2020-2021 sezonu Süper Lig Şampiyonu Beşiktaş oldu. Ligin son 90 dakikasına kadar süren çekişmeli şampiyonluk yarışını, en önde bitiren siyah beyazlı camiayı tebrik etmeliyiz. Belki bu sezon için çok daha fazla hikaye anlatılır ve yazılır. Biz de kendimizce bu sezon için bir hikaye anlatalım o zaman. Düşünün şimdi elinizde sezonu bitirdiğiniz takımdan; ilk 11’den 9 […]
2020-2021 sezonu Süper Lig Şampiyonu Beşiktaş oldu.
Ligin son 90 dakikasına kadar süren çekişmeli şampiyonluk yarışını, en önde bitiren siyah beyazlı camiayı tebrik etmeliyiz.
Belki bu sezon için çok daha fazla hikaye anlatılır ve yazılır. Biz de kendimizce bu sezon için bir hikaye anlatalım o zaman.
Düşünün şimdi elinizde sezonu bitirdiğiniz takımdan; ilk 11’den 9 futbolcu ya kiralandıkları yere geri dönmüş ya da kontratı bitip başka takımlar ile anlaşarak, kulüpten ayrılmış. Kulüp mali durumu sıkıntılı. Gidenin yerine yenilerini, aynı kalitede bonservisiyle alınamayacağı da ortada. Bu takımın şampiyonluğa oynayacağına kimse inanmazken şimdi biz Beşiktaş’ın şampiyonluk hikayesini anlatıyoruz.
Geçen sezon ilk on birden sadece Vida ve Atiba takımda kalmış. Bu kulübe katılabilecek futbolcular için yönetim ve teknik heyet büyük bir çaba sarf etmiştir. Öncelikle takım kadrosunda bulunan oyuncuların geri kazanılması için yapılan çalışmalar dışında ek transferler belirlenmiş, alt yapıdan katılan oyuncular ile kadro tamamlanmaya çalışılmıştır. E tabii bonservisi elinde olan futbolcular daha bir transfer önceliğiydi. Ligin son maçına bile tam kadro çıkamamış, hatta bu maça bile 20 kişilik kadroda 6 tane altyapı oyuncusu ile katılmışlardır. Ligin ilk yarısını lider bitirmelerine rağmen, takımın gerekli kadro derinliğinin tamamlanmaması ve herhangi bir sakatlıkta büyük sorunlar yaşanacağı gözle görülüyordu.
Ahmet Nur Çebi başkanlığında yönetim, bütün mali sıkıntıya rağmen ellerinden geleni yapmış, maç skorları ne olursa olsun, aldırmadan teknik heyetin arkasında sağlam duruşlarını bozmamıştır.
Bana göre bu sezonun en çok övgüyü hak eden ismi, Beşiktaş Teknik direktörü Sergen Yalçın olmalıdır. Tabii ki yönetiminden, futbolcusuna bütün kulüp övülmeyi hak ediyor ama bana göre bu şampiyonlukta en büyük pay Sergen hocanındır.
Rakiplerinden Fenerbahçe, lig boyunca 20 küsur futbolcuyu kadrosuna katmış, bir o kadarı ile de yollarını ayırmış. Yeni yapılanmaya giren kulüp, Erol Bulut teknik direktörlüğünde tek hedef şampiyonluk parolası ile yola çıkmışlardır. Kulübe katılan futbolcuların bir kısmı tek tek değerlendirilecek olursa eğer ligimizin üstünde tutulmuştur. Hatta öyle bir durum ki Fenerbahçe yedek kulübesine bakıldığında, yedekte oturan futbolcuları birçok Süper Lig takımı hiç düşünmeden ilk 11 oynatır hal almıştı.
Diğer taraftan Galatasaray ise güçlü kadrosu ile şampiyonluğun en büyük bir diğer favorisi halindeydi. Son 20 yılın en iyi takımı olmalarında teknik direktör Fatih Terim’in katkısı çok büyüktü. Fatih Terim önderliğinde sarı kırmızılı camia için, mevcut kadroda çok büyük değişiklikler olmamış, şampiyonluk tek hedef durumundaydı.
Rakipler bu kadar güçlüyken, şartlar bu kadar zorluyken Beşiktaş yine de şampiyon olmasını bildi. Lig boyunca birçok kişi tarafından alternatif planı olmuyor diye eleştirilen Sergen Yalçın, bu takımı şampiyon yapmayı bildi.
Ligin ikinci yarısından itibaren sürekli sakatlık sorunları ile boğuşan takımda, son haftalara girildiğinde durum iyice vahametini arttırmıştı. Son haftalara da takımın santrafor noktasındaki en iyi iki ismi sakatlanmış, onlara alternatif olarak gözüken forvet sakatlığı nedeniyle sezonu kapatmışken hücuma dönük orta sahalarının da sakatlıktan dolayı sayılarının azalmaları, Sergen hocanın elini kolunu bağladı. Buna rağmen Sergen Yalçın, futbolcu psikolojisini ne kadar iyi anladığını, takım dinamiklerini nasıl sağlam bağlanacağını, her maça nasıl hazırlanması gerektiğini hepimize gösterdi.
Düşünün bu kadar sayılan zorluğa rağmen Beşiktaş kulübü en gollü şampiyonluğunu bu sezon kazandı (89 gol). Gol ortalaması anlamında da önceki sezonlara nazaran en gollü şampiyonluk bu sezon kazanıldı (maç başına 2,23 gol).
Burada görmemiz gereken bir camianın içinde yetişmenin ne kadar önemli olduğudur. Sergen Beşiktaş camiasından Türkiye’ye kazanılmış bir futbolcudur. Bu kulüpte futbolculuğunda da şampiyonluk yaşamış ve efsaneler arasına adını yazdırmıştır. Hatta dillere pelesenk olan; “Sergen attı şampiyonluk geldi” neredeyse çoğumuzun belki de hala dilindedir. Aynı Sergen, aynı kulüpte teknik direktör olarak da farkını ortaya koymuş, şampiyon takımın nasıl durması gerektiğini herkese göstermiştir. Yönetiminden futbolcusuna bütün kulübün kenetlenmesiyle gelen şampiyonluktur bu. Bu kenetlenmenin mimarı olanlara, bizim helal olsun demekten başka sözümüz yoktur.
Beşiktaş; Fenerbahçe gibi sezonun büyük bölümünde topu rakibe bırakıp kontra ataklar planlamamış, yapılan o kadar transferine rağmen kendi iç sahasında deplasmandaymış gibi oynamamıştır.
Aynı Beşiktaş; Galatasaray gibi de yönetim ve takımın arısında kopukluğa neden olmamış ve hatta ligin ortasında kadro ve sistem değişikliği gibi kumarlara girmeden bu şampiyonluğu kazanmıştır.
Sezon boyunca büyük takım gibi durmuş ve ona göre davranmış olan Beşiktaş camiasını tebrik ederim.
Bugün için özel bir not daha düşecek olursak eğer. Üç kulübünde son maçlarındaki rakiplerinin, forma renklerini dikkate alarak söylemek isterim ki;
Gece sarı kırmızı başlasa da siyah beyaz bitti.