Bugün LinkedIn’deki değişik meslek isimlerine göz gezdirirken birden gözüme “Şiir Terapisti” ilişti. Şaşırdım! Hemen bu güzel mesleğin sahibi “Burak Ballı” isimli arkadaşa beni ağına eklemesi için talepte bulundum, bir yandan da profilini incelemeye başladım. Bir de ne göreyim? Milli Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenen çok güzel bir projeye imza atmış Burak Bey: “Şiir Terapi Projesi”. 2014 […]
Bugün LinkedIn’deki değişik meslek isimlerine göz gezdirirken birden gözüme “Şiir Terapisti” ilişti. Şaşırdım! Hemen bu güzel mesleğin sahibi “Burak Ballı” isimli arkadaşa beni ağına eklemesi için talepte bulundum, bir yandan da profilini incelemeye başladım. Bir de ne göreyim? Milli Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenen çok güzel bir projeye imza atmış Burak Bey: “Şiir Terapi Projesi”. 2014 yılından bu yana yaklaşık 20.000 mahkûm şiir terapisi programına katılmış. Bunları okuduğumda gerçekten çok heyecanlandım. ‘Meğer ne güzel şeyler oluyormuş ülkemde’ demeden edemedim kendime.
Burak Bey’e mesaj atıp birkaç sorumu yanıtlaması için bana zaman ayırıp ayıramayacağını sordum. Büyük bir incelikle benimle iletişim bilgilerini paylaştı ve kendi hikâyesini anlattı bana tüm içtenliğiyle:
Burak Ballı iki şiir kitabına (“Sessiz Bekleyiş” ve “Sustum”) ve bir romana (“Edeb-i Hayat”) sahip genç bir şair ve yazarımız. Şiir atölyesinde bir gün şiirlerini okurken şiirin dinleyiciler üzerindeki iyileştirici etkisinin farkına varmış ve buradan yola çıkarak böyle bir terapi çeşidinin olup olmadığını araştırmaya başlamış. Amerika’da şiir terapisinin varlığından haberdar olunca da ‘Neden şiirlerimi güzel doğa resimleri ve meditasyon müzikleriyle birleştirip ruhu yaralı insanlara sunmuyorum ki’ fikrinden yola çıkıp heyecanla bu güzel projesini Milli Eğitim Bakanlığı’na sunmuş.
Bir gün bir arkadaşı şakayla karışık: “Ülkemizin bütün önemli şairlerinin bir hapishane geçmişi olmuştur Burak! Peki, sen nasıl hapishaneye girmeyi düşünüyorsun?”. Sorusunu yöneltmesiyle birlikte bu terapiyi hapishanelerde uygulamaya karar vermiş Burak Bey. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da projeye onay gelince birden kendisini Adana’da bir cezaevinde şiir terapisi yaparken bulmuş. Kader mahkûmlarının acılarına dokunmuş, hapishaneden çıktıklarında kimden nasıl intikam alacaklarını düşünen o insanlara, iyi bir insan olma yolunda umut kapısını aralamaya çabalamış ve birbirinden duygulu, güzel anılar biriktirmiş bu yolculuğunda…
“Şiir Terapisi” şimdiye kadar birçok cezaevinde, polis teşkilatlarında ve üniversitelerde uygulanmış. Kendi kendime düşündüm sonra; aslında bu terapi daha birçok alanda kullanılabilir diye. Bu dijital sosyallik bizi o kadar yalnızlaştırdı ki güzel duygular hissetmeye aç kaldı ruhumuz. Kendimizi ifade edemediğimiz için depresyona girenlerin, uyuşturucu kullananların ve kendini alkole verenlerin oranı da her gün biraz daha artmakta.
Fena mı olurdu ruhumuzu iyileştirmek için psikoloğa gittiğimizde doktor bize: “Aslında hiçbir şeyiniz yok! Sevgi çiçeğiniz susuz kalmış. Size bir şiir terapisi yazıyorum” dese; ilaç firmalarını zengin etmeye çalışmak yerine… Güzel şiirler okunsa bize. Neler hissettiğimiz sorulsa sonra da. Tanışmaya başlasak yeniden epeydir dilimize küskün olan o güzel kelimelerle… Hissetmeye başlasak tekrar o güzel duyguları. Şairin acılarını sahiplensek, “Acın, acımdır” desek ve kendi derdimizi unutsak gün be gün; ilaçlara boğup dertlerimizi bir süreliğine uyuşturmak yerine…
Alkol ve Madde Bağımlıları için uygulansa mesela “Şiir Terapisi”. Hatta onlar da yazmaya teşvik edilseler. Başka bir rahatlama yolu bulamadıkları için bu gönüllü kayboluşu seçiyorlar bence onlar kendi hayatlarında. Her gün biraz daha siliniyor kişilikleri ve bir gün aynaya baktıklarında “Bu da kim” diyorlar kendilerine! Nöbetler, sinir krizleri sonra da onlara pek de yabancı olmayan o adres: “Balıklı Rum Hastanesi”. Az dostumu ziyaret etmedim orada! Yaşadıklarımız az-çok aynı şeylerdi ama onların tutunabildikleri bir dal kalmamıştı artık! Ben hep şiirler, şarkılar ve yazmaya olan tutkunluğumla iyileştirdim kendimi ama onlara anlatamadım bunun güzelliğini bir türlü!
Dilerim ki “Şiir Terapisi” daha iyi yerlere gelir Türkiye’de. İnsanlarda onların yitirdikleri sevgi, dostluk, hayal ve umutları yeşertir yeniden. Küçücük bir şiirimle son vereceğim bu kez yazıma. İlaç niyetine olsun! Aslında hepimizin sessiz haykırışı değil mi bu mısralar?
Korka korka; korkmamayı öğrendim
Kana kana; kandırılmayı
Susa susa; sessiz konuşmayı
Seve seve; nefreti
Unutula unutula; unutmayı
Özleye özleye; ağlamayı
Güle güle; hüznü
Ve yaza yaza; anlamayı öğrendim hayatı…
(Ebru Russmayer, 2012)