Ekrem İmamoğlu ile karşılaşmadan önce henüz yayımlanan bir kitabım yoktu. Kitap yazmak fikri aklıma iyice oturunca müdavimi olduğum çay bahçesinde daha çok zaman geçirmeye başladım. Mümkün olduğunca sessiz ve sakin zamanları tercih ediyordum. Yerel seçimlerin yapılmasına birkaç ay vardı. O çay bahçesinde kendisini o kadar çok görürdüm ki, ister istemez kitabın kahramanlarından birinin hayatına inceden […]
Ekrem İmamoğlu ile karşılaşmadan önce henüz yayımlanan bir kitabım yoktu. Kitap yazmak fikri aklıma iyice oturunca müdavimi olduğum çay bahçesinde daha çok zaman geçirmeye başladım. Mümkün olduğunca sessiz ve sakin zamanları tercih ediyordum.
Yerel seçimlerin yapılmasına birkaç ay vardı. O çay bahçesinde kendisini o kadar çok görürdüm ki, ister istemez kitabın kahramanlarından birinin hayatına inceden bir siyaset bulaştı. Bazı insanların etki alanları diğerlerine nazaran daha geniş olur. O enerji ise çevresinde çeşitli şekiller bulur. Bende bulduğu şekil buydu. Yazdıklarıma yansımıştı.
İlçe Başkanıydı aday olmadan önce. Halkla her temasında etrafında tebessüm bırakıyor, akıllarda hayranlık uyandırıyordu. O kadar yaşayarak anlatıyordu ki projelerini, anlattıkları insanın içine işliyordu.
Gün geçtikçe bu adamdaki samimiyet gitgide dillenmeye başladı. Halkın arasından kopmuyordu. Başaracağını, seçimi kazanacağını onunla temas ettiğinizde şüphesiz anlıyordunuz. Sevgi dolu, ilgi dolu, saygı dolu ve etkili bir iletişim tarzı vardı. İletişimin temelini oluşturan güven ve samimiyet duygularını net bir şekilde karşı tarafta hissiyata dönüştürebiliyordu. Hele ki doğallığı onu daha da ön plana çıkarıyordu. İletişimde samimiyetin, güvenin ve gerçeklerden oluşan bir doğallığın etrafında kitle yaratmama ihtimali yoktur. Söylem dengesi ve hitabet yeteneği de eklenince ortaya bir iletişim harikası çıkıyordu. Nitekim başardı da…
Bahsettiğim çay bahçesinde tanıştık Ekrem Bey’ le. Kitabın yazımı bittikten sonra ilk baskılarından birini imzalayarak kalabalıkla oturduğu bir masada kendisine takdim ettim. Okuduğu kitaplardan konuştuk biraz. Belli ki çok iyi bir okur yönü vardı. O görüşmemizden bir süre sonra belediye bünyesindeki Kültür Müdürlüğünden aradılar. İlçenin sanatçılarını bir araya getirecek projelerden bahsediyorlardı. Çok etkilenmiştim. Bu görüşmenin ardından yıllarca birçok kültür etkinliğinde bulunduk. Her yıl sanatçılar gününde hoş sürprizlerle, davetlerle onore edildik.
Bunlardan birinde Beylikdüzü Barış ve Sevgili Buluşmaları etkinliği kapsamında imza günü etkinliğim yapılacaktı. Etkinlik için standa yöneldiğimde Ekrem Bey karşıladı. Elimi sıktı, sarıldı ve teşekkür etti. “İyi ki varsınız,” dedi. Kızım yanımdaydı. İmamoğlu önce eğildi ve sonra kızımla aynı boya geldi. O huysuz kız çocuğu bu tavır karşısında tebessüm etti. Birlikte günün anısına hatıra fotoğrafı çekildik. O gün imzaladığımız tüm kitaplara Beylikdüzü Belediye Başkanlığı sponsor olmuştu. Yazan insan yalnız insandır sözünü defalarca çürüttü içimde. Yeni insanlara kavuşmuştu yazdıklarım. Diyeceğim o ki Beylikdüzü’ nde sanatçı olanlar yalnız olmadıklarını bilirler. Buna benzer anıları barındırır, o ilgiyle yaşarlar beldelerinde. En azından kendimle alakalı olan kısmına ve etrafımdaki birçoğunun da bunu yaşadığına şahidim. O zamanlardan bu yana İstanbul’ a, şehrime başkan olacağına emin olduğum bu adam yine başardı işte.
Ekrem Abi olmak kolay değil. Kalpten gelir, başka kalplere geçer.
Sanatçılar neden Ekrem ağabeylerinin yanında olduklarını çok iyi bilirler… Hissederler.
Artık siz de tanıyor, siz de hissediyorsunuz. Evet her şey çok güzel olacak…
(Devam Edecek…)