”Coğrafya kaderdir’‘ diyenler ne kadar da haklıymış meğer. Bu yüzyılda gözlerimizin önünde insanlık ölüyor…
Siyonist güçlerin Filistin halkını yok etme yeminine ne kadar sadık olduklarını hep birlikte görüyoruz.
Günahsız yavruların, çaresiz anne ve babaların artık kaçacak bir yeri kalmadı.
Fotoğraf ve videolarda, sağ şekilde gördüğümüz insanlar siz bu yazıyı okurken hayatta olmayabilir.
Peki, sürekli müslüman olmakla övünenler ne yapıyor?
Kınama mesajları ve İsrail ürünlerini çöpe atmak dışında ne yapıyoruz?
1969 yılında Kudüs’te bulunan Kıble Mescidi’nin büyük bir bölümü fanatik bir Yahudi tarafından tahribata uğradığında dönemin İsrail başbakanı Golda Meir şunları söylemişti; ”O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannettim ki, Müslümanlar dört taraftan İsrail’e girecekler. Ama korkulan olmadı. O zaman idrak ettim ki: Biz dilediğimizi yapabiliriz, zira Müslüman ümmeti uyuyan bir ümmettir.”
Evet uyuyoruz… Ve artık uyanacağımıza dair ümitlerim benim de kalmadı. Çünkü biz uyandığımızda Filistin diye bir yer kalmamış olabilir.
Siyasiler diplomasi adına görüşmeler gerçekleştiriyor elbet ama; sizce İsrail’in uzlaşmacı bir tavrı var mı?
Evlatlarını kaybeden anne-babaların acısını sarmak imkansız belki ama öksüz ve yetim kalan o çocuklar için ülke olarak somut adımlar atmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde meydana gelen deprem sonrası nasıl ki her yavruya ayrı ayrı sahip çıktık, Filistinli çocuklar da bizim. Dışişleri Bakanlığı’nın bu noktada bir koridor oluşturarak o çocukları oradan kurtarmak için çalışma yapması gerektiğini düşünüyorum.
O yavruların ülkesinde barışı sağlayamadık belki ama sağlıklı şekilde hayatlarını sürdürmeleri için anne, baba, abla, abi oluruz. Artık yaralı çocukların videolarını elden ele dolaştırmaktan başka adım atalım. Yetkililere sesimizi duyuralım ve UYUMAYALIM…