Bir zamanlar televizyonlarda, bayram döneminde ailelere uygun filmler yayınlanırdı. Gündüz kuşağında çocuklara yönelik filmlerle başlardı her şey. Bitirimler Sınıfı gibi. Bu filmi yazın da verirler bazen. Her defasında izlemeye bayıldığım bir filmdir bu. Perihan Savaş’ın sevdiğim tek filmidir muhtemelen. Bunun dışında bildiğimiz, klasikleşmiş filmler de sırada olurdu. Geçen hafta da belirtmiş olduğum filmler verilirdi akşamları. […]
Bir zamanlar televizyonlarda, bayram döneminde ailelere uygun filmler yayınlanırdı. Gündüz kuşağında çocuklara yönelik filmlerle başlardı her şey. Bitirimler Sınıfı gibi. Bu filmi yazın da verirler bazen. Her defasında izlemeye bayıldığım bir filmdir bu. Perihan Savaş’ın sevdiğim tek filmidir muhtemelen.
Bunun dışında bildiğimiz, klasikleşmiş filmler de sırada olurdu. Geçen hafta da belirtmiş olduğum filmler verilirdi akşamları. Süt Kardeşler, Neşeli Günler, Gülen Gözler, Şabanoğlu Şaban gibi. Bazen de Hababam Sınıfı serisi olurdu.
Halen, arada bu filmleri yayınlayan kanallar oluyor ama dediğim gibi artık dizi ve eğlence programları bunların yerini almış durumda. Sadece bayrama özel değil bu sevda.
Açıkçası yarışma programı veya acayip diziler yerine Gulyabani’yi görmeyi tercih ederim. Eminim Gulyabani’yi okuduğunuzda arka fonda o ünlü müziği de beraberinde duydunuz. Yeşilçam ile bütünleşmiş, ünlü parçaları duyunca içiniz ısınmıyor mu? Benim yüzümde her defasında bir tebessüm oluşuyor.
Telifin olmadığı zamanlar, tüm ünlü film müziklerini duyduk filmlerimizde. James Bond’dan tutun da Baba filmi müziğine kadar, her şey vardı. Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Münir Özkul, Adile Naşit ve Ayşen Gruda gibi isimler sayesinde güzel geçti çocukluğumuz. Sadece bu değil elbette her şeyi güzel kılan. Bu filmlerle birlikte, unutmuş olduğumuz ve gün geçtikçe uzaklaştığımız aile birliğini, adetleri, komşuluğu da hatırlıyoruz.
Günümüzde artık herkes birbirinden gitgide uzaklaşır oldu. Komşulara potansiyel katil gözüyle bakıyor, ailelerimizden de uzaklaşıyoruz. Annem hayattayken, öğle kuşağında beraber Türk filmi izlemeye bayılırdık. Ne kadar eğlenirdik anlatamam. Filmler insanları birleştirir. Yeşilçam bunun ötesinde bir de içinizi ısıtır.
Sizleri bilmem ama bana Yeşilçam terapi gibi geliyor. Mesela diğer oyuncuların filmlerini hatırlayacak olursak, favorilerimden birisi de Ediz Hun ile Türkan Şoray’ın oynadığı Tatlı Meleğim adlı filmdir.
Biraz daha dram olacaksa, önceki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi Senede Bir Gün’ün Kartal Tibet ve Hülya Koçyiğit’in oynamış olduğu versiyonu en sevdiğim filmdir. Pierre Loti’ye gittiğimde bayağı bir anmıştım filmi.
Herkesin kalbine dokunan bir Türk filmi ve hafızalara kazımış olduğu repliği mutlaka vardır. Her duyduğumuzda tebessüm ettiğim bir sahnenin repliğidir; “Yunus isi, Hızır idi” repliği. Bitmeyen bir sinir bozukluğudur.
Öte yandan da içimi parçalayan replik şudur: “Bir gün gelemezsem, bil ki ölmüşümdür.” Aslında o kadar çok var ki, yazmaya kalksam, yazı bitmez. Bu nedenle herkese keyifli bir hafta diliyor, güzel bir film izlemeye gidiyorum.