İyi Bir Vicdan En Konforlu Yastıktır

İnsanın fıtratına derc edilmiş olan latîfelerin sultanı; öz sevgimizin yeşerdiği, olumlu veya olumsuz davranışlarımızı tarttığımız, kendi kendimizi yargıladığımız, hesaba çektiģimiz, ceza verebildiğimiz, öz eleştirilerimizin merkezidir vicdan. Allah-u Teâla hiç bir canlıyı vicdan duygusundan mahrum yaratmamıştır. Fitrî ve umumî bir hassa olsa da herkeste aynı kuvvette değildir lâkin mutlak surette doğrunun menbâ-ı ancak kendisiyle bilinebilecek bir […]

Yayınlama: 23.11.2022
A+
A-

İnsanın fıtratına derc edilmiş olan latîfelerin sultanı; öz sevgimizin yeşerdiği, olumlu veya olumsuz davranışlarımızı tarttığımız, kendi kendimizi yargıladığımız, hesaba çektiģimiz, ceza verebildiğimiz, öz eleştirilerimizin merkezidir vicdan.

Allah-u Teâla hiç bir canlıyı vicdan duygusundan mahrum yaratmamıştır. Fitrî ve umumî bir hassa olsa da herkeste aynı kuvvette değildir lâkin mutlak surette doğrunun menbâ-ı ancak kendisiyle bilinebilecek bir terazidir.

İnsanı insan yapan, mutlu eden en önemli duygu ve en kıymetli hazine şüphesiz vicdan rahatlığıdır. Vicdanı olmayan insan her türlü zorbalığa ve kötülüğe müsaittir. Çünkü öyle insanlar merhamet duygusu taşımaz, ruhsuz ve sevgi yoksunudurlar.

Vicdanını sorgulayan, onunla hesaplaşabilen insan; kendi dünyasındaki tutarsızlıkları fark edip, hakikati keşfetmiş, iyiyi doğruyu bulmuş insandır.

Kimileri en ufak bir kabahat işleyince büyük bir suçluluk duygusu yaşarken, kimileri ise büyük bir suç işlese dahi vicdanları onları asla rahatsız etmez. İnsanı kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kendi ahlâkî değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden kendini yargılamasını sağlayan, doğruyu ve iyiyi yapma dürtüsü, içsel güç kişinin kendi vicdanıdır. Vicdandaki bu gevşeklik veya sertlik, özellikle çocukluk döneminde alınan dinî ve ahlâkî terbiyeye bağlıdır.

İnsan vicdanlı davrandığı, merhametli olduğu sürece kendine yakışanı yapmış ve mukabilinde onurlu bir davranış sergilemiş olur. Vicdanı olan insan içindeki kötülüğü öldürür ve doğru olanı arar-bulur. Bu minval üzere gayr-i ihtiyarî iyilik yapabilir fakat bile isteye, planlayarak kötülük yapamaz.

Zor şartlarda dahi empati kurmayı bilir vicdan sahibi. Bunun için de kötüyü ve zalimi savunmaz, çıkarları ve menfaatleri uğrunda alçalmaz. Her zaman dürüstlükten, hak ve adaletten yana olur.

İyi bir vicdan, en konforlu yastıktır.

Vicdanen rahat isek başımızı yastığa koyduğumuz zaman huzur buluruz; çünkü kul hakkı yememiş olarak hayatımıza devam ediyoruzdur.

Mutlu oluruz; çünkü ah almamışızdır.

Gönül ferahlığı vardır; çünkü can yakmamışızdır.

Arınabiliyoruzdur; çünkü haksızlık adaletsizlik karşısında sessiz kalmamış, kimseyi yüz üstü bırakmamışızdır.

İçimizde bir yerlerde kanayan yaramız da yoktur; çünkü bir başka insana ya da başka bir canlıya kötülük yapmamışızdır.

Neden ve ‘niçin’lerimizin girdabında boğulmuyoruzdur; çünkü kimseyi yarı yolda bırakmamış, sırt dönmemişizdir.

Alnımız ak, başımız diktir; çünkü yalanın ve riyânın karşısında kimseye ortak olmamış, boyun eğmemişizdir.

Aynaya baktığımız vakit tek yansıyan kendi görüntümüzdür; çünkü masum birinin hayatını kabusa çevirip, psikolojik dengesine zarar vermemişizdir.

Birine iftira attığımız zaman, birinin hakkını gasp ettiğimiz zaman, canlı ya da cansız bir şeylere zarar verdiğimiz zaman işte o vakit iç âlemimiz huzursuz olmuyorsa; haset etmiş, fesat çıkarmış, nifak tohumları serpmişsek, yaptığımız bir hata ve bir yanlışımızda vicdanımız sızlamıyorsa o halde insan olma vasfına henüz erişememişiz demektir.

İnsanın manevi veya aklî olan özelliklerinin tamamının bir şekilde vicdanla ilgisi bulunmaktadır. Çocukluğumda “elini vicdanına koy derlerdi” de vicdanın da bir organımız olduğunu sanırdım. Fen Bilgisi ünite derslerini tekrar gözden geçirir, belki dakikalarca bu nadide organı bedenimin neresinde taşıyor olabileceğimi düşünür dururdum.

Vicdan ve akıl ortak hareket eden iki olgudur. Vicdanımız, mazhar olduğu ilham sayesinde hayrı şerden, saadeti şekâvetten ayırabilecek yetiye sahip ilahi bir hediyedir ve merhametin, şefkatin, hoşgörünün öz vatanı bir kaideler sistemidir. İnsan fıtratına derc edilmiş hak ve hakikati gösteren manevi bir rehber, ruhanî bir güzelliktir.

Ve ayrıca vicdan bir latîfedir ki yapısında duygularımızın büyük rolü vardır. Zîra duygularımız da latîfelerimizden bağımsız değildir hasebiyle aklın kontrolü altındadır. Ancak vicdan yanılmaz değildir. Bilgisizlik, eğitimsizlik ve kontrol mekanizmamızdaki otoritesizlik, ahlakî vazifelerimize perde çekebilir. Aklın kontrolünden kaçan duygular, ahlak dışı veya ahlaka karşı olabilir. Vicdanı harekete geçiren duygulara ise yol gösteren, hüküm verdiren akıldır. Çünkü akıl vicdan ile kalp arasında müttefik bir bağdır aynı zamanda.

Ve aklî muhakemesini kullanabilen bir insan için hoşgörü ve anlayış vicdanı bütünleyen bir asâlettir. Ve bu asaleti göremeyen ahmağın da fırsatçılığı, onun en büyük ayıbı ve açığıdır. Kazançlı çıktığını zanneder fakat çoktan kaybetmiştir insanlığını. Vakti gelince öğrenecektir. Öyle ki anlaşılmayı isteyecek ve bir gün “eden bulur” hükmünce anlamadığını hatırlayacaktır ne yazık.

Sıkça duyduğumuz “Bu devirde kim kime ne yapıyor ki. Babamızın oğlu mu?” umarsızlığı ile daha çok kazanmaya odaklı, bir’i iki etme hırsında olan hastalıklı tüketimci zihniyetler için de bir başkasının maddi-manevi ihtiyaçlarının pekte bir ehemmiyeti yok. Kulaklar sağır, dili lâl, gözleri kör olmuşuz. Dolayısıyla her geçen gün biraz daha fazla insan, vicdanının sesini duyamıyor.

Neslimiz; vicdan, merhamet, şefkat, sevebilme, karşılıksız verme gibi kavramlarla tanışma fırsatını yakalayamıyor.

Yoksa mükemmel cihazatlara münhasır, yaratılmışların en özeli, en güzel hassalara sahip olan insan nasıl bu kadar vicdansız olabilir ki hayata ve hayata dair her varlığa?

Hâlbuki duyan, görebilen, hisseden, farkına varan, vicdanlı insanlara ihtiyacı var insanlığın. Ancak onlar kötülükleri iyiye çevirebilir, kalpleri yumuşatıp hakikati var edebilir.

Hâsılı; söylenecek onca söz varken, tek bir cümle ile noktalayalım.

“Herkes elini vicdanına koysun” neredeyiz ne yapıyoruz, nerede ne yapıyor düşünüyor muyuz. Çekilip bir kenara, hissemize ne düşmüş, heybemizde ne var görelim.

En kalbî muhabbet ve sevgilerle…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.