Yazana Zorluk Vermeyen Yazı, Okuyana Zevk Vermez

Yayınlama: 21.09.2023
A+
A-

İnsanlar toplu halde yaşar. Çünkü insan; düşünen, hisseden, duygu ve latifeleri olan, olayları gözlemleyen ve değerlendiren bir varlıktır. Çevresiyle iletişim kurmak; duygu, düşünce ve isteklerini aktarma gibi ihtiyaçlarını gidermek adına konuşarak ve yazarak iletişim kurar.

Konuşmak ve yazmak insana özgüdür ve belirli bir bilgi birikimine, duygu yoğunluğuna ulaşan kişiler için insanî bir gereksinimdir.

İnsanoğlunun yaradılış esasına ilk dokunan yazılı levha anlamına gelen levh’dir. Her ne kadar ilk esas konuşmak gibi bilinsede aslı zâtında ilklerin ilki Levh-i Mahfuz’dur. Yani YAZILI KORUNMUŞ LEVHA.

Yazmak, yazarların duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin yanı sıra, okuyucuları etkileyen ve düşünmeye sevk eden güçlü bir araçtır. Yazarlar, kelimeleri ustaca kullanarak insanların ruhuna dokunur ve onları derinden etkiler. Okuyucular içinse yazılar, hayal gücünü besleyen, düşünmeye ve kendini geliştirmeye teşvik eden önemli bir kaynaktır.

Buradan yola çıkarak belleğimi dürtüleyen konu yazmak ile devam etmek oluyor.

Duyguların birçok ifade edilme şekli vardır ve yazmak bu ifade ediş yöntemlerinden birisidir. Bazen bir mutluluğu, sevinci ya da üzüntüyü ifade etmek için kaleme sarılmak gerekir. Kelimeler ustaca kullanıldığında vermek istediğimiz mesaj en iyi şekilde ulaşır yerine.

Kendini keşfetmeden hayatı keşfetmesi güçtür insanın. Bunu nasıl yapmalı’nın bir çok cevabı vardır esasında. Ama bana göre en etkili yöntem yazmaktır. Yazmayı seven insanlar genellikle kelimeleri ustaca kullanma yeteneğine sahip olanlardır. Dünya ile irtibat sağlamak için yazmayı bir araç olarak kullanırlar ve yazmak onlar için bir tutkudur.

Evet yazmak kendini keşfetmektir. Duygu ve düşüncenin açığa çıktığı bir serüvendir. Yaşananların tetiklediği, akıl ve ruhun işbirliği ile filizlendiği, birbirini kovalayan konuların bütünlendiği, karar vermişliğin sonuca bağlandığı uçsuz-bucaksız bir okyanustur yazmak.

Bazen mavi ve durgun, bazen kapkara ve hoyrat, bazen dalgaların yükselerek karaya vurması gibi ruhtan gelen duygunun kaleme akmasıyla apaçık ve çıkardığı ses gibi hırçın bir cümleye geliştir yazmak…

Yazarken yüreğinde birikenleri özgür bırakır insan… sonra ruhunu darlayan fazlalıklarından kurtulur… Belki kimseye ve hatta kendisine bile itiraf edemediği gerçekleri ile buluşur… Güzellikler ile gurur duyar, huzur bulur. Yanlış ya da eksik olanları fark eder. Bunları pekiştirmek veya telafi etmek için bir fırsat doğar kişiye… Yazmak ne müthiş bir meziyettir.

Bazen konuşamaz insan. İfade edemez kendini, bocalar… içinde bulunduğu duygunun ne olduğunu da bilemez. Neşe mi coşku mu? Hüzün ya da keder mi?

Evet; herkes bir şeyler yazabilir fakat iyi yazmak bir sanattır. Eğer yazdıklarımızın bir kıymeti varsa değer görür ve okunur. O zaman yazılarımız bir sanat misali tarih sayfalarında yerini alır.

Bir şeyler yazmak öyle herkesin kolaylıkla yapabileceği bir iş değildir. Yazabilmek için, hedef aldığımız konu hakkında öncelikle belli bir kültür birikimine, ciddî bir alt yapıya sahip olmak, konuya hakim olmak ve oldukça donanımlı olmak elzemdir. Yazarını, içeriğini ayırt etmeden çokça kitap okumalı, araştırmalı, öğrenmeye açık olmalıyız.

Yazmak; fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak olumlu açıdan etkiler insanı. Kullanılan alfabe ne olursa olsun yazının önemi oldukça büyüktür. Çünkü yazı; bilimin, sanatın, tarihin kısaca insanı insan yapan her türlü deneyimin kılavuzudur.

Yazarak not almak, yazarak not bırakmak, yazarak saklamak, yazarak son noktayı koymak ve benzeri eylemler birer belgedir, senettir, en büyük ispattır. Bu aşamada Peygamber Efendimiz (asv) ‘in aklıma gelen  “İlmi yazarak kayıt altına alın.” hadisiyle, yazarak çalışmanın önemine ışık tutmak isterim. Hâsılı yazmak çözümlemek ve bir çaredir.

Gerçek yazar için söz konusu olan kendi zevklerinin doyumu değildir. Hakikatte yazmak bir sorumluluktur. Yazar; kendinde bulduğu manevi yükselişi okuyucunun ruhunda da hissettirecek, zengin duygular verecek, okuyucuyu renkli anlam dünyalarına sürükleyecek; fikirleriyle ideali, duyguyu, faydalıyı sezinletecek, kültürünü artıracak, onun dünyasına bir şeyler katacak, ona yeni ilhamlar yükleyecek, ruhunu karamsarlık ve ümitsizliklerden kurtaracak, bocaladığı anda bir çıkış yolu gösterecek, avutacak, içine sevgi, dostluk ve barış duyguları salacak. Öyle ki, okuyucu eserini bitirdikten sonra kendini daha farklı, daha iyi hissedecek.

Yazar ruhu, her sanatçı gibi ilhamlara açık, iyiyi, güzeli, doğruyu ideali sezinleyebilen, bunları kaleme alıp kelimelerle ifade etmekte mâhir kimselerdir.

Yazmak aynı zamanda ifade berraklığı da gerektirir. Söyleyeceğimiz söz ya da yazacağımız yazı anlaşılabilir, açık ve net olmalıdır. Aynı anlam yüklenmiş kelimeleri bir cümle içinde kullanmak veya yeterince açıklık getirilmeyen kapalı anlatımlar yazıda kirlilik iktizâ eder.

Bütün bunları okuyucusuna veremeyen yazar, kalemini başı boş kullanan herhangi bir kimseden farksız, gerçek bir sanatçı niteliğine sahip olamaz.

İnsan başlamışsa yazmaya, o büyülü kapısı açılır edebiyatın. Bir kez aralandı mı kapı, bir daha asla kapansın istemez.

Yazarken bazen kendi dünyamızda hayallere dalar, belki de konuşurken dile getiremediğimiz birçok şeyi koyarız ortaya. İnsan yazarken hem hayal gücünü geliştirir, hem de kendi gücünü keşfedebilir. Öyleki yazmak bir büyüdür. İçinde bir kıvılcım hissederek sanata yönelen ve bunu yazıyla gerçekleştirmeye karar veren kimse, kalemini başı boş kullanmaktan kaçınmalıdır.

Yazarlık herkesin harcı değildir. Engin bir kültürün, gerçek bir yetenek ve sağlam bir düşünebilme yetisinin yanı sıra gerçek bir manevi yükseliş yazarın ilk önce kendi ruhunda başlamalıdır. Yani, ilhamlarını doğruya, güzele, iyiye, ideale yönetmelidir.

Yazmak bir sanattır… Şiir misali dizelerle şahlanır, resim misali duygularla renklenir. Yazmak bir müzik dinletisi tadında, süzülür ezgiler, bir enstrüman timsali yaşama beste olur.

Insan ruhu derya ise düşünceleri esintidir. Deryanın rüzgar kuvvetiyle kumları okşayan dalgalar gibi; insan yazarken düşüncelerinin desteği ile kalemine vurur bütün gizler ve dökülür sayfalara ruhunun derininden…

Kalemi dile getireni bir girdap misali çekerken içine, kalemi dinleyeni (!) sürükler, götürür bilinmezliğe.

Duygularımızı, düşüncelerimizi hayallerimizi ancak yazarak ölümsüz kılabiliriz. Bir kere yazmaya başladı mı insan, zaten gerisi coşar gelir içinden. Yazı artık bir tutku, çağlayan bir şelaledir.

Yazmamanın hayatınızda bir eksiklik olduğunu unutmayın. Zîra yazma eylemi, estetik duyguların aktarımıdır. Kalem, kelâmî ilhamlarla insan arasında bir çeşit aracıdır. Bir bakıma zengin anlam dünyalarının, öncü fikirlerin, derin duygu kaynaklarının, mutlulukların bir kılavuzudur. Ve yazmak her zaman ayrıcalıktır.

Sizlerde içinizden geçenleri yazı vasıtası ile aktarın. Kaleminiz daima güzel şeyler yazsın. Hani bir söz vardır, “miras bırakmak istersen bir berceste yeter.”

Güzel yazılarda yine ve yeniden buluşmak umuduyla…

Sevgiler.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. İsmet Bozkurt dedi ki:

    Bazı insanlar düşünce ve fikirlerini yazarak çok güzel anlatır. Bazıları da konuşarak anlatır.
    Kimi zaman bir şiir olur anlattığı, kimi zaman öykü. Onun yeteneği dahilindedir.

    Çok güzel bir yazıydı değerli yazarımız.
    Yüreğine sağlık kutluyorum

    1. Meral YAĞMUR dedi ki:

      Eksik olmayın değerli üstad.
      Sizin de değindiğiniz gibi, her kelâm kendi yürek sesinin miftahıdır. İstidâtı dahilince hayat bulur.
      Teşekkür ediyorum kıymetli yorumunuz için.