Hiç düşündük mü?

Hepimizin sevmediği, nefsine uyup nefret ettiği, kin güttüğü, gıybetini yaptığı, hatta tabiri câizse gıcık olduğu birileri vardır. Hem o kimseyi anmak bile istemeyiz hem de içimizde her fırsatta hoş olmayan hisler besleriz. Bu düşüncelerden de bir o kadar rahatsız oluruz aslında ama elimizde değildir. Zira yapmacık geliyordur, yüzünü bile görmek istemeyiz lâkin bazen aynı ortamda […]

Yayınlama: 05.04.2022
A+
A-

Hepimizin sevmediği, nefsine uyup nefret ettiği, kin güttüğü, gıybetini yaptığı, hatta tabiri câizse gıcık olduğu birileri vardır. Hem o kimseyi anmak bile istemeyiz hem de içimizde her fırsatta hoş olmayan hisler besleriz. Bu düşüncelerden de bir o kadar rahatsız oluruz aslında ama elimizde değildir. Zira yapmacık geliyordur, yüzünü bile görmek istemeyiz lâkin bazen aynı ortamda bulunmak zorunda da kalıyoruzdur.

Birbirimize görünmeyen iplerle bağlı olduğumuzu düşünüyorum, eğer bu gezegenin şifalanmasını istiyorsak tepkilerimizi kontrol etmeyi de öğrenmeliyiz.

Hiç düşündük mü?

Allahın huzuruna durduğumuz vakit, sıkıntı ve darlığımıza, arzu ve isteklerimize, sevdiğimiz insanlara duâ ederiz genel olarak.

Hiç birimiz sevmediğimiz insanlar için ya da sevmediğimiz bir huyumuz için duâ etmeyi beceremeyiz.

Yüzünü görmeye, sesini duymaya hatta bahsini dahi yapmaya tahammül edemediğimiz bir insan için ve enaniyetimize yenik düşüp kendimize bile itiraf edemediğimiz kötü bir huyumuza duâlarımızda yer verebilmek hakikaten zor.

Halbuki acz ve fakrımızı bilip, abdiyetimizin farkında olsak, geniş bir rahatlıkla Allah’a sığınıp teslimâne tevekkül etsek ruhumuzu arındırmış, rahatlamış oluruz.

Kızdığımız, öfkelendiğimiz birinin cezasını bulmasını istediğimiz anlarda onlar için dua etme seçeneğini de göz önünde bulundurmalıyız. Nitekim yolunu kaybettikten sonra topluma kazandırılmış bir kişi bile dünyanın ve insanlığın geleceği için çok değerlidir.

Daha ileri seviyede iyinin ve kötünün ötesinde yüksek bir anlayışa sahip olmak için peygamberlerin duâlarından ilham alabiliriz. Onların anlayışı kötüyü dışlamaz, her zaman öyleleri için dua ederler.

Öyle ki bir tek örnekle; davetine icabet etmeyen halkının putperestlik yapmaya devam etmesi üzerine bunalmış, 40 gün sabretmesi emrine itaat etmeyip, iman etmemekte ısrarcı olan halkına dayanamayıp onları 37. günde terk eden Hz. Yunus dahi kendi nefsine dönüp “lâ ilâhe illâ ente subhâneke, innî küntü minez-zâlimîn” diyerek kusurunu Rabbine itiraf ile bu duâya sarılmamış mıydı.

Elbette bizler peygamberler kadar yakîn değiliz belki fakat bu asrın câzibedar hallerinden sakınabilmek için yine onların dualarına öyle ihtiyacımız var ki…

Dünya hayatı içerisinde doğumlara ve ölümlere tabiyiz. Yoğun arzularımız ve ihtiyaçlarımız yaşamlar boyu bizi takip ediyor. İstekleri sakinleştirmenin en şifalandırıcı yolu birbirimize gıyaben ettiğimiz samimi temennî ve duâlardan geçiyor. Ve bu anlamda hakîkete ulaşmak adına, zevk ve acı kavramlarının ötesine geçmekten, içsel mutluluktan söz ederken birlik bilincini ötekileştirmemek, insanın insana en müsbet duygularla bilgeliğin beslenmesidir. Bilinçlerin yükseltilmesinde kadim bilginin rolü göz ardı edilemez.

Şu halde dua gizlemek vacib değilse, en azından mendubdur. Ne kadar ibrete şâyândır ki, Cenab-ı Allah gece ve gündüzde örtü ve örtünme içindeki isteğe yardım eder, zafer bahşeder. Bu nispette gece, insanların duygularını, düşüncelerini gün yüzüne çıkartan bir zaman dilimidir. Karanlık birçok şeyin üzerine örtü olarak serilirken, aksi yönde duyguların bir kömür madenindeki elmas gibi parıldamasını sağlar. İşte tam o ışıltılar gökyüzüne yükselirken, varlığı ebedi, merhameti sonsuz, adaleti eksiksiz olan Yüce Allah, el açıp kendisine dua edenleri geri çevirmez.

Peygamber Efendimiz (asv) “Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melekler de ona “aynı şeyler sana da verilsin” diye duâ ederler.” buyuruyor.

Hadi bu eşsiz müjdeye mazhar olalım. Hadi şu mübarek Ramazan-ı Şerif hürmetine, kötü alışkanlıklarımız için, beğenmediğimiz bir huyumuz için, sevmediğimizi düşündüğümüz biri için duâ edelim. Aklımıza geldikçe bu vesveseyi duâ nimetine çevirelim. Onun ve kendimizin hidayetini dileyelim. O ve kendimiz için Allah’tan mağfiret ve temiz ahlak isteyelim. Kim bilir, belki bir süre sonra aklımızdan çıkarıverir de hüsnî duygulara gark oluruz.

Nefretimiz, belki kızgınlıklarımız ibadet hükmüne geçer.

Kalben duâ eder, duâlarınızı beklerim…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.