Bunlar nasıl tarihçi?

Ramazanda Bir hafta bitince insanların tavırlarında bazı değişiklikler oluyor. Konular dönüyor dolaşıyor mutlaka oruç tutanlara ya da tutmayanlara geliyor. Akşam sohbetleri dini oluyor. Dini olmayan sohbetler mutlaka tarih içerikli oluyor. Ramazan bu sohbetlerin bile konusunu değiştiriyor. Siyaset ülkemizde dini inançlar kadar içsel olduğundan mutlaka her sohbetin içinde kendisine yer bulur. İster dini ister tarihi ister […]

Yayınlama: 05.06.2017
A+
A-

Ramazanda Bir hafta bitince insanların tavırlarında bazı değişiklikler oluyor. Konular dönüyor dolaşıyor mutlaka oruç tutanlara ya da tutmayanlara geliyor. Akşam sohbetleri dini oluyor. Dini olmayan sohbetler mutlaka tarih içerikli oluyor.

Ramazan bu sohbetlerin bile konusunu değiştiriyor. Siyaset ülkemizde dini inançlar kadar içsel olduğundan mutlaka her sohbetin içinde kendisine yer bulur. İster dini ister tarihi ister sosyolojik ister ekonomik ister magazin sohbeti olsun siyaset olmadan hiçbir sohbete son noktayı koymayız. Toplumsal bir karakter bu.

Son zamanların en çok konuşulan konusu tarihimizin yakın dönemi ile alakalı. Abdül Hamit iyi midir. Kötü müdür. Kimisi yere göğe sığdıramıyor kimisi yerin dibine sokuyor. Oturup şöyle düşünüyorsun kardeşim tarih aynı tarih. Olaylar ise ortada. Bu kadar büyük tenakuzun sebebi ne? Yani nasıl oluyor da yaşananlar ortada iken biri için bunu yapan bu kadar yüce diğeri için bu kadar kötü olabiliyor.

Sonunda sebebini çözdüm. Çünkü iki tarafta kesinlikle olaylara bakarak konuşmuyor. Sosyolojik değerlendirmelere tarihin şartları altında yaparak bir not vermiyor. Birisi mesela son günlerde şahit olduğum çok önemli bir konu TV de Abdül Hamit in torununu çıkarıp geceden geceye bir kadeh rom içerdi demesini yayınlıyor diğeri ise bakın nasıl cevap veriyor.

“Yok, kardeşim böyle bir şey mümkün değil. Koskoca İslam halifesi üstelik evliya makamında olan birinden bahsediyoruz nasıl olurda İslam a aykırı olan bir haramı işler. Torunu mutlaka yalan söylüyor. Nereden bilecekmiş o dedesinin içip içmediğini. O zaman olsa olsa 6 -10 yaşları arasında olmalı hiç dedesi onun yanında içiyor olsa bile o şartlarda içki içer mi?”

Şaka değil. Adam tarih profesörü. Hiçbir belge hiçbir delil olmadan sadece zanları ile hüküm veriyor. Hani dese ki ”efendim bu Yıldız sarayının iaşe tedarik kayıtları. Eğer Abdül Hamit içiyor ise bu kayıtlarda mutlaka alınan Rom şişesinin adedi ve fiyatı olurdu. Ha iaşe değil de yabancı misyon üyelerinin ikramı hediyesi ise bununda geleneklere göre kaydı tutulur ve hediye protokolünde mutlaka kaydı olurdu. Böyle bir kayıt bütün tutanaklarda görülmemiştir. Bu yüzden bu durum bize doğru gelmiyor” emin olun hepimizin aklında yüzde yüz içtiğine inansak bile bir şüphe olur. Deriz ki bu konuda torunu galiba kendi hayat tarzına uygun konuşuyor.

Ama hayır  söylediği sadece imkansız o bilmez. Gel de bu adamın tarihçi olduğuna itibar et. Zaten bizde o yüzden kendisine TRT tarihçisi adını taktık. Ha diğer konularda söyledikleri zaten akıl işi değil adam kırım savaşını ne kadar doğru bir karar vererek gerçekleştirdiğini bununla Osmanlı’nın neler kazandığını anlatırken Kıbrıs’ın bu savaşın maddi yükünden dolayı İngilizlere verildiğini söyleyemiyor. Kıbrıs’ın verilmesi ile Mısırın ve Filistin in hakimiyetini kaybettiğini hiç konu bile yapmıyor. Çünkü lojistik üstünlük artık İngilizlerin eline geçmiş ve sen İstanbul dan oraya göndereceğin her yardımı engelleme şansına sahip olmuş bir İngiltere ile savaşmak zorunda kalmıştın

 

Ama diğeri daha da bağnaz. Sanki balkan savaşları ve diğer bütün savaşlar Abdül Hamit in kararı imiş gibi adamı savaşarak devletin çöküşüne imza atmış bütün toprak kayıplarını bu yüzden onun kötü kararları ile vermişiz gibi konuşuyor, anlatıyor. Osmanlı’nın devlet yapısındaki çöküşü ordunun içinde bulunduğu hali hiç anlatmıyor. Sosyolojisi bozulmuş Osmanlı toplumunu kimse konuşmuyor bile. 

Düşünebiliyor musunuz öyle bir devlet ki bu gün İngiliz elçisi geliyor ve padişaha kimin vezir olması gerektiğini söylüyor ertesi gün bir fermanla o vezir ilan ediliyor. Daha sonra Fransızlar geliyor adamların borcunu ödemiyorsun senden parasını istiyor  Limni’yi Midilliyi borcunu ödeyene kadar işgal ediyor. Yanında kimin sadrazam olacağını da söylüyor ve onu sadrazam yaptırıyor. Şaka değil aşağıdaki isimlere bakınca şaşıracaksınız.

 

Mayıs 1876 : Mehmed Rüşdü Paşa      

Aralık 1876 : Ahmed Midhat Şefik Paşa      

Şubat 1877 : İbrahim Ethem Paşa           

Ocak 1878 : Ahmed Hamdi Paşa

Şubat 1878 : Ahmed Vefik Paşa

Nisan 1878 : Mehmed Sadık Paşa

Mayıs 1878 : Mehmed Rüşdü Paşa

Haziran 1878 : Mehmed Es’ad Safvet Paşa

Aralık 1878 : Hayreddin Paşa

Temmuz 1879 : Ahmed Ârifi Paşa

Ekim 1879 : Mehmed Said Paşa Haziran

1880 : Mehmed Kadrî Paşa

Eylül 1880 : Mehmed Said Paşa

Mayıs 1882 : Abdurrahman Nureddin Paşa

Haziran 1882 : Mehmed Said Paşa

30 Kasım 1882 : Ahmed Vefik Paşa

3 Aralık 1882 : Mehmed Said Paşa

Eylül 1885 : Mehmed Kâmil Paşa

Eylül 1891 : Ahmed Cevad Paşa

Haziran 1895 : Mehmed Said Paşa

Ekim 1895 : Mehmed Kâmil Paşa

Kasım 1895 : Halil Rıfat Paşa

1 Kasım 1901 : Mehmed Said Paşa

1 Ocak 1903 : Mehmed Ferid Paşa

1 Temmuz 1908 : Mehmed Said Paşa

1 Ağustos 1908 : Mehmed Kâmil Paşa

1 Şubat 1909 : Hüseyin Hilmî Paşa

2 1 Nisan 1909 : Ahmed Tevfik Paşa

 1 Mayıs 1909 : Hüseyin Hilmî Paşa

Neden bazılarının üç beş kere sadrazam olduğunu söylemeye gerek var mı?.. Mesela 1882 senesine bakınca net olarak göreceksiniz. Önce Almanlar Abdurrahman Nurettin paşayı getiriyor. Aradan çok kısa bir zaman geçince İngilizler Mehmet Said paşayı onu gören Fransızlar Ahmet Vefik Paşayı İngilizler tekrar Mehmet Said paşayı .. İnanılmaz acı inanılmaz elem verici bir tablo. Her gün değişen bir sadrazam ve her sadrazamın arkasında bir batılı süper güç… Ülkeyi rezilliklerin en dibine sokuyor. Cevdet paşayı versin diye Fransızlara Cezayir i hediye ediyor.

Ben kazandıklarına ve kaybettiklerine bakarak söyleyeceklerimi söylemiyorum. Zamanın şartlarına bakarak söyleyeceklerimi söylemiyorum. Osmanlının en çok toprak kaybeden padişahı olduğu için konuşmuyorum. Para karşılığı Kıbrıs ı sattığı için konuşmuyorum. duyunu umumiyi kabul ettiği için konuşmuyorum. Ama şu “bedelini kanla ödedik ancak kanla veririz” diye anlatılan Filistin hikayesini duyunca damarım kabarıyor susup oturamıyorum.  Acaba gerçekten Osmanlı’nın borçlarını ödeyecekleri bir miktar verseydi Yahudiler, yanında Yemen i Şam ı promosyon olarak vermez miydi sorusunu sormadan edemiyorum…

En büyük hatamız bilim adamı diye konuşan insanları ellerinde hiç belge delil yokken dinleyerek adam yerine koymakla yapıyoruz.

İşte o yüzden 46 raporlu adamın biri kalkıp tarih sohbeti yapıyor o yüzden TRT tarihçisi tarih hakkında konuşabiliyor. 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.