Türkiye için en popüler spor futbol. En çok harcama yapılan, en çok haber yapılan, en çok takip edilen, en, en, en… Bu kadar popüler olmasına rağmen gerek Milli takımın gerekse kulüp takımlarımızın ulusal arenalarda başarıdan uzak olmasının ironisini görmemek elde değil. Her sezon başı; oyuncu ve antrenör anlamında inanılmaz bir transfer sirkülasyonu gerçekleşiyor. O kadar […]
Türkiye için en popüler spor futbol. En çok harcama yapılan, en çok haber yapılan, en çok takip edilen, en, en, en…
Bu kadar popüler olmasına rağmen gerek Milli takımın gerekse kulüp takımlarımızın ulusal arenalarda başarıdan uzak olmasının ironisini görmemek elde değil.
Her sezon başı; oyuncu ve antrenör anlamında inanılmaz bir transfer sirkülasyonu gerçekleşiyor. O kadar yüksek bir değişim oluyor ki kulüplerin transfer hızlarına kimse yetişemiyor. Tam kadrolar oturacak derken hoop sezon ortası geliyor bir bakmışız yine komik bir transfer trafiği. Biz daha vay arkadaş bu topçu buraya alışacak mı, bu antrenör acaba iyi mi derken sezon sonu çatıvermiş oluyor. Hal böyle olunca hep yeniden yapılanma kandırmacası ile kendimizi avutulmuş buluyoruz.
Şu an şampiyonlar liginde 1, UEFA Avrupa liginde 3 takımımız ülkemizi temsil ediyor. Ama nasıl temsil ediyor. Hem de öyle bir temsil ediyor ki saç baş yolduracak cinsten. Şu ana kadar gruplarında bu 4 takımımız toplamda 8 maç oynadı ve alınan toplam puan 3. Her bir takımın değil, 4 takımın toplamda aldığı puanlar 3 ve daha hiçbir takımımızın galibiyeti yok. Hatta bu 8 maç sonunda takımlarımızın attığı gol sayısı 5. Maç başına gol oranımız onda 6 gibi komik bir rakam.
Kısacası Avrupa ile ülkemiz arasında makas öyle bir açılmış ki Türk takımları şu an için averaj takımı olmaktan öteye geçemiyor. Karşımıza çıkan her rakip ya çok büyük kulüp ya da ters takım olarak adlandırılıyor. Peki ya bizim takımlarımız?
Şimdi Galatasaray rakipleri dünya devi olarak adlandırılıyor ve grup üçüncülüğü başarı olarak gösteriliyor. Koskoca Galatasaray’a bu gözle bakılır mı?
Beşiktaş ise ayrı bir komedi. Bir tarafta iki sezon önce Şampiyonlar liginde grubunu namağlup olarak lider bitiren takım. Diğer tarafta ise bu sezon Avrupa liginde ilk iki maçını da kaybetmiş bir takım. Kulağa mantık dışı geliyor.
Başakşehir için bir şey demek istemiyorum. Her ne kadar takımın başına Okan Buruk gibi başarıyı isteyen bir teknik direktör gelse de geçen sezon Avrupa ligi maçlarına yedek kadro ile çıkmalarından dolayı benim için bu şampiyonaya katılmalarının bile lüzumu yoktu.
Bir tek bizi ümitlendiren Trabzonspor var. Ama bu kulübümüzün ise sakatlık problemi daha lig başında çok canını acıtacağa benziyor.
Avrupa da bir başarı elde edemedikten sonra Türkiye’de destan yazsan ne çıkar, şampiyon olsan ne olur?
Maalesef ki ülkemizde hiçbir branşta olmadığı gibi spor ve özellikle de futbolda da bir profesyonellik yok. Herhangi bir tutarlılığımız yok. Gerek kulüp yönetimleri gerek taraftarlar anlamında herhangi bir sabrımız yok. Taraftar sürekli başarı ister tamam. Ama bazen her takımda dişlilerin oturması zaman alabilir. Bu yönde yönetimin günü kurtarmak adına hareket etmesi yerine kulübün arkasında sağlam bir şekilde durması ve bu duruşuda herkese göstermesi gerekir.
Aynı şekilde her takımın çalışanları branş ve mevkilerine uygun bir tavır ile yaşamını biçimlendirmeli.
Nasıl desek; eğer sen futbolcu isen, futbolcu gibi yaşa. Eğer sen antrenör isen o zaman antrenör gibi davran. Kulüp yöneticisi isen bir kulüp nasıl yönetilir, zararlar nasıl önlenir, nasıl kar ettirilir diye düşünüp ona göre yapılanmalısın. Daha sonrası ise her taraftarın o en çok istediği BAŞARIYA nasıl ulaşılır ve bunu nasıl devamlılık haline getirebilirsin bunları dert etmelisin.
Türkiye de her bir kulübümüzün başarısı için izlemesi gereken en önemli adım profesyonelliktir. Kulübün en alt yapısından en üst organizasyonuna kadar her etkenin profesyonel olması ve bu bağlamda bilinçli bir şekilde ilerlemesi gerekmektedir. Daha sonrasında gerekli sabır gösterilirse çok arzuladığımız başarı öyküleri bence pek uzak değil.
O zamana kadar şimdiki gibi hüsranı yaşamaya devam edeceğiz…
Bu kahrolmuşluk içinde de sezon sonu lig şampiyonunu, sanki çok büyük bir başarı kazanmış gibi delice kutlamaya devam edeceğiz.
Nasıl olsa Türkiye’nin en büyüğü.
Ama sadece Türkiye’nin en büyüğü.