Karadeniz bölgesinin Samsun’dan sonra 2. Büyük kenti olan,

Şehzadeler şehri olarak anılan,

Lazca ‘düzlük’ anlamına gelen

 

Evliya Çelebi’ye göre,

‘Bu şehre küçük İstanbul denilse yeridir,

 İrem bağları gibi süslü bir şehir burası’’

 

4000 yıllık tarihi geçmişiyle birçok imparatorluğa ev sahibi olan

Trabzon’u Fatih Sultan Mehmet fethetmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın doğum yeri

Kentin en eski yerleşim yerinin masa şeklinde olması sebebiyle

Yunanca masa olarak bilinen ‘Trapeza’

Kimmerler, Büyük İskender, Romalıların hüküm sürdüğü

1.Beyazıt’ın almasından sonra Osmanlı’ya katılan

Roma, Bizans döneminde başkent olan,

Daha sonra Fatih Sultan Mehmet öncülüğünde şehir tümüyle kuşatılan,

Roma döneminde zengin bir kent olarak anılan,

Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği yer,

(15 Eylül 1924) her yıl Trabzon halkı o günü ‘Atatürk Günü’ olarak kutlar.

Zengin liman kentinin zengin mutfağı olan,

Hamsi, Mısır ekmeği, Akçaabat köftesi

Peştemalleri ve horonu ünlü olan Trabzon.

Her mevsim yağışları ile ünlü, farklı türden binlerce bitki çeşidi olan,

Karadeniz iklimi hakim, kışın kıyılar, yakın alanlar yağışlı,

Orta ve yüksek bölgelerde ise karlar bulunan,

Yazın yağışla birlikte nemde yükselir.

Genç nüfusun yüksek olduğu günün her saati dinamik olan şehir,

Telkari, bakır işi, altın, gümüş tellerin sarılmasından kazaziye işi,

Kolye, küpe, bileklik, tespih yapılan

Trabzon’da Laz sayısı az olan, Çepni ve Kıpçak Türkleri çoğunlukta olan,

Şive de buna bağlı olarak gelişen.

 

Sümela Manastırı, Ayasofya Müzesi, Uzun göl, Trabzon Müzesi,

Yeni Cuma Camii, Boztepe,

 

SÜMELA MANASTIRI (Trabzon)

 

Dünyaca ünlü Sümela Manastırı,

Trabzon ilinin Maçka ilçesinde Altındere vadisi sınırları içinde,

Meryem Ana Deresi’nin batı yamaçlarında yer alan,

Mela Tepesi’nin üzerinde, deniz seviyesinden 1.150 metre yükseklikte olan,

Rum Ortodoks Manastır ve Kilise kompleksi

M.S 365-395 tarihlerinde inşa edildiği sanılan,

Anadolu’daki Kapadokya kiliseleri tarzında olan,

Efsaneye göre, Atinalı Barnabas ile Sophronios adlı 2 keşiş aynı rüyayı görür.

İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı 3 Panagia ikonundan

Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela’nın yerini görmüşler.

Birbirlerinden habersiz Trabzon’a gelmişler.

Karşılaşıp gördükleri rüyayı anlatmışlar ve ilk kilisenin temelini atmışlar.

Gerçek kurucunun Trabzon İmparatoru III. Aleksios (1349-1390) sanılmaktadır

Yavuz Sultan Selim iki büyük şamdan hediye etmiş.

 

ATATÜRK KÖŞKÜ (Trabzon)

 

Avrupa ve Batı Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan gösterişli bina,

19. yy başlarında Konstantin Kabayanidis tarafından yazlık ev olarak kullanılan,

1924 yılında Atatürk bu köşkte ağırlanmış konaklamamış

1930’da 1937’de köşkte kalmış.

Bu köşkte bütün mal varlığını da Türk Ulusuna armağan etmiş.

1943’de ise müze olan Atatürk Köşkü.

AYASOFYA MÜZESİ (Trabzon)

1024’de Trabzon İmparatorluğunu kuran Kral I. Manuel tarafından

12250-1260 yıllarında yapılan,

1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen sonra 1584’de Sultanın emriyle camiye dönüştürülen,

Uzun süre onarılmayan ve ibadete kapalı kalan,

1865’de onarılıp yeniden camiye dönüştürülen

Yüksek kasnaklı kubbesi bulunan,

Hristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu dönemi etkileri görülen,

1960 yılına kadar camii, 1964’de restore edilip müze olan,

2013’te tekrar ibadete açılan camii…

UZUNGÖL

Trabzon ilinde Çaykara ilçesine bağlı heyelan set gölü,

Yamaçlardan düşen kayaların, Haldin Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşan göl

Trabzon’a 99 km uzaklıkta, deniz kıyısından 1090 metre yükseklikte

Dik yamaçları, muhteşem orman örtüsü ile görülmeye değer yer,

İlk oluştuğu günlerde 2 km olan göl bugün 1 km, altına düşen,

Genişliği ise 500 metrenin altında olan,

Göl ve çevresi yaklaşık 150 çeşit kuş barındıran,

Alabalık ve sazan balıkları ve paytak ördekleri bulunan

Kuş gözlem kulesinden kuşların cıvıltısı ve uçuşlarını seyredeceğiniz

Muhteşem manzarasında fotoğraflar çekeceğiniz Uzungöl,

1989 yılında TC Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından milli park ilan edilen,

Yöre halkının ise ‘dünyanın sonu’ olarak tanımladığı yer,

Çevresi tamamen orman kaplı, yaban hayatı, flora ve fauna bakımından zengin

Doğa yürüyüşü yapar, kamp kurabilir hatta yamaç paraşütü bile yapabilirsiniz

HOPA

Her mevsim ayrı güzel olan doğanın kalbinin attığı yer,

Türkiye’nin başlıca liman kentlerinden biri,

Gürcistan sınırındaki Sarp Sınır Kapısına 20 km uzaklıkta olan

Nüfusun büyük bölümü Lazlar, Hemşinliler Rize göçmenleri,

Kuzeydoğuda Kemalpaşa, Doğuda Borçka

Güneydoğuda Murgul, güneybatıda Arhavi

Kuzeybatıda Karadeniz ile çevrili olan,

Yemyeşil ormanları, tertemiz havası ile tipik bir Karadeniz ilçesi,

Yavuz Sultan Selim Acemceyi iyi bildiğinden bu dilde ‘güzel’ anlamına gelen Hop ismini koyar, daha sonra Hopa’ya döner.

1471’de Yavuz Sultan Selim Hopa yöresini Osmanlı topraklarına katıp

Pontus-Rum Hükümranlığına son verir.

 

1936’ya kadar Rize iline sonra Artvin’e bağlanan Hopa,

Dağların denize dik geldiği kıyı şeridi üzerinde kurulan,

Deniz seviyesinden 10 metre yüksekte olan,

En yüksek noktası 1513 metre ile Yavuz Sultan Selim Tepesi,

Nem oranı yüksek, hava yağışlı olduğundan bitki örtüsü gür ve çeşitli olan,

Kıyıdan 400-600 metre yükseklikte fındık, çay bahçeleri bulunan,

Meşhur yemekleri laz böreği, hamsili pilav, kara lahana sarması

Fasulye, ceviz, sarımsak, Acı biber, nar ekşisi olan,

 

Koskoca beyaz bulutların göğü kapladığı, mis gibi kokan yolların bulunduğu, Mis gibi demli leziz çayların içildiği doğanın kalbinin attığı yer Hopa…

BORÇKA

Karadeniz bölgesinin doğu ucunda, Artvin-Hopa yolu üzerinde,

Çoruh nehrinin kıyısındaki eşsiz güzelliğe sahip olan şirin yerleşim yeri,

Gür ormanları, hırçın akarsuları, geçit vermeyen karlı dağları,

İl merkezine 32 km uzakta, denizden 36 km, ve rakımı 125 metre olan,

Batısı Hopa, güneyi Artvin, maden ile meşhur Murgul,

Doğusu Şavşat, kuzeyi Gürcistan toprakları ile sınırlı olan ilçe,

Toprakların büyük bölümü sarp, geçit vermeyen

Bölgeyi ikiye ayıran yüksek dağlarla çevrili Borçka,

Çoruh Vadisi dağlık bölgeyi ikiye ayıran,

İlçede ovalık alan bulunmayan,

Doğu Karadeniz sıra dağları, kuzeyinde Karçal Dağı (3414 metre)

Balıklı Dağı Cankurtaran geçidi ile geçit veren,

Erzurum sınırlarından giren Çoruh nehri,

 

İlçenin önemli gölü Aralık köyü yakınlarındaki KARAGÖL,

50.000 m2 alanı ve çevresi eşsiz doğal güzelliğe sahip ormanlık olan,

Karçal dağları eteklerinde YILDIZ GÖLÜ 2. büyük göl,

 

Karadeniz ikliminin hakim olduğu,  yaz kış bol yağış ve ılık hava hakim olan,

Ladin, köknar, çam, meşe, kestane, kızılağaç,

yaprakları birbirine karışan orman güllerinin görüldüğü,

Çay, fındık, tütün, orman ürünleri kereste gelir kaynağı olan,

3440 metre Karçal Dağı Dağcılar için bir cennet olan,

Muhteşem manzaraları, buzulları, irili ufaklı gölleri,

Tarihi kemer köprüleri, yaylaları ile görülmeye değer ,

Eski adı Porçha, Gürcüce Porçhi kelimesinin anlamı çalılık, küçük orman olan,

 

1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusya’ya,

 I.Dünya Savaşı döneminde önce İngiltere sonra Gürcistan,

7 Mart 1921’de Türkiye sınırında, 1928’de TC ilçesi olan Borçka,

 

Muhteşem doğası, eşsiz ormanları, görülmeye değer köprüleri,

Şelaleleri ile doğa severleri bekliyor Borçka….

MAÇAHEL YAYLASI

 

Karadeniz’in cennet köşesi Artvin’in Borçka ilçesine bağlı yerleşim alanı,

Gürcistan sınırındaki Karçal dağlarının eteklerinde vadi üzerinde kurulan,

Tertemiz havası, yemyeşil doğası ve kuş seslerinin yükseldiği yer,

Eski adı ‘Bicihiani’ Maçahel adı Maça ve Hel kelimeleri

Gürcüce El ve Bilek anlamına gelen,

Hem kültürel hem de doğal anlamda önemli bir yerde olan ve özenle korunan,

Kafkas Balının meşhur olduğu ve Bal Festivalinin düzenlendiği Maçahel,

Farklı türde yaşlı ağaçların ünlü olduğu yer,

Avrupa’nın en yaşlı, Türkiye’nin yağmur ormanları ile çevrili,

Zengin bitki örtüsüne sahip tek gizli cennet,

Tüm bayırları ağaçlar ve çayırlarla kaplı olan,

2006’da UNESCO tarafından Türkiye’nin ilk ‘Dünya Biyoster Rezerv Alanı’ unvanına layık görülen,

Dört bir yanı dağlarla çevrili alanda saklanan

Kış mevsiminde karlar altında 5-6 ay kapalı kalan köyler,

Bol oksijen ve tavşan kanı çayların keyifle yudumlandığı yer,

Doğal ve bakir güzelliği ile Karadeniz’in cennet köşesi,

Görenleri büyüleyen saklı cennet….

 

FIRTINA DERESİ

 

Eski adıyla Peruma, Doğu Karadeniz’deki akarsulardan biri,

Kaçkar Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçlarındaki derelerin bileşmesi ile oluşan Karadeniz’e dökülen 68 km uzunluktaki dere,

Rize Ardeşen’in 2 km batısında bulunan

Doğa harikası olan derenin üzerinde bolca taş köprüler olan,

Rafting ve Zipline yapanların tercih ettiği dere,

 

ZİLKALE

 

Fırtına deresinin batı yamaçları üzerine kurulan Zilkale,

Rize ilinden 86km Çamlıhemşin ilçesine 20 km uzaklıktaki köy,

1500’lü yıllarda kurulan köyün Yunanca adı Kolona ‘mezar’

Tarihi ipek yolu üzerinde yer aldığı için konaklama ve haberleşmede önemli merkez konumunda imiş.

İsmi kale olsa da daha çok gözetleme kulesi ve gelen misafirlerin konaklayacağı bir yapı olarak kullanılmış,

Muhafız Binası, Şapel ve baş kulesi olan,

13. yy’da bölgede yaşayan Kommenoslar tarafından 750 metre yükseklikte

Sarp kaya üzerine inşa edilen,

Osmanlı Devleti zamanında askeri amaçla kullanılan,

Eşsiz manzarası ve tarihiyle Rize’nin görkemli kalesi Zilkale…

 

PALOVİT ŞELALESİ

Rize’nin debisi en yüksek olan doğa harikası şelalesi,

Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda olan

15 metre yükseklikten köpük köpük çağıldayan,

Bakir bir alanda bulunan Palovit Şelalesi,

Güçlü yatağına karşın büyük bir gölet oluşturmayan,

Meşe Deresiyle birleşip Fırtına Deresine katılan şelale….

 

AYDER YAYLASI

 

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km. güneydoğusunda yer alan,

1350 metre rakımda ladin, kayın ormanları ile kaplı olan yayla,

Ayder sözcüğü Ermenicede ‘tarla’ anlamına gelen,

1300’lü yıllarda Hala Vadisinde yaşayanlar tarafından kurulan,

Asla yayla olarak değil dinlenme amaçlı kullanılan Ayder,

 

Bugün Rize’nin en popüler merkezi durumunda olan,

Kaçkar Dağları’na kuzey yönünden yapılan tırmanışların başlangıç noktası,

Ayder, tertemiz ve lezzetli suları ile ünlü,

Osmanlı döneminde buranın suları kayıtlara geçmiş.

Ayder kaplıcası, Osmanlı döneminden beri şifalı suyu ilgi odağı olan yer,

1987 yılında Turizm Merkezi seçilen, 260 metre derinlikten

50 derece sıcaklığında kaplıcalardan şifa arayanlar

Çevresinde birçok doğal güzelliği barındıran Ayder,

Örneğin Fırtına Deresi yemyeşil manzaraları ile rafting yapma imkanı tanıyor.

Huzur ve adrenalinin bir arada olduğu Ayder Yaylası,

Yüksek dağlar arasında uzayıp giden yol, tepelere yuvalanmış ahşap evler,

Dağların arasından durmadan akan bir dere,

Yeşilin her tonunu görüp şaşıracağınız yer,

Dağın zirvesinden çıkan suyun dağ eteklerinde şelaleye dönüştüğü Ayder.

 

RİZE 53

 

Doğu Karadeniz’in incisi, çayın başkenti, yeşilliğin merkezi,

Rize Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos,

Rumcada ‘Rıza’ olarak dağ eteği anlamında kullanılan,

Osmanlıca ise Rize ufak, kırıntı, döküntü demek olan,

Türkiye’nin kuzey doğusunda Karadeniz’e sahili olan il Rize…

 

1204’te Trabzon İmparatorluğuna bağlanan,

1470’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen,

Tarihi Pontus Bölgesinin doğusunda kalan Rize,

19. yy ikinci yarısında Batum’un Ruslara bırakılmasının ardından

Trabzon vilayetine bağlı Lazistan Sancağının merkezi olan,

Cumhuriyet döneminde il merkezi olan,

I.Dünya Savaşı’nda 2 yıl süren Rus işgalinin ardından çay ekiminin yaygınlaşması ile önemli gelişme gösteren Rize,

Dik yamaçlı vadileri, dağları, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları,

Tarihi kemer köprüleri, kaleleri, coşkun akan dereleri,

Laz nüfusunun başlangıç yeri olan Rize.

‘Çayelinden öteye gidelum yali yali’ türküsü

Çayelinin öte tarafında kalan kısım çoğunlukla Lazların yaşadığı yer,

Çayı, İkizdere Anzer balı ve kivisi meşhur olan,

Yeşilin tüm tonlarının görüldüğü gür ormanları olan,

Türkiye’nin en fazla yağış alan ili,

Yazları sıcak olan ve yaylalara çıkılan,

Türkiye’nin ormanlarının %25’ine sahip olan oksijen deposu,

En yüksek noktası Kaçkar Tepesi olan,

Tarım alanlarının % 90’ı çay tarlaları oluşturan,

Siyah, beyaz, yeşil çay ve organik çayları olan,

Fındık, kivi, mısır, fasulye, patates, armut, elma, mandalina yetişen,

Balıkçılık, hayvancılık, hamsi, kefal, palamut, istavrit, lüfer, mezgit bol bulunan,

Fakat balıkçılığın payı ise günden güne azaldığı görülen,

 

Maniler, atasözleri, deyimler ve bilmeceler bakımından zengin,

Halk oyunları açısından horon ve karşılama yöre olan Rize’de

Sahil kesiminde kemençe iç kesimlerde tulum oyunlarına eşlik çalgısı olarak kullanılan,

Güneysu yöresinde ağız armonikası ve bazı Laz ve Hemşinli

köylerinde şimşir kaval kullanılan,

 

Çoğunlukla kavuniçi, siyah çizgili renkte belde peştamal üstte fermene adı verilen yelek, kamis adı verilen keten içlik giyilip başta çeşan örtülen,

 

Karadeniz turlarının uğrak yerlerinden olan Rize,

Özellikle bahar ve yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan,

El değmemiş doğası, birbirinden güzel yaylaları ile Doğu Karadeniz’in incisi,

Rize’ye giderseniz hafızanızdan çıkmayacak bir seyahat yaşayabilirsiniz….

 

SAMSUN 55

 

Güneşin doğduğu şehir, Karadeniz’in başkenti, Atatürk şehri,

Karadeniz bölgesinin orta bölümünde

Türkiye coğrafyasının en kuzeyinde merkezi noktada yer alan,

9725 km2 alanda kurulu olan şehir,

%45 dağlar, %37 platolar, %18 ovaları olan

En yüksek noktası 2062 metre olan Akdağ,

Kızılırmak, Yeşilırmak önemli nehirleri,

Liman şehri ve lojistik nokta Samsun,

Yerleşim geçmişi MÖ 60.000 yılına uzanan,

En eski halk M.Ö 12 yy. kadar burada bulunan Kaşkalar,

Hitit Dönemi, Pers Hakimiyeti,

Makedonya, Pontus, Roma, ve Bizans egemenliğini gören,

Bir Ceneviz kolonisi haline gelen,

Şehrin hemen yanına ‘Müslüman Samsun’ adıyla yeni bir şehir kurulan,

I.Mehmed dönemine dek iki Samsun varlığını sürdüren,

Osmanlı topraklarına katılıp birleşen,

1923’de TC ilanına dek Osmanlı hakimiyetinde kalan,

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla sürecin başlangıç durağı olan,

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramına ev sahipliği yapan

Atatürk Şehri….

Toprağı cömert, mahsulü bereketli olan Karadeniz’de

Kaçkar Dağları manzaralar eşliğinde sıcak çayını yudumlarken

organik tatlardan tecrübe eder,

Bol oksijenli havayı içimize çekeriz.

Dağların manzarası insanın içine bir değil bin tatlı huzur doldurur.

Bin tatlı huzur almak, doğayı kucaklamak,

Ciğerleri ağaçlardan yayılan oksijenle doldurmak

Doğanın huzurunu yakalamak,

Yeşilin her tonunu bir arada görmek,

Böylesine güzel bir ülkemiz olduğu için Allah’a şükretmek,

Gelir insanın içinden Karadeniz gezisinde…

 

Karadeniz insanının

Al aldır yanakları.

Rize’den

Artvin’e

Dalgalıdır denizi.

En çok yeşil orada

Nasıl buluşur mavi

İle sarmaş dolaş olur

Zahmetsizce…

Ekim 2022

Sema Akkoyun Özbay

Unutulmaz ve iz bırakan Karadeniz turunu düzenleyen değerli Yener Ayas,

43 yıllık arkadaşım değerli Sevinç Özyurt Çolak

ve değerli gezgin dostlara çok teşekkür ederim.

KARADENİZ GEZİSİNDEN UNUTULMAZ KARELER:

Amasya gece ayrı gündüz ayrı güzel

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.