Uzak Doğu Sineması hakkındaki yazıyı yazdıktan sonra aklıma çocukluk günlerim geldi. Bir dönem Japon çizgi filmleri çok revaçtaydı ve bu nedenle o günlere geri gitme kararı aldım. İlk olarak erkeklerin gözdesi Kaptan Tsubasa’yı hatırlayalım. Heyecan dolu maçlar ve topun kaleye doğru yavaş yavaş ilerleyip bir türlü kaleyi bulamaması. Gol olup olmadığını öğrenmek için bir sonraki […]
Uzak Doğu Sineması hakkındaki yazıyı yazdıktan sonra aklıma çocukluk günlerim geldi. Bir dönem Japon çizgi filmleri çok revaçtaydı ve bu nedenle o günlere geri gitme kararı aldım.
İlk olarak erkeklerin gözdesi Kaptan Tsubasa’yı hatırlayalım. Heyecan dolu maçlar ve topun kaleye doğru yavaş yavaş ilerleyip bir türlü kaleyi bulamaması. Gol olup olmadığını öğrenmek için bir sonraki bölümü beklemek zorunda kalıp, sabrımızın sınandığı günler. İkizleri hatırlayanınız vardır. Ben de Tsubasa’yı izlerdim ama favorim Voleybolcu Mila’ydı.
Bu çizgi filmi Almanya’da izlediğim için, burada yayınlandı mı bilemiyorum ama orada da aynı heyecan vardı. Kocaman gözleriyle topa bakarlardı ve biz (yani kardeşimle ben), puan alıp alamadıklarını öğrenmek için bir sonraki bölümü heyecanla beklerdik. Rakiplerin özel hareket ve taktikleri de ayrı bir gerilim olurdu. Uzak doğu bize her alanda heyecan katıyor. Zaten Anime demek yeterli olacaktır. Anime’nin inanılmaz fanatikleri vardı çevremde. Okuldan bir arkadaşım, hiç durmaksızın çizim yapardı.
Ben, öte yandan Ay Savaşçısı çizgi filminin hayranıydım. Kaçırdığım bölümleri kasede kaydeder, tekrar tekrar izlerdim. Geçen yıl, bir kere denk geldim ve o yayılan ışınlardan nasıl izlemişim , çok şaşırdım; çünkü bir epilepsi hastası olarak, bu ışınlar benim için gerçekten de çok tehlikeli. Zaten o dönem, birkaç tane çizgi film tam da bu nedenden ötürü yasaklanmıştı.
Daha yakın bir zamana geldiğimizde ise karşımıza Pokemon çıkıyor. Pikachu’nun sevimliliği zaten dillere destan, ancak çizgi filmin yanı sıra, çıkardıkları Gameboy oyunları ile ailelerin bütçelerini epey bir sarsmışlardı. Renk renk, farklı farklı Pokemon vaatleriyle, aynı oyunu farklı paketlerle piyasaya sürüp, durumu iyi olan aileleri bile çileden çıkartmışlardı. Zaten Pokemon’un ne kadar sevildiğini ve tuttuğunu anlamak için pek geriye gitmeye gerek yok. Daha geçtiğimiz yıl akıllı telefonlarla Pokemon avı çılgınlığı yaşandığını unutmamak lazım.
Ve bir diğer popüler çizgi film de Dragon Ball’du ama ben izlemediğim için yorum yapamayacağım.
Aslında Oyunlara girmişken, Super Mario’yu da es geçmemek lazım. Nintendo deyince akla gelen çocukluk kahramanı. Her ne kadar Mario ve Luigi karakterlerinin ismi İtalyanca olsa da, yaratıcıları Japon. Ve ben tüm bunları yazarken, canım 90lar’a geri dönmek istedi. Street Fighter’i oynadığım ve güzel çizgi filmleri izlediğim yıllara dönüp, orada kalmak isterdim doğrusu.
Uzak Doğu Sineması aslında biz küçükken, televizyon ile birlikte hayatımıza girmiş ve çok da güzel olmuş. Hayatımın en masum zamanında, güzel çizgi filmler izleme şansım oldu. Günümüzdeki çocuklar bence bu konuda çok şanssız. Animasyon filmler haricinde televizyonda yayınlanan çizgi filmler pek hoşuma gitmiyor. Bu konuda tek olmadığımı hissediyorum ve Tom ve Jerry , Bugs Bunny gibi karakterleri görünce kumandayı hemen bir kenara bırakıyorum.