Cehâlet kültürüne kitap gerekmez

Şu dünyanın en mutlu insanı kimdir bilir misiniz..? Cehâletin pençesine düşmüş insan; cehlin elinde kuvvet bulmuş insan.. Çünkü bilmediği yerlerde bildiğini zannettikleriyle övünür. Çünkü dilinin ve de mimiklerinin bir ölçüsü yoktur. Çünkü sözlerinde bir kalite, bir gereklilik aramaz. Çünkü hayatın, yaşamın, var olmanın aslında bir kaliteye istimdat ettiğini kavrayamaz. Bilgisizlikten ziyade gerçekten bilgisiz olduğunu fark […]

Yayınlama: 17.05.2022
A+
A-

Şu dünyanın en mutlu insanı kimdir bilir misiniz..?

Cehâletin pençesine düşmüş insan; cehlin elinde kuvvet bulmuş insan..

Çünkü bilmediği yerlerde bildiğini zannettikleriyle övünür. Çünkü dilinin ve de mimiklerinin bir ölçüsü yoktur. Çünkü sözlerinde bir kalite, bir gereklilik aramaz. Çünkü hayatın, yaşamın, var olmanın aslında bir kaliteye istimdat ettiğini kavrayamaz. Bilgisizlikten ziyade gerçekten bilgisiz olduğunu fark edemez.

Öyle ki bilgisizliğin yanı sıra bir de inatçılık varsa, hele hele yanına bir de iddiacılık eklenirse, ne söylerseniz söyleyin, nasıl anlatırsanız anlatın kabul etmez. Âdeta “Dediğim dedik, çaldığım düdük” misâli asla ikna olmaz. Bu yüzden, yüzde yüz özgüvenlidirler.

Olan zavallı ehli kâmillere olur. Ya mekânda kaybolur, ya da başını sallayarak dinlemek zorunda kalır. Sonra bir de katlanmak var tabi…

“Boş başağın başı dik olur” demiş atalar.

2014 yılında dünyanın en iyi beyin cerrahı ödülünü alan Beyin ve Sinir Cerrahisi ile birçok ilklere imza atan Profesör Doktor Majid SAMMİ ikamet ettiği mahallede her sabah işe gitmek üzere arabasına binmeden evvel, mahallesinde ki çöpçü onu görür görmez yanına gider, selam verir, hâl hatır sorar ve bir müddet ayaküstü hasbihâl eder. Sonrasında işinin başına döner, insanların kirlettiği sokakları süpürmeye devam eder.

Bir de apartmanında meslektaşı olan bir cerrah doktor komşusu vardır. Genelde asansörde karşılaşırlar, zoraki bir selâmdan sonra yüzüne bakmamak için başını çevirir bir an önce çıkmak için asansörün durmasını bekler ve akabinde hızlı adımlarla uzaklaşır. Majid SAMMİ hayretle bakakaldığı meslektaşının arkasından “Eğer bir gün hayatta kalmam bu doktora bağlı olursa, kabrimin tozlarını o çöpçünün silip süpürmesini, yaşama dönmemi sağlayacak bu doktorun tedavisine yeğlerim” dediği gibi; bir ferdin yüksek eğitimli olması, anlayışlı ve şuurlu bir insan olması arasında hiçbir ilişki ve asla bir alaka yoktur…

Cahillik her ne kadar kelime anlamıyla bilgisizlik, eğitimsizlik olsa da benim cihetimden değerlendirilmesi istenirse ilk şıkkı tecrübesizlik, deneyimsizlik olur. Nice eğitimli insanlar bilirim. Biraz halk kültürü, biraz maddî kültür, biraz manevî ve en çok popüler kültürün etkisinde, kitlesel yaşayan, genel kültürle uyumlu olup kendine özgü değerleri ve normları benimseyen alt kültür sınırında çelişkili insanlar. “Kraldan çok kralcı” olmak sanırım böyle bir davranış olsa gerek.

Ve bu insanlar, vakıf olduğu bir alanda, belli bir eğitim görüp, kabiliyeti dahilinde etki alanını geliştirmiştir ve bu gibi insanların isimlerinin önünde bürokrat, gazeteci yazar, profesör, şair ve hatta devlet adamı gibi unvanlar yazabilir. Çünkü belli konularda ilgi alanına binaen, çoğunluğu kulaktan dolma ve paralelinde günümüz teknolojisinin sunduğu imkânlarıyla öğrenilmiş cehalet, arzuların etkisiyle mâlumat alanı, amaçların gerçekleştirilmesi konusunda oldukça verimli bir tarladır. Ve buna istinaden hayatın içinde her türlü düşüncenin amacına uygun bilgi sahibi olabilmek bu insanlar adına mâlumat bulabilmek açısından da mümkündür.

Peygamber Efendimiz (asv) “ kim ben bilginim derse odur cahilin ta kendisi” buyuruyor.

Bir yerde okumuştum “cahillik belki de birçok hastalıktan daha tehlikelidir” diyordu. Bence cahil olmak değil cehalet tehlikelidir. Çünkü cehalet ile cahillik arasında fark olduğunu düşünüyorum. Cehalet; sadece vakıf olduğu alanda belli bir bilgi sahibi olmuş, kendini eğitmiş ya da farklı eğitimler almış fakat nezâket gibi, zerâfet gibi, müspet şuur ve bilinç gibi, meselâ hassasiyet gibi daha insanî boyutta ve ne yazık kültürel açıdan nâkıs kalmış insanlar için öğrenilmiş kalıp monoton bilgilerle toplum içinde varlığını sürdürme, hissettirme. Cahillik ise öğrenmemiş, belki imkân bulamamış, belli konularda belli başlı bilgi sahibi olmayan, belli eğitimler almamış ve bunu kabul eden lâkin öğrenmek, bilmek için de ayrıca çaba gösteren, ilgi alanında ya da istidâtınca nispeten daha toy olan insanlar için söylenmesi gerektiği kanısındayım.

En çaresiz varsayılan hastalıkların dahi tedavisi vardır, çare bulunur belki ama cehâlet çaresizdir. Okumak, öğrenmek de değildir cehâletin çözümü. Çünkü okumuş bir çok insan da cehâlet içerisinde yer alabilir. İlim sahibi olmak, eğitimli olmak, farklı alanlarda bilgi açısından gelişmek “neler bilmiyor muşum? neler öğrendim” in yerine, “neler neler öğrendim, neler biliyorum” dedirtiyorsa şayet, işte o vakit cehâletin bataklığına gömülmüş oluruz. İlim bize kibir değil mütevazılık aşıladığı zaman cehâletten kurtuluruz.
Nâcizâne…

Sevgi, saygı ve selâm ile…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.