ZAMANIN ESKİTEMEDİĞİ TAT BOZA’YI SEVER MİSİNİZ?
Ben çok severim. Çocukluğumdan beri senede en az 1-2 kez Boza içmeye İstanbul’un en vefalı semti
Vefa’daki Bozacıya gideriz. Eski güzel günlere, çocukluk anılarıma şahitlik eden boza benim için kadim dosttur. Çocukluğumdaki kış gecesi masallarını anımsatır. Her içtiğimde yoğun kıvamlı enfes lezzetin tadını doya doya çıkartırım tarçın ve sarı leblebiyle. Mükemmel kış içeceği, kar ile birlikte hatırlanan adeta bir iksir şifa kaynağı ve benim kış mevsimini sevme sebebim…
Seslerini çok sevdiğimiz seyyar satıcılar sattığı içecek için hüzünlü hüzünlü bağırırlar.
İstanbullulara kışın geldiğini haber veren İstanbulluların alışık olduğu sestir Bozaaaaa…
İstanbul’un eski semtleriyle bozulmamış adetlerini getirir akla, nostaljinin ve soğuğun içeceği.
Bozanın gece satılmasının nedeni kış aylarında geceleri hava gündüze kıyasla daha da soğur, vücudumuzda enerji açığı meydana gelir. Bu enerji ihtiyacını karşılamak için geç saatlerde içilmesi tavsiye edilir.
Boza, buğday, arpa, darı, mısır, bulgurun gibi çeşitli tahılların fermente edilmesiyle elde edilir.
Mayalandığı ilk anda tadı tatlı iken fermantasyon devam ettiği ölçüde zamanla tatlı tada ekşi tat eklenir. Bu yüzden bozanın tadı ifade edilirken tatlı-ekşi olarak tanımlanır.
Bol kalorili, tokluk hissi ve vücuda sıcaklık veren içecek. İçerisinde protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminler bulunur. Zengin içeriği sayesinde dolaylı olarak bağışıklık sistemini destekler.
Probiyotik içeriği ile bağırsak florasının düzenlenmesini sağlar.
Boza soğuk içilir çünkü içerisinde maya bulunması ve bileşen sıcakta aktif hale gelerek fermantasyon başlattığı için ısıtılmadan içilir.
Çok sevdiğimiz Bozayı kim icat etti?
M.Ö8000’lerde Mezopotamya ile Doğu Anadolu civarındaki bölgede görüldü.
Lezzetiyle günümüze kadar gelmeyi başaran bozanın tarihteki en eski içeceklerden olduğu düşünülüyor.
Boza kelimesi Farsçadan gelen darı anlamına gelen ‘buze’ kelimesidir.
Moğollar ‘bodso’ Araplar ‘maüd-duhn’ (akdarı suyu), İngilizler zythum, Fransızlar ise boisson derler.
Türklerin bozayla tanışması ilk olarak Orta Asya Türkleri vasıtasıyla 9. Yüzyılda olmuştur.
ortaya çıkması ve ‘Tatar Bozası’ denilen bir tür bozanın içinde alkol bulunduğu iddiası.
Bu olayın ardından bozaya bazı standartlar getiriliyor.
Arnavutlar tarafından üretilen, alkolsüz ve tatlı boza üretimi devam ediyor.
Evliya Çelebi, 17. Yüzyılda yazdığı Seyahatnamesinde ‘dönemin İstanbul’unda üç yüz bozacı olduğunu söyler. Besleyici olan bu içecek herkes tarafından sevilir ve tüketilir.’
Bursa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Bursa hanlarını anlattıktan sonra bir Han’ın kapısında bir fıçı boza asılı olduğunu ve yanında sülüs hattıyla ‘Bu fıçıyla bu bozayı içen sığırdır, bu çömçeyle içen ademdir’
Yazdığını belirtmiş.
Türkiye’de boza hem kültürel hem de gastronomik bir zenginlik olarak kabul edilir.
Sadece kış aylarında içildiğine dair bir inanış var ancak boza artık her mevsim tüketilen bir içecek haline geldi. Genellikle soğuk tüketilen bozayı kaşıkla yiyebilir ya da bardakla içebilirsiniz.
Yapımı ve tüketimi Türk mutfağının ayrılmaz parçası olan boza, çeşitli festivallerde ve etkinliklerde önemli rol oynar.
Günümüzde özellikle Türkiye, Balkan ülkeleri, Orta Doğu, Orta Asaya ve Afrika ülkelerinde sevilen içecekler arasında yerini korumayı sürdürüyor.
Cennetten inme bir tadı vardır bozanın, tüm sevenlere selam olsun.
Zamanın eskitemediği bozayı içelim içtirelim ve bu güzel geleneği yaşatalım.