Bazı zamanlar hayatta sahip olduğumuz maddî-manevî bazı şeyler, ne kadar da boş geliyor değil mi? Bir evimiz var mı yok mu, ya da kaç metrekare, kaç odalı, arabamız kaç beygir gücünde, kaç takım elbise, her aktiviteye ayrı ayrı kaç ayakkabı, telefon tercihlerinde kameraların kaç mega piksel olduğu, aylık gelirimiz kaç ₺, hangi kafede takıldığımız, hangi […]
Bazı zamanlar hayatta sahip olduğumuz maddî-manevî bazı şeyler, ne kadar da boş geliyor değil mi?
Bir evimiz var mı yok mu, ya da kaç metrekare, kaç odalı, arabamız kaç beygir gücünde, kaç takım elbise, her aktiviteye ayrı ayrı kaç ayakkabı, telefon tercihlerinde kameraların kaç mega piksel olduğu, aylık gelirimiz kaç ₺, hangi kafede takıldığımız, hangi markayı kullandığımız, hangi lezzetlerden hoşlandığımız…
Saymakla bitiremeyeceğimiz tutkularımız ne kadar da önemsizleşiyor işte o bazı zamanlar…
Ve işte o bazı zamanlardan birine şahitlik ediyoruz ülke olarak tüm dünya ülkeleri ile birlikte.
6 Şubat 2023 saat 04:17.
Evet, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin üzerinden tam iki hafta geçti. Acımız büyük, acımız çok derin lâkin acımızı paylaşarak, ortak olarak, empati yaparak, gücümüz neye, ne kadar yetiyorsa azaltabiliriz.
Milyonlar tek yürek oldu.Türkiye yitirilen canlarına ağlıyor, yaralarını sarıyor. Gerek yurt içinden, gerek bir çok ülkeden binlerce ekip kurtarma çalışmalarına katıldı. Biliyor ve inanıyoruz ki, bu büyük acıyı ancak dayanışma ile, yardımlaşarak aşabiliriz.
Deprem… insan iradesinin dışında bir afet, doğada var olan bir gerçek, yer kürenin kanunu…
Yaradanın emrettiği, asla sebepsiz olabileceğini kabul edemeyeceğimiz bir doğa olayı.
Elbette insan iradesine ağır gelecektir. Fakat bu durum kaçınılmaz, yadsınamaz…
Kaygı, korku veren; emniyet duygusunu sarsan bir felaket gibi algılansa da hakikatte evrene ve insana kazandırdıkları da vardır. İnsandaki telaş, yaşama arzusu, güven ihtiyacı bu gizemi ilk etapta algılamayaz. Hatta göremez, bilemez.
İnsan zihninde hep ne olacak, sonu nereye varacak gibi cevabı meçhule varan sorular şekillenir. Oysa derin düşünmeli. Durumun vehametini maddî açıdan olduğu gibi manevî yönüyle de değerlendirmeli.
Yaradan emretmiş…
Sebepsiz olabilir mi? Bu ve benzeri afetlerde kaybedişlerimiz kazandıklarımızdır aslında.
Öyle ki insan hayatta iken hayatın planlanan bir süreç olmadığını, yüreğindeki niyetin şekil verdiği ve Allah’ın layık gördüğü olaylara maruz kaldığı bir gidişat olduğunu kabul etmelidir.
Evet ölümün yüzü soğuktur ve acı verir hayatta kalana. Çünkü ölüm ile kaybetmeyi yaşayan insan için ölüm; bir daha görememek, yaşamı boyunca eksilmeyen bir özlem, dolmayacak bir boşluktur. Bozulan düzen, oluşacak yeni bir düzenin zeminidir.
Hazreti Allah yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim Araf Suresi 4. Âyet’i Kerimesi’nde “Biz nice kentleri yok etmişizdir; geceleyin veya gündüz uykularında iken baskınımıza uğramışlardır. Nice memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.” buyurduğu gibi Yaradan vesile kılmıştır… Böyle takdir etmiştir… Sınamıştır… Umut etmek kul’a yakışır, umulanı vermek ise O’na (cc).
Ve hiçbir şey sebepsiz değildir…
On binlerce hayat yıkıntıların altında kaldı; kimisi açlık ve susuzluktan, kimisi soğuktan donarak, kimisi de ezilerek can verdi.
Kimse depremin olacağını günler öncesinden tahmin edemez elbette. Fakat deprem gerçeği var olan ülkemizde aylar öncesinden tedbir alınabilir ve bu kadar can kayıplarını bir nebze olsun azaltılabilirdi.
Aslolan insan hayatı.
Günümüz teknolojisi aracılığıyla sosyal medyayı olumlu yönde kullanarak örgütlenmeli, resmî yardım kampanyalarına destek olmalı, aile reisinden tutun da muhtara, yerel yönetimlerden merkezi hükümete kadar tüm birimleri önlem almaya, hazırlıklı olmaya yöneltmek, valilikler, belediyeler, AFAD ve Kızılay gibi resmi kuruluşların yönlendirdiği kanalları kullanmalıyız.
Birlik ve beraberlik, güven ve inanç ile, sabır ve umut ile bu badireyi de atlatacağız, yine yaralarımızı sarıp, yolumuza devam edeceğiz. Bugün en çok bunlara ihtiyacımız var..
Böyle günlerin bize öğretmesi gereken en önemli kavram, bizi bölen siyasi fayları el birliğiyle yok etmek, etkisiz hale getirmek olmalı.
Daha önce pek çok olayda olduğu gibi felaketten siyasi rant damıtma aczine kapılmak, bu ülkeye depremden daha büyük zarar verecektir. Bugün iktidarıyla, muhalefetiyle, bürokratlarıyla, teknokratlar, belediyeler ve hâkezâ; sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket ederek ve el ele vererek bu travmayı bir an önce atlatmak zorundayız.
Vefat etmiş olan bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerken, yara almış, zarara uğramış, kayıplar vermiş olanlara da sabr-ı cemîl diliyorum.
Rabbim tekrarını göstermesin. Bizi çaresiz bırakacak acılar vermesin.
Türkiyemizin başı sağ olsun…