Hicri takvim meselesi

Hz peyamber 622 yılının 20 temmuz ile 20 eylül arasında 11 gün (net tarihi tam belirlenemiyor) süren yolculuk ile büyük hicretini yaptı…   Çölü aşıp Mekke’den Medine’ye giden Hz Resülun yaşadığı susuzluğu, sıcaktan bunalmayı hissetmek çekilen meşakkatı anlamak, yaşanan dram, Hicretin bu günkü gibi uçakla yapılmadığını bilmek hicretin manasını anlamakta en önemli esastır.   Bu […]

Yayınlama: 22.12.2017
A+
A-

Hz peyamber 622 yılının 20 temmuz ile 20 eylül arasında 11 gün (net tarihi tam belirlenemiyor) süren yolculuk ile büyük hicretini yaptı…

 

Çölü aşıp Mekke’den Medine’ye giden Hz Resülun yaşadığı susuzluğu, sıcaktan bunalmayı hissetmek çekilen meşakkatı anlamak, yaşanan dram, Hicretin bu günkü gibi uçakla yapılmadığını bilmek hicretin manasını anlamakta en önemli esastır.

 

Bu gün bazı kuş beyinlilerin Suriyeli savaş kaçkınlarını muhacir yerine koyması ve bu manada devletin imkanlarını onlara peş keş çekmesini sağlamak sureti ile yaptıklarının iyilik olduğunu bu yüzdende kendisinin ensar olduğunu sananlar gibi değil. Kendilerini yakalayarak getirenlere yüz deve ödül verileceğini bilen ve bu ödülün peşine düşen çöl bedevilerine rağmen yapılan bu yolculuğu anlamak her müslümanın atacağı adımları belirlemesinde çok önemli bir duraktır.

 

O yaz sıcağında mevsimin en sıcak günlerinde çölde yapılan korku endişe dolu yolculuktur hicret. Şimdi kara kışın tam da ortasında Hicri takvime göre Hicretin başlangıcını ifade eden Muharremin birinci gününde hicreti kutlayan Müslüman onun çektiği sıkıntıyı onun geçtiği çölün sıcağını tamda anlayacaktır…

 

Hz resülün uygulanmasına izin verdiği ay takvimi ne yazık ki güneş takvimi ile arasındaki gün farkları yüzünden tarih sıkıntısı bu gün bizim bir çok vakanın tam tarihini verememizin sebebidir. Sadece 13 günlük farkta değildir esas olan. Arapların tevbe suresi 36 ve 37 ayetleri nazil olana kadar yaptığı uygulamalarda etkendir.

 

Ayların yıla tam gelmediğini gören Araplar tarihlerle oynamak pahasına bazı seneler seneye ay ekleyerek, bazı senelerde ayları çıkararak tarihi güneş takvimine denk getirmeye çalışmışlardır. Bu yüzden sabit olduğu bilinen bir çok olayın tam tarihi net olarak bilinememektedir. Çünkü o günkü muharrem ayı ile bu günkü muharrem ayı üç beş ay yer değiştirmiştir.

 

Ay takvimini kullanan arapların hicreti yıl başı olarak belirlemesi sorun değildir. Ancak bu takvime göre yapılan tarih ne yazık ki gerçeği yansıtmamaktadır. Düşünsenize Hz Resülün Mayıs ayanının ilk haftası doğduğunu biliyoruz Rivayete göre 5 Mayısı 6 Mayıs a bağlayan gecenin sabahında dünyamızı şereflendirmiştir. Biz şimdi bu sene tam da kışın başlangıcında mevlit kandili kutladık. Yani Resülün doğum gününü kutladık. Seneye son baharda, daha ileriki yıllarda da yazın ortasında kutlayacağız.

 

İçimizden hiç mi demiyoruz yav kardeşim senenin her günü doğum günü mü olur. bir yazın bir kışın doğum günü kutluyoruz. Yada muharremin onuncu günü yaşanan Kerbala vakasını nasıl anlayalım biz. Kışın ortasında Kerbala vakası mı anlaşılır. Çölün sıcağı yok. Susuzluk illeti yok. İnsanı kasıp kavuran gücünü yitirmesine sebep olan o sıcak yorgunluğunu anlamadan Kerbala’yı nasıl anlayacaksın.

 

Arapların kullandığı ay takviminin yaşantımız üzerindeki saçmalıklarından kurtulmak için hicri takvimin derhal miladi takvimle ilişkilendirilmesi ve önemli olayların tarihlerinin güneş takvimi ile sabitlenmesi gerekmektedir… Böylece Hz Resülün doğum gününü doğduğu Muharremin birini hicretin yapıldığı gün.aşure gününü aşure günü kutlamış ve ifa etmiş olalım. Yoksa hacının hikayesindeki gibi sazı çalanlar hep onun telini arar durur..

 

Bizde doğru günü aramak için senenin her gününde arar dururuz..

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.